Adnan Ekinci

12 Eylül 2022

Canan Kaftancıoğlu'nun helal parası

Hakkında verilen kararı neden temyiz etmeyi değil de,  koşa koşa mahkeme veznesine gitmeyi tercih ettiğini, anlamadım. Sonrada, ceza mahkemeleri tarafından verilmiş para cezalarının karşı tarafa değil, doğrudan Hazine’ye gelir kaydedildiğini, acaba bilmiyor mu, diye düşündüm.

Canan Kaftancıoğlu’nun, Süleyman Soylu için söylediği “Helal paradır, afiyetle yesin!” sözlerine, galiba benden başka takılan olmadı.

 Kaftancıoğlu’nun, İçişleri Bakanı’na ettiği gerekçesiyle, Ankara 71. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 10 bin 620 lira adli para cezasına mahkûm edildiğini, herkes gibi bende biliyordum.

Ancak, hakkında verilen kararı neden temyiz etmeyi değil de,  koşa koşa mahkeme veznesine gitmeyi tercih ettiğini, anlamadım.

Sonrada, ceza mahkemeleri tarafından verilmiş para cezalarının karşı tarafa değil, doğrudan Hazine’ye gelir kaydedildiğini, acaba bilmiyor mu, diye düşündüm. 

İşte, “ Helal paradır, afiyetle yesin!” sözleri, bana bu ihtimalleri düşündürdü.

Aklıma takılanları, Kaftancıoğlu’nun avukatlarından Hasan Fehmi Demir’e sordum. 

İlk cevabı “Kararı, tabi ki temyiz edeceğiz” oldu. 

 

Avukat Hasan Fehmi Demir

Para cezalarının Hazine’ye irat kaydedilme konusuna için de “ Canan hanım bu sözleri söylerken, kinaye yapmış. Karşı tarafa ödenmeyeceğini bildiği için, özellikle ‘afiyetle yesin’ demiştir” diye konuştu. 

Sonuç olarak mesele, ne Canan Hanım’ın parası,  ne de Süleyman Bey’in afiyetle yemesi, değil; beni ilgilendiren, herhangi bir vatandaşın, haklarından haberdar olmaması, ki benzer örneklerini medyada rastlayabiliyoruz.

***

Ertuğrul Özkök’ün dil sürçmesi: Anayasa suçu 

Usta gazeteci Ertuğrul Özkök, önceki gün bir TV programında konuşurken "Bu ülkede ‘Bir HDP’li bakan olur’ cümlesine ‘Hayır olmaz’ diyorsanız, bir anayasa suçu işliyorsunuz demektir" cümlesi kullandı.

Özkök’ün bu sözleri, her halde dil sürçmesi olmalı, ‘Anayasayı ihlal ediyorsunuz’ demek isterken, ağzından öyle çıkmış olmalı.

Çünkü, ‘Anayasal suç’ diye bir kavram yok.

Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi. Dr. Veysel Dinler de, bir makalesinde bu konuya değinerek şunları söylüyor:

Türkiye siyasal hayatında sıkça kullanılan “anayasal suç” tabiri, ne Anayasada ne de ceza kanununda yer almaktadır. Buna karşın “anayasal suç” bir suç tipiymiş gibi algılanmakta ve kullanılmaktadır. Ceza kanununda herhangi bir Anayasa hükmüne uymamak, ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmemiştir”. 

 Bu düzeltmeyi niye yaptık, çok mu önemli?

Şöyle önemli, önümüzdeki sene binlerce öğrenci, çeşitli hukuk fakültelerinde öğrenime başlayacak. Tüm fakültelerin birinci sınıfında da, ‘Anayasa Hukuku’ dersi yer alır. Ertuğrul Özkök okunan bir yazar olduğu için, bir öğrencinin aklında kalacağı tutar, sınavlardan birinde ‘Anayasal suç’ diye bir kavram kullanacak olursa, hocası tüm cevabın üzerini kırmızı kalemle çizer, sıfır puan verir.

Yine de, duayen gazetecinin dil sürçmesine değil, sözlerindeki öze bakmak gerekir.

Bir parti genel seçimlere katılıp, sadece bir milletvekili çıkarsa bile,  o vekilin bakan olmasında, bizce de hukuken hiçbir engel yoktur.

***

Avukat saldırıları için kamu spotu yapılsın!


Avukat Cahit Ertan

Geçen hafta, Türkiye’de avukatların müvekkilleri ile özdeşleştirme geleneğinden söz etmiştim. Sırf sadece karşı tarafından vekili olduğu için, avukatların oldukça sık yazıhanelerinde, adliyelerde, hatta sokak ortasında şiddete uğradıklarını hatta öldürüldüklerini yazmıştım.

Yazının mürekkebi kurumdan, benzer bir haber Van’dan geldi.

Cahit Ertan, Van Adliyesi’nde avukatlığını yaptığı bir dava sırasında, karşı tarafın saldırısına uğradı ve hastaneye kaldırıldı. 

Saldırılara karşı baroların çabaları yeterli olmuyor. Avukatların karşı tarafın neferi değil, sadece haklarını savunan bir görevli olduğu şeklindeki açıklamaları, bir türlü kamuoyu tarafından anlaşılmıyor.

Adalet Bakanlığı, en azından bu tür saldırıları sert bir dil ile kınayan açıklamalarda bile  bulunmuyor. 

Bakanlık, ‘yargının unsurları’ olarak sadece hakim ve savcıları tanıyor, avukatların yaşadıkları bir çok sorunda olduğu gibi, bu konuda da sessiz kalmayı tercih ediyor. 

Keşke Türkiye Barolar Birliği, avukatların müvekkilleri ile özdeşleştirilme konusunda, kısa videolar hazırlasa ve Adalet Bakanlığı’na götürse, sonra bunlar ortak proje olarak kamu spotu halinde TV’lerde yayınlansa… 

Yine mi, imkansız bir hayal kurdum? 

Yine mi o şarkı: 

Ah benim iyimser yanım,
Ah benim aldanışlarım
Sus artık uslandır beni

 ***

 

Bir Yargıtay kararı: 

Babaya velayet… 

Küçük yaşta evlendirilip üst üste dünyaya gelen üç çocuğuna kavuşmak için mücadele eden bir annenin varlığı yadsınarak sırf babanın ailesi tarafından çocukların ihtiyaçlarının karşılanması sebebiyle fiilen velayet hakkını kullanmayan babaya velayet tevdi edilemez. (Esas No: 2017/2446 Karar No: 2019/80 Karar Tarihi: 07.02.2019)