Abdullah Aysu

10 Ocak 2024

2023 yılı tarım değerlendirmesi

Önceden yapılmış ithalat nedeniyle çiftçi buğdayını ve arpasını açıklanan bu fiyatlara satamadı. Ayrıca çiftçi ofise teslim sorunu yaşadı. Buğday ve arpa fiyatı geçen (2022) yılı fiyatlarının altına düştü. Çiftçilerin elleri yine böğürlerinde kaldı!

Bir yıl daha bitti. Her biten yılın sonunda o yılın enflasyon değerlendirmesi yapılır. Gerçekleşen enflasyon oranı hükümetin karnesi olur; başarı ve başarısızlığını gösterir. Enflasyon oranı aynı zamanda halka reva görülen ızdırap ölçüsü olarak da görülür, değerlendirilir. Topluma yönelik gelecek projeksiyonu biraz bu gerçekleşen enflasyon oranı üzerinden yapılır.

Bu yılın 2023 enflasyon oranını Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK yüzde 64, İstanbul Ticaret Odası-İTO yüzde 74, Enflasyon Araştırma Grubu-ENAG yüzde 127 olarak açıkladı. Açıklanan bun oranların hepsi Türkiye'ye ve Türkiye'nin aynı dönemine-yılına ait veriler. Ne kadar şenlikli bir ülkeyiz değil mi?

İsterseniz gelin şimdi birlikte 2023 yılında tarımda olan bitene bakalım.

İnsanlığımızı yüzümüze çarpan acı: Deprem

Şubat ayının başında Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem ile hem yer hem insanlığımız sarsıldı. Deprem sonrası büyük sayıda can, çok miktarda mal kaybı yaşandı. Kahramanmaraş depremlerinin ardından merkez üssü Defne ilçesi olan 6,4 büyüklüğünde bir deprem daha oldu; acı, üzüntü ve çaresizlik katlandı. Kahramanmaraş merkezli deprem ile birlikte 10 ilimiz de büyük, yıkımlar, tahribatlar, acılar devlet yönetimdeki görev kusurlarını orta yere serdi. Deprem öncesi ve sonrasındaki insanlığımızı, yüzümüze çarptı.

Depremden ilk etapta etkilenen Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Osmaniye ve Adana olarak 10 il açıklandı. Daha sonra Elâzığ da depremden zarar gördüğü için afet bölgesi olarak ilan edildi. Böylece depremden zarar gören il sayısı 11'e çıktı.

2022 resmi verilerine göre depremden zarar göre 11 ilimizdeki 4900'ü aşkın köy ve/mahallede yaklaşık 2,5 milyon nüfus olumsuz etkilendi. Deprem bölgesi 2 milyondan fazla büyükbaş ve 9 milyondan fazla küçükbaş hayvanı ile Türkiye hayvan varlığının yüzde 15'ini oluşturmaktaydı. Bu kesim depremden ciddi biçimde zarar gördü.

Depremin tarıma faturasının ilk belirlemeleri A.A tarafından şöyle sayılara dökülüyordu. Hayvancılıkta 8 bin 241 büyükbaş, 64 bin 260 küçükbaş, kanatlı 42 bin baş ayrıca Adıyaman'da 533 bin, Malatya'da 168 bin civciv telef oldu. Bunun yetiştiricilere maliyeti 602,5 milyon lira olduğu tahmini yapıldı. Bölgede 233 bin 230 ağıl ve ahırın 13 bin 284'nün yıkıldığı belirlendi. Toplam 16 milyon arı kovanın 5 bin 76'sı zarar gördü. Bunun yetiştiricilere maliyetinin yaklaşık 8,6 milyon lira olduğu hesap edildi.

Bölgede 101 ton balık ve 37,4 milyon yavru balığın öldüğü bunun maliyetinin de 63,2 olduğu açıklandı.

Hatay Gıda Kontrol Laboratuvarındaki makine-teçhizat hasarından kaynaklı 50 milyon lira, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'ye bağlı Malatya ve Elâzığ fabrikalarında 1,3 milyon lira değerinde hasar olduğu belirlendi.

DSİ'nin ilk etap belirlemelerine göre sulama sektörü hasar maliyeti 19,5 milyon lira olarak hesap edildi.

