Atilla Dorsay

06 Mart 2015

Bir genç kız büyüyor; ama nasıl, ne zorluklarla!..

Türkiye’de bir genç kız olarak büyümek, ve cinselliğini yaşamak macerasının gelip çarptığı duvarların öyküsü....

ÇEKMECELER      X  X  X  X

Yönetmen:  M. Caner Alper, Mehmet Binay
Senaryo:  M. C. Alper
Görüntü:  Norayir Kasper
Müzik: Hasan Özsüt
Oyuncular: Ece Dizdar, Taner Birsel, Tilbe Saran, Nilüfer Açıkalın, Hakan Çimenser, Pınar Töre, Tuğrul Tülek, Burak Altay, Gizem Erdem, Yekta Kopan, Deniz Türkali, Cengiz Coşkun/ Cam Films yapımı

 

 

Çekmeceler son dönem Türk sineması yapımları içinde sanırım apayrı ve özel bir yer tutacak. Ve kendisinden hayli söz ettirecek.

Daha önce de Zenne filmleriyle tanımıştık, şimdilik ayrılmaz gözüken Caner Alper- Mehmet Binay ikilisini (Allah ayırmasın!). O filmde anlatılan ‘zenne’ öyküsü, ikilinin toplumumuzdaki cinsellik ve cinsel ayrımcılık temalarına ilgisini belli ediyordu. Bu sorunlara yaklaşmadaki tüm cesaretlerine karşın, filmin tam olmamış, amatörce kalan yanları da yok değildi.

İkili bu kez büyük mesafe almış, deyim yerindeyse ‘sınıf atlamış’.  Filmlerindeki şaşırtıcı biçimsel olgunluk, bu kez çok daha düşünüp emek vererek, çekim aşamasından kurgu aşamasına çok daha titizlikle çekilmiş bir film karşısında olduğumuzu gösteriyor. Bol zamansal sıçramalı, oyuncaklı ve işlek bir kurgu, filmi dikkatle izlenmesi gereken (ve kimileri için biraz yorucu da olabilecek) bir kıvama getirip bırakıyor.

Ama asıl çarpıcı olan, kuşkusuz filmin özü. Türkiye’de bir genç kız olarak büyümek, hayata atılmak ve de cinselliğini yaşamak macerasının gelip çarptığı duvarların öyküsü bu...

Tiyatrocu bir ana-babanın o çevrede büyüyen kızı Deniz, daha çocuk yaşta babasının sıkı denetimiyle karşılaşıyor: Özellikle cinsel gelişimini izleyen, odasındayken gözetleyip çamaşırlarını bile kontrol eden bir baba... Hayır, bir sapık değil. Ama nedense genç kızların böyle bir denetime muhtaç olduğunu düşünen garip bir mantığa sahip...

Oysa anne kendi havasında, kızına gerçek anlamda arka çıkamayan ve kendi sorunları içinde yitip gitmiş bir kadın. Hikâyenin diğer kadınları ise muhtelif... Böylece Deniz olmadık erkeklere kapılmaya, giderek dengesini yitirmeye, başlıyor. Ve bu bir tür kendi bedenine zarar verme, hatta intihar eğilimlerine dek ulaşıyor.

Bu yoğun psikolojik soslu büyüme öyküsü, iyi yazılmış bir senaryoya, parlak bir görselliğe ve kusursuza yakın bir takım oyunculuğuna dayanıyor. Tiyatro sahneleri gayet canlı ve kıvrak. Belki en önemlisiyse, cinselliğe yaklaşımındaki pervasızlık. Bu genç kız öyküsü, artık Yeşilçam’ın eski tarz ‘samimiyet ve sıcaklık’ reçetelerinin dışında, küstahlık ve sertlik ögeleriyle sunuluyor.

Filmin cinselliğe hem öz olarak, hem de görsel olarak yaklaşımı, cesur ve dikbaşlı. Birçok sahnesi erotizmi aşıp neredeyse pornografi sınırlarına yaklaşıyor, ama tam yerinde durup kontrolu elden bırakmıyor. Yönetmenler belli ki bu konuda iyi düşünüp hazırlanmışlar. Ben bu açıdan, kendi adıma bravo diyorum!...

Elbette böyle bir hikayenin örneğin kırsalda veya gecekokondu semtlerinde değil de orta sınıflar içinde, üstelik sanatçı bir ailede geçmesi şaşırtıcı. Ama sınıfsal ayrımlar, hatta uçurumlar, bir topluma egemen olan genel cinsel dürtüleri pek değiştirmiyor. Bu açıdan film, sanki klasik Amerikan sinemasının Tennessee Williams, William İnge, Carson McCullers gibi yazarlardan yapılmış o ünlü uyarlamalarına yaklaşıyor.

Ayrıca filmin asıl seyircisinin kadınlar olacağı konusunda da bir sezgim var. Bakalım, göreceğiz.

Oyunculara gelince...Baş roldeki tiyatro sanatçısı Ece Dizdar, bu zor ve çok boyutlu kişiliği ustaca canlandırıyor. Bir ova gibi geniş, güzelden çirkine (veya tersi) çabucak geçiveren yüzünün de katkısıyla....

Aynı biçimde, o çok karmaşık, hem sevecen hem baskıcı baba rolündeki Taner Birsel de gayet inandırıcı. Kadınlarda Tilbe Saran, Nilüfer Açıkalın, Pınar Töre, babacan doktorda Hakan Çimenser de çok iyiler. Tuğrul Tülek, Burak Altay, Gizem Erdem vb. genç oyuncular ve de Yekta Kopan, Deniz Türkali, Amberin Zaman gibi ünlülerin konuk oyunculukları da çok ölçülü duruyor.

CHAPPİE      X  X 

Yönetmen:  Neill Blomkamp
Senaryo: N. Blomkamp, Terri Thatchell
Görüntü:  Trent Opaloch
Müzik: Hans Zimmer
Oyuncular: Sharlto Coptel, Dev Patel, Hugh Jackman, Sigourney Weawer, Ninja, Yo-Landi Visser, Jose Pablo Cantillo, Brandon Auret/ Warner Bros filmi

 

 

District 9- Yasak Bölge filmiyle dünya çapında ün yapan Güney Afrikalı yönetmen Neill Blomkamp, daha sonra ilgi gören ve yine bilim-kurgu türünde olan Elysium- Yeni Cennet filmini yönetti. Bu son filmiyle, daha pahalı ve gösterişli bir işe sıvanmış. Ama aynı ölçüde ilginç olduğunu söylemek zor.

Güney Afrika’da ve yakın bir gelecekte, polis örgütü artan anarşi ve suç dalgasına karşı özel robotlar kullanmaktadır. Özel bir şirketin imâlatı olan bu aygıtlar, ülkedeki suçu oldukça azaltmıştır.

Bunları programlayan Hint kökenli genç mühendis Deon Wilson, işi daha ileriye götürmek ve insan aklına ulaşan, giderek onu geçen bir üstün-robot imal etmek peşindedir. Ama işleri bozmak istemeyen kadın şirket CEO’sundan onay alamaz.

Buna rağmen, Deon istediği ‘bilinç naklini’ yapar, üstün-makinasını yaratır. Ama ayni anda, şirkete çok daha büyük, dev bir robot pazarlamak isteyen kötücül bir adamın rekabetiyle karşılaşır. Deon’un gelişmiş robotunu, birden çok cephede amansız bir mücadele beklemektedir.

Hareketli-bereketli, hızlı ve cilalı bir bilim-kurgusal masal. İşçiliği fena değil, aksiyon yanı da üst düzeyde. Üstelik ‘alt okuma’ meraklıları, o üstün robotları pekala günümüzün baskıcı rejimlerinin vurucu gücüyle ya da bizim çıkmasına çalışılan ‘güvenlik paketi’yle karşılaştırabilirler.

Ama filmin öylesine çocukça bir yapısı ve naif bir özü var ki..Bu naiflik hem diyaloglara, hem de entrikanın ruhuna yansıyor. Ve filmi hemen yalnızca çok gençler ve küçükler için  bir eğlencelik haline getirip orada bırakıyor. Has bilim-kurgularda sevdiğimiz o felsefi  arka plan, o derinlerdeki karamsar özden burada eser yok.

Mekanik bir haftasonu eğlencesi arayanlar için...

Yarın:  CHAPPİE ve BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