X X X (Don't Look Up) Yönetim ve senaryo: Adam McKay Netflix yapımı, 2011. |
İşte şu günlerde en çok ilgi gören ve tartışılan filmlerden biri... Netflix yapımı olduğu için doğrudan orada gösteriliyor. Ama bu filmin çok izlenmesini ve üzerinde konuşulmasını engellemiyor. İşte sinemanın gelecekte izleyeceği yollardan biri...
Başlarda burnu halkalı ve masum yüzlü bir genç kız ve onun büyük saygı duyduğu 'amirini' görüyoruz. O kızı da, o hafiften kilo almış patronu da çok iyi tanıyoruz. Ama neden sonra uyanıyoruz; o kız Jennifer Lawrence, o adam da Leonardo Di Caprio değil mi? İkisini de o kadar uzun zamandır görmemişiz ki... Bu arada Lawrence'ın o gençliğini aynen korumasına da bayıldık doğrusu...
Dr. Randall Mindy ve genç stajyeri Kate Dibiasky, görevleri fezayı araştırmak olan iki bilim insanıdır. Ve birden, korkunç bir şey keşfetmişlerdir: çok uzaklarda yeni bir kuyruklu yıldız. Resmi adıyla Gezegen Savunma Koordinasyonu olan ekip, ayrıca boyutları 5x10 kilometre olan yıldızın hızla dünyamıza doğru düştüğünü ve tam olarak 6 ay 14 gün sonra gelip bize çarpacağını öngörmüşlerdir.
Ve hemen görevlerini ifa etmeye çalışırlar. Başkente gidip bizzat başkanla görüşmek ve felaketi önleme çabalarını başlatmak... Ama onları acı sürprizler beklemektedir. Etkisi bir milyon Hiroşima bombasına eşit olacak bu felaketi kimsecikler ciddiye almaz!.. Kadın başkan Orlean (enfes bir dönüş yapan Meryl Streep), yardımcısı ve oğlu Jason (çok komik bir Johan Hill), daha çok yaklaşan ara seçimle ilgilidir. Zoraki biçimde başvurdukları medya, onları ancak bir TV magazin şovuna alır. Ve bir sürü dedikodudan sonra bu ciddi konuya yaklaştıklarında, kimse umursamaz... Tersine, onları "medya eğitimi" almadan ekrana çıktıkları için eleştirir!..
Gerçi sonunda biraz ikna olur, bir yıldızı engelleme füzesi fırlatırlar. Ama işe yaramaz. Aksine, tüm bu uzay işlerinin büyük bağışçısı olan bir adam, uzayı kendi araçlarıyla çok iyi denetlediğini, o yıldızdaki zengin madenlerin dünya için bir büyük nimet olduğunu savunur, çok yakınında bulunduğu başkan ve çevresini de inandırır. Bu arada karısını ve ailesini ihmal ederek fıstık gibi bir TV sunucusuyla (ki o da dönüş yapan, ama yüzüyle hayli oynamış bir Cate Blanchett'dir!) aşk yaşayan Dr. Mindy koşullara teslim olmayı seçerken, genç ve inatçı Kate sonuna dek mücadele edecektir.
Bu iddialı ve ilginç film daha çok bir tür kara komedi gibi gelişiyor. Aynı zamanda tüm bir Amerikan sistemini de alaycı bir eleştiriye tabi tutarak: başkanlık isteminden, ucuzlamış bir medyaya... Kate sabrı iyice taştığında "Başkan çıldırdı, hepimiz geberip gideceğiz" diye feryat ediyor... Onun aşık olmayı seçtiği genç hippie Yule (yine özlenmiş bir Timothee Chalamet) şöyle diyor: "Bu dünyanın sonu zırvalarının palavra olduğunu düşünmeye başlıyorum."
Ve yaklaşan son çerçevesinde ülkede büyük bölünmeler başlıyor. Hele yıldızın düşmeye başladığının görülmesinden sonra... Zoraki iyimserler bir araya gelerek insanlara "Don't Look Up - Yukarı Bakma" diye bağırırken, başlardaki popüler magazin yıldızı, alabildiğine cahil gözüken şarkıcı Riley (ki bizzat Ariana Grande'dir kendileri!) bir meydanda verdiği büyük konserde halkı yaklaşan felakete karşı uyarmaya çabalıyor. Sanatçının önünde sonunda aklın, sağduyunun ve toplumun yanında yer alacağının bir simgesi olarak...
Böylece uzun süre bir kara mizah (ya da absürd komedi) olarak akıp giden film, sonunda dramatik bir sonuca yaklaşıyor. İnsanlığa yumuşak biçimde verilmiş bir büyük ve ciddi mesaja da ulaşarak...
Evet, aslında hep "yukarı bakmalıyız". Ve boyunlarımızı eğmeden, cilalı görünüşlere teslim olmadan, kapitalizmin ve onun önde giden adlarının (ister kurum, ister kişi düzeyinde olsun) parlak ama kof vaadlerine kapılmadan... Ve gerçek sanatçıya da kulak vererek... Şu kısa ömürlerimizde hem kendi hayatımızı daha iyi yaşamalı, hem de topluma karşı görevlerimizi daha iyi biçimde yerine getirmeliyiz. Yoksa, Allah korusun, bizim başımıza da neler neler düşer!..
Evet, çok büyük bir film olmasa da... Kuşkusuz ilgiye ve görmeye değer bir yapım. Zaten birkaç filmiyle sevdiğimiz bir yönetmen olan Adam McKay'i bulmanın yanı sıra, çoğunu özlediğimiz onca sanatçıyı da izlemek ve görkemli bir Ariana Grande konserini dinlemek de kaçırılacak şeyler değil doğrusu...
TÜM OKURLARIMA İYİ VE SAĞLIKLI BİR YENİ YIL DİLERİM...