Atilla Dorsay

18 Ekim 2014

Ancak iflah olmaz romantikler için...

Film her şeyden önce inandırmıyor. O abartılı kötü tipler hiçbir psikolojik derinlik taşımıyor.

UNUTULMAZ AŞK
(The Best of Me)

Yönetmen: Michael Hoffman
Senaryo: J. Mills Goodloe, Will Fetters
Görüntü: Oliver Stapleton
Müzik: Aaron Zigman
Oyuncular: Michelle Monaghan, James Marsden, Luke Bracey, Liana Liberato, Gerald McRaney, Caroline Goodall, Jon Tenney/ Amerikan filmi

Nicholas Sparks romanları çok satan iyi bir ‘romantizm üstadı’ olabilir. Ondan uyarlanan Message in a Bottle- Aşk Mektubu, Not Defteri, Sevgili John, Aşk Limanı vb. bize dek gelen, türünde ilginç aşk hikayeleri de olabilir.

Ama tüm bunlar, bu filmin fiyaskosunu önlemiyor. Üstelik kameranın ardında 1990’lardan başlayarak Soapdish, Restorasyon, Güzel Bir Gün, Bir Yaz Gecesi Rüyası, İmparatorlar Kulübü, Aşkın Son Mevsimi vb. keyifle izlediğimiz, aralarında bir Shakespeare uyarlaması ve bir de Tolstoy hayat hikayesi olan o güzel filmleri imzalamış Michael Hoffman olduğu halde...

Hikaye tipik bir Sparks romanı niteliğinde... Lise çağında, taşra fonu önünde tutkulu br ilişki yaşamış, ama önce belirgin bir sınıfsal uçurumun, sonra da kaderin ayırdığı iki genç, 20 yıl sonra (genç adam bıkmadan ‘21 yıl’ diye düzeltir!) biraraya gelirler. O haşin Amerikan taşrası ve sert erkek ilişkileri arasında onlara kol-kanat germiş olan, ermiş kimliğindeki bir adamın ölümü üzerine...Ve hikaye yeniden alevlenir gibi olur. 

Film her şeyden önce inandırmıyor. Ve anlattığı şeylere ikna etmiyor. O abartılı kötü tipler (Dawson’un hainoğlu hain babası ve iki kardeşi başta) hiçbir psikolojik derinlik taşımıyor.

Oyunculuk ise yerlerde sürünüyor. Aslında iki gencin ortayaşlılığını oynayan Michelle Monaghan ve James Marsden fena değil. Ama gençliklerini oynayan Luke Bracey ve Liana Liberato ile hiç benzerlikleri yok!... Öylesine ki, imdb sinema sitesinde bu konuda yazılmış ve çoğu alaycı onlarca sinemasever itirazı var!...

Liana Liberato son derece sevimli ve albenili bir genç yüz. Ama Michelle Monaghan’a dönüşmesi olanaksız!...Ayni şey, uzun burnu ve koca ağzıyla Luke Bracey için de söylenebili. O yakışıklı, ama kendine özgü suratın James Marsden’in ‘minyon’ haline gelmesi hangi evrim yasasına uyuyor?

Ayrıca film, eski Yeşilçam ve yeni Türk TV dizisi havasında. Gözüyaşlı bir duygusallık, iyilerin çok iyi, kötülerin çok kötü olduğu bir kabalık ve de o yıpranmış ‘zamana direnen aşk’ tema’sıyla...Ancak iflah olmaz romantikler belki sevebilir.