Geçen Yılın En İyi Filmleri
Evet, yine bir yıl geçip gitti. Sanki ‘rüzgar gibi geçti’... Ve biz de şu sıralarda tüm dünyada tanınmış yayın organlarının veya eleştirmenlerin yaptığı gibi, yılın en iyilerini bir tabloda sunalım.
En İyi 10 Yabancı Film:
Bu dalda batılıların listesinde olmayan kimi filmler var. Birdman, Whiplash ya da Leviathan gibi...Çünkü bunlar bize daha geç geldi, ancak 2015’de gösterildi. Batılı listelerle kıyaslarken, bunu gözardı etmemek gerekiyor.
1- BİRDMAN- Alejandro Gonzalez İnarritu
2- WHİPLASH- Damien Chazelle
3- LEVİATHAN- Andrei Zvyagintsev
4- YÜZÜNDEKİ SIR- Phoenix- Christian Petzold
5- MARSLI- The Martian- Ridley Scott
6- AÇ KALPLER- Saverio Costanza
7- MUSTANG- Deniz Gamze Ergüven
8- FOXCATCHER TAKIMI- Bennett Miller
9- WHİLE WE’RE YOUNG- Noah Baumbach
10- VİCTORİA- Sebastian Schipper
Meraklıları için işte bir ikinci on film daha:
11- ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ- Selma- Ava Duvernay
12- ONUR- Pride- Matthew Marcus
13- EN ŞİDDETLİ YIL- A Most Violent Year- J. C. Chandor
14- CASUSLAR KÖPRÜSÜ- Bridge of Spies- Steven Spielberg
15- SPECTRE- Sam Mendes
16- SAKİN BATI- Slow West- John Maclean
17- İNSANLARDAN UZAKTA- Loin des hommes- David Oelhoffen
18- KIZIL TEPE- Crimson Hill- Guillermo del Toro
19- EVEREST- Baltazar Kormakur
20- TAKSİ TEHERAN- Jafar Panahi
En İyi On Yerli Film:
1- BULANTI- Zeki Demirkubuz
2- ABLUKA- Emin Alper
3- ÇEKMECELER- Caner Alper, Mehmet Binay
4- NADİDE HAYAT- Çağan Irmak
5- RÜZGARIN HATIRALARI- Özcan Alper
6- UZAKLARDA ARAMA- Türkan Şoray
7- NEFESİM KESİLENE KADAR- Emine Emel Balcı
8- TOZ RUHU- Nesime Yetik
9- SEKİZ SANİYE- Ömer Faruk Sorak
10- ALİ BABA VE 7 CÜCELER- Cem Yılmaz.
(Bu arada yılın özellikle iddialı iki Türk filmini, Kuzu ve Sarmaşık’ı görememiş olduğumu da belirteyim. Yaratıcılarından özür dileyerek!).
Bir şampiyonun hüzünlü ve gerçek hikâyesi
SON EFSANE (The Program) X X Yönetmen: Stephen Frears |
Konu: Bisiklet sporu. Dekor: bu spordaki yarışmayı neredeyse efsanevi Le Tour de France- Fransa Turu ile başlatmış ve sürdürmekte olan Fransa.
Ana kahramanımız ise ünlü bisiklet şampiyonu Lance Armstrong. Amerikalı ve 1971 doğumlu Armstrong, bu yarışı 1999-2005 yılları arasında üstüste tam yedi kez kazanmış!.. Onca rakibe, daha gençlere ve talihin cilvelerine karşın...Ve spor tarihine eşsiz bir şampiyon olarak geçmiş.
Ne var ki her başarının bir bedeli var. Bu zaferin ardında da, adına kısaca doping dediğmiz şey mevcut. Yani alınan ilaçlar ve maddelerle bedeni güçlendirme, yapay bir enerji yaratma...
Lance’in bu yöntemlere başvurduğundan emin olan İskoçyalı spor gazetecisi David Walsh, bu konuda araştırmayı yıllar boyu inatla yürüten kişi. Ancak düzenli yapılan tıbbi tahlilerden hep sıyrılıyor Armstrong...Ve her seferinde aklanıyor.
Nasıl oluyor bu? Doğrusu kendi adıma anlayamadım. Verilen kimi ipuçlarına karşın...Ve bunu filmin ciddi bir eksiği olarak görüyorum.
Onca şampiyonluktan sonra hala doymayan Armstrong, yarışlara yeniden katııyor ve 2009’da üçüncü olarak bitiriyor. Ama araştırmalar sürüyor. Ve sonunda 2012 yılında, doping kesin olarak belirleniyor. Ardından Oprah Winfrey’in TV programında herşeyi itiraf ediyor. Ve tüm ünvanları geri alınıyor, tüm saygınlığı bitiyor.
Bir CNN sunucusunun o dönemde söylediği gibi: “Birzamanlar tüm dünyada milyonlarca kişi tarafından idol kabul edilen bir bisiklet yıldızının bu müthiş düşüşü, profesyonel spor tarihinin önemli sayfalarından biri olarak kalacak”.
Tüm bunları ilginç buluyorsanız, film size göre. Çünkü İngiliz ustası Stephen Frears, tüm bu olayları bize hızla akan bir nehir gibi ve zaman zaman bir belgesel havasında sunuyor.
Peki ya sinema? Gerçek ve has sinema? Özellikle tam 1968’den beri film yapan, Benim Güzel Çamaşırhanem, Tehlikeli İlişkiler, Sensiz Olmaz, Kirli Tatlı Şeyler, Kraliçe, Umudun Peşinde gibi birbirinden güzel filmler yönetmiş Frears içinönemli bir film sayılabilir mi?
Bence sayılamaz. Zaten son jeneriklerden bunun usta için kişisel bir film değil, ‘ısmarlama’ bir proje olduğu anlaşılıyor. Uluslararası doping-karşıdı kuruluşlar tarafından ısmarlanmış...
Oyuncular orta karar. Armstrong rolünde Ben Foster filmi elinden geldiğince sürüklüyor. Fransız oyuncu-yönetmen Guillaume Canet, neredeyse tanınmaz halde. Dustin Hoffman’ın ise o küçücük ve anlamsız rolü niye kabul ettiğini merak ettim!...
Sonuç olarak, ancak konuya meraklılar için...
Not: Sevgili T24 okurları. Uzun zamandır geçirdiğim yoğun çalışma döneminden gerçekten çok yorgun çıktım. Bir tatile kesin gereksinmem var. Kabaca iki hafta sonra buluşmayı umarak, hepinize iyi bir yeni yıl diliyorum. Elbette Türkiye’ye de...