Toprak Mahsuller Ofisi-TMO'ya ait 18 depoda yaklaşık 816 milyon lira zararın meydana geldiği, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü-TİGEM tesislerinde toplam hasar maliyetinin 134,1 milyon lira olduğu tespiti yapıldı.

Tarım sektöründeki ilk hasar belirlemelerine göre zararın 24,2 milyar lira olduğu saptandı.

Zararların gerçek ve dakik hesaplamalar sonucunda kat be kat fazla olduğu bilinen bir gerçeklik olarak orta yerde durmaktadır. Bu konuda yaraların sarılması için yapılanlar konusuna baktığımızda, hükümetin çaresizlik ürettiğini hep birlikte izledik. Hükümetin depreme yönelik herhangi bir hazırlığının olmadığı, deprem sonrası yardım elinin uzatılmasında geç ve yetersiz refleks gösterdiğini yaşayarak birlikte gördük. Bugün bile tarımda yaraların sarılmadığını not etmemiz gerekmektedir.

Deprem yaşattığı acının yanında birçok dersleri kör gözüm parmağına misali hepimize bir kez daha gösterdi. Verdiği en büyük dersin tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasının yaşanılan kayıpları arttırma nedeni olduğunu söylemek elbette abartı olmasa gerek. Hatay Devlet Hastanesi'nin tarım arazisi üzerine kurulması, ilk depremle birlikte binanın kullanılmaz hale gelmesi belki de en iç burkucu örnek.

Bütün bunlar yaşanıp olup biterken, Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın yetkileri artırıldı. Bir kararname yayımlandı. Yayımlanan kararname içeriğine baktığımızda ormanlar ve meralar imara açılabilecek. Öyle ki; ormana ve meraya inşaat yapabilmek için planlar askıya çıkartılmayarak halktan saklanacak, itiraz edilemeyecek. Taşınmaz mülkiyeti veya imar hakları kısmen veya tamamen başka bir alana aktarılabilecek. Bu bize koyun can derdinde kasap et derdinde halk deyimini acı biçimde hatırlattı.

Dimyata dirince giderken evdeki bulgurdan olmak: Sudan'dan toprak aparma

Türkiye tarımında sorunlar on yıllardır birik(tiril)iyor. Bir yandan çözülemeyen, biriktirilen sorunlardan dolayı çiftçiler üretimden vazgeçer duruma gelirken/geriletilirken diğer yandan son 10 yılda Sudan, Nijer ve Venezuela'da tarımsal üretim yapılması hedeflendi. Ancak Türkiye bu ülkelerdeki hiçbir projede ilerleme sağlayamadı.

Hükümet tarafından kamuoyunda estirilen hava; Sudan'daki üretimle gıda güvencesi sağlanacak, yurt içinde gıda fiyatları düşürülecekti. Bilindiği üzere Hükümet 2013 yılında Sudan'dan toprak kiralama girişimlerini başlattı. Sudan'da 99 yıllığına 780 bin 500 hektar tarım arazisi kiralamak için 2015 yılında ortak şirket kurdu. Kiralama işlemlerinin yapıldığı dönemde Türkiye'de çiftçiler, Sudan'da kiralanan arazinin yaklaşık 5 katı kadar yani 3 milyon 400 bin hektar araziyi ekmekten vazgeçmiş durumdaydı. Bu arazilerin neden ekilemediği, başka ülkelerde tarım yapma arayışına niçin girişildiğini sorgulayanlar hükümet tarafından "dar ufuklu ve iş bilmezlikle" itham edilmekteydi. "Nijer'deki üretimle yem sorunu çözülecek, hayvancılık gelişecek, Venezuela'da buğday üretilecek, dışarıdan buğday ithalatı bitecek" deniyordu. En nihayet bütün bu projelerin hayal olduğu 10 yıl sonra ortaya çıktı. Hükümet, Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Anonim Şirketi'ni Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 2023 yılının son ayında tasfiye etti. Karar, 1 Aralık 2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlandı. Böylece, Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti)'nin Sudan'da tarım yapma macerası/hayali projesi 10 yıl sonra noktalandı.[1] Bu on yıl süresince yapılan harcamaların ne hesabını veren ne hesabını soran çıktı. Her zamanki gibi ben yaptım oldu/olmadı ile noktalandı.

Ancak bu süreçte yabancılar boş durmadı, Türkiye kırsalından sürekli tarım arazisi satın aldı. Son beş yılda 11 yabancı uyruklu kişinin Niğde'nin üç ilçesinde (Ulukışla, Çamardı ve Bor) 44 bin 798 metrekare taşınmaz edindiği Meclis'te verilen bir soru önergesine Bakan Özhaseki tarafından açıklandı. Açıklanmayanlar bilinmezliğini koruyor!

İklim krizinin hem nedeni hem de en çok etkileneni olan çiftçilerin kâbusu: Kuraklık

2023 yılı kış ayları kurak geçti. İlkbaharda yağışlar ortalamanın üstünde seyretti. Küresel iklim krizinin hem nedeni hem de en çok etkileneni olan tarım için bu iklim istikrarsızlığı tehlike olmaya devam ediyor hâlâ. Türkiye coğrafyası kuraklık etkisinin altına girdiği bu dönemde, hükümetin tarımın bu değişen iklime kendini uyarlama çalışması ve iklimi istikrarsızlaştıran üretim politikalardan vazgeçmesi gerekirken, bu konudaki aldırmazlığı 2023'de sürdü. Türkiye Ormancılar Derneğinin açıklamalarına göre Akbelen'de 65 bin ağaç kesildi. Halkın koruma çabası hükümetin talimatı ile güvenlik güçleri tarafından engellendi. Hatay Dikmece Köyü'nde halkın istememesine rağmen tapulu tarım arazilerine girmesi için iş makineleri bölgeye girdi. İş makinelerinin Jandarma eşliğinde bölgeye girmesi memleketimize has politik bir tercih olarak kaydedelim. Evet binlerce zeytin ağacı Hatay'da konuta feda edilecek. Elbette bu sadece iki örnek. Oysa küresel iklim krizini besleyecek daha pek çok doğa tahribatı hükümetin desteğinde şirketler tarafından sürdürüldüğü bilinen bir başka gerçek.

Fiyat ve destekleme politikaları

Tarımsal ürün fiyatlarına yönelik politikaların üretici ve tüketiciden yana olması üretimin devamlılığını, tüketicilerin ucuz ürüne dolayısıyla gıdaya erişimini sağlar. Tarım Kanunun 21'nci maddesinde belirtilen oranda ve zamanında desteğin verilmemesi üreticinin aleyhine. Bu durum, çiftçilerin üretim girdilerinin önlenemeyen/engellenemeyen fiyat artışı ile birlikte süregelen baş şikayetleri. Hükümetin bu konudaki aldırmazlığı on yıllardan bu yana sürmektedir. 2023 yılında da destekler Tarım Kanunun öngördüğü oranda değil, yarısına yakını verilmiştir. Tarım destekleri için 2024 yılı bütçesinde 91 milyar 550 milyon liralık kaynak öngörülmesi, 2023 yılındaki 63 milyar 400 milyon liralık bütçeye göre yüzde 44 artış anlamına geliyor. Fakat bu artış enflasyonun altında ve Tarım Kanunun verilmesi gerekir dediği Gayri Safi Milli hasılanın yüzde birinden azdır. Haksızlıktır.

Ayrıca fark ödemesi yani destekleme primi birçok üründe on yılı aşkın bir süredir artmıyor, yerinde sayıyor. Mesela çeltikte üreticiye kilo başına ödenen 10 kuruşluk destek 15 yıldır artırılmadı. Aspirde 55 kuruş, soyada 60 kuruş olarak verilen destek 8 yıldan bu yana aynı, hiç artırılmadı. Dane mısır desteği artırılmadı, üstelik düşürüldü. Mısıra verilen destek 2006'da 6,7 kuruştu, bir ara 4 kuruşa düşürüldü 6 yıl 4 kuruş olarak uygulandı, 7 yıldan bu yana da 4 kuruştan 3 kuruşa düşürüldü. Ha keza zeytinyağında 8 yıldan bu yana 80 kuruş olan prim artmadı, yerinde sayıyor. Dane zeytinde 5 yıl önce kilo başına 15 kuruş destekleme pirimi ödenmesi 5 yıldır aynı. Sadece iki üründe prim desteği yükseltildi. Onlar da yağlık ayçiçeği; 70 kuruştan 1 liraya, kanola; 80 kuruştan 1 liraya çıkarıldı.

Fındıkta 2009 yılında dekar başına 150 lira alan bazlı destek verildi. 2013 yılında bu destek 160 liraya, 2014 yılında ise 170 liraya yükseltildi. Bu oran (170 liralık) 10 yıldır aynı, yükseltilmiyor.

Kuruş, kuruş yerinde sayan pirim destekleri ve eksik, zamanında verilmeyen destekler nedeniyle Türkiye, her ülkeden ithalat yapıyor serzenişinde bulunmak anlamsızlaşmıyor mu sizce de?

Hayvancılık

-Süt işi, et işi, ot işidir-

Hayvancılık beslenme kültürümüzde buğday gibi önemlidir. Türkiye'nin ilk kuruluş yıllarında 40 milyon hektarın üzerinde olan meralarında bedava-parasız yem ile hayvanları beslenir, ekonomiye büyük katkı sağlardı. O dönemlerde Türkiye'nin gelişiminde önemli paya sahip olan hayvan yetiştiriciliği meraların talanıyla zamanla ülke ekonomisine katkısı zayıfladı. EBK, SEK ve Yem Sanayi'nin özelleştirilmesi ile büsbütün çöktü. Yem hammaddesinin yaklaşık yüzde 55-60'ı dışarıdan ithal edilmeye başlayınca girdi fiyatlarını belirleme durumu küresel yem hammaddesi sağlayan şirketlere tümden geçti. Maliyetin yüzde 60'ından fazlasını oluşturan yem hammaddesinin dövize bağlılığı fiyatın kontrolünün kaybolmasına neden oldu. İyi, doğru bir destekleme politikasıyla yem hammaddelerini ithal etmek gerekmeyebilir. Ancak bu konuda hükümet tarafından ters bir politikanın sürdürüldüğünü görüyoruz. 2023 destekleme kararnamesinde yem hammaddesi olan mısır alım fiyatı geçen sene ton başına 5 bin 700 liraydı. Bu yıl 6 bin lira olarak açıklandı. Yapılan yüzde 5,3'lük artış sadece komik değil, yem hammaddesinde dışa bağımlılıktan yana tercih kullanmaktan başka bir politika olmazsa gerek. Bunun bir başka kanıtı da mısır pirimi olarak verilen desteğin 7 yıldır 3 kuruş olarak verilmesi ve artırılmaması. Aynı şekilde yem hammaddesi olarak en çok kullanılan soyanın yüzde 90'nı ithal ediliyor. Soyaya kilo başına verilen pirim desteğinin son 8 yıldır 60 kuruş olarak sabitlenmesinin anlaşılır bir yanı yok. Girdiler konusundaki bu yanlışı giderme çabasının olmadığı politikaların yanı sıra et ve süt fiyatlarının da işleyen ile pazarlayan şirketler tarafından düşük belirlenmesi hayvan yetiştiricilerini preslemekte, öğütmektedir.

Ulusal Süt Konseyi 2023 1 Ağustos'unda 3,6 yağ ve yüzde 3,2 protein içeriğine sahip çiğ sütün tavsiye satış fiyatını 8.50 TL'den 11,50 TL'ye çıkardı. Açıklanan fiyata 50 kuruş olan destek pirimi dahil edilmediği ifade edildi. Açıklamada soğutma, nakliye ve diğer cari giderlerin üretici tarafından karşılanması durumunda üreticiye ilave olarak ödeneceği duyuruldu. Son bir yılda girdi maliyetleri yüzde 100'e yakın artan üreticilerin beklentisi 14-15 TL idi. Artan çiğ süt fiyatlarına yapılan zamla şirketlerin sömürü çarkının içine tüketiciler de çekilerek şirketlerin süt, peynir, yoğurt kazancı onlar için sorunsuz biçimde yol almaya devam etti.

Süt fiyatlarındaki şirket lehine düzenlemeler et konusunda