KARA GÜN (Patriots Day) X X X X
Amerikan filmi |
2013 yılında ABD’nin Boston kentinde meydana gelen terör saldırısının neredeyse birebir sinemalaştırılması.
O yılın Nisan ayında kentin geleneksel maraton koşusu var. Ve çok büyük bir kalabalık katılıyor. Koşunun görkemli bir canlandırılışı ve sonunda –beklendiği gibi- bir Habeş sporcunun şampiyonluğu...
Ama öte yanda bir şeyler dönüyor. Soyadları Tsarnaev olan Tamerlan (Timurlenk’in İngilizcesi) ve Dzokhar kardeşler, evlerindeki şüpheli hazırlıktan sonra kalabalığa karışıyor ve bombalı çantalarını münasip yerlere koyuyorlar…
Ve patlamayla birlikte kargaşa başlıyor. Birkaç ölü, ama çok sayıda yaralı. Ve ardından ikinci bomba. Kent panik içindedir ve ve bizim baş kahraman olan komiser (üstelik dizinden sakat!) Tommy’nin (Mark Wahlberg) gözünden izlediğimiz soruşturma, tüm Amerikan dizilerindeki gibi, yerel polisle FBİ’ın yine kaçınılmaz otorite tartışmalarıyla, ama doğrusu etkin biçimde sürecektir.
Bu kendine özgü film, bir yerde dendiği gibi “ABD’nin 11 Eylül 2001’den sonra uğradığı en büyük saldırı” olan bu yakın tarih olayına güçlü biçimde yaklaşıyor. Deneyimli ve becerikli yönetmen Peter Berg, bir yandan son derece oynak bir kamera çalışması, öte yandan dur-durak bilmez bir tempo yakalamış.
Kentin sokak ve meydanlarının kullanılışı ise son derece başarılı. V o tarihi kent önümüzde çağdaş terörizmin son oyunlarından biri için sanki bir tiyatro sahnesi oluyor.
Belki en önemli yanı, böylesine iddialı bir filmin ulaştığı belgesel havası. Sayısız kişiliğin en iyi seçilmiş oyuncularla son derece profesyonel biçimde canlandırılmasına ve kurulan sağlam gerilime karşın, film bir belgesel gibi izleniyor. Bu da doğrusu tipik bir büyük bütçeli kitle filmi için bir sürpriz. Ve bence giderek bir avantaja dönüşen...
Oyuncular arasında özlediğimiz John Goodman ve Kevin Bacon, her daim başarılı Mark Wahlberg, Whiplash’ın Oscar’lısı JK Simmons gibi tanıdık yüzler var. Ama ayrıca terörist kardeşlerde Themo Melikidze ve Alex Wolff, Çinli gençte Jimmy O. Young gibi oyuncular da müthiş. Komiser Tommy’nin eşi Carol’da ise birçok filmde gördüğümüz, ama bir türlü yeterince takdir edemediğimiz Michelle Monaghan’a dikkat!...
İç savaşı yaşamış Lübnan’dan gelen hüzünlü bir film
DAĞLARIN ARDINDA (Tramontane) X X
Lübnan/ Fransız filmi |
Çok değişik bir film... Perdelerimizde görmeye alışık olmadığımız Arap sinemasından, daha doğrusu Lübnan’dan geliyor. Fransızlarla ortak-yapım ve 2016 Cannes şenliğinin Eleştirmenlerin Haftası bölümünde gösterilip bir ödül d e almış.
Güneşli bir Beyrut manzarası üzerine, büyükçe bir koroda çalıp söyleyen yarı-kör bir genç adam tanıyoruz. Tümüyle amatör olduğu hissini veren (ve sanırım öyle olan) Barakat Jabbour’un canlandırdığı Rabih.
Gençler bize darbukalı, kemanlı ve oryantal ritmli bir konser sunuyorlar. Ama bu mutlu tablo, sonrasında bozuluyor. Çünkü genç adam korosuyla birlikte davet aldığı Avrupa’ya gitmek üzere pasaport almaya çalışıyor. Ama orada taşıdığı kimliğin gerçek olmadığı ortaya çıkıyor.
Rabih sevecen annesi ve himayesinde olduğu dayısı tarafından korunsa da, bu işi tek başına sürdürmeye kararlı. Böylece hastane kayıtlarından nüfus dairesine, bir yerden öbürüne başvuruyor. Ama her başvuru fos çıkıyor. Ve gerçek kökenlerine birtürlü ulaşamıyor. .
Aslında bu ilginç konu korkunç bir iç savaş yaşamış ve yeni yeni durulmuş bir Arap toplumunu tanımak için iyi bir çıkış noktası. Nitekim ülkedeki kargaşa, ekonomik bunalım, ağır bürokrasi ve sınıfsal çelişkiler heryerde boy gösteriyor.
Ama öncelikle senaryo bir tuhaf. Bir tür gerilim yaratmak için tezgahlanmış tüm o aksilikler ve terslikler, sonunda seyirciyi bezdiriyor: Sanki bir çıkmaz sokaklar ya da labirentler havası, bitmeyen bir kısır döngü.
Buna birkaç yaşlı ve deneyimli oyuncu dışındaki genel amatörlük de ekleniyor. Ve ilginç biçimde başlayan filmi özlenen düzeye ulaştıramıyor.
YARIN; TRANSFORMERS: SON ŞÖVALYE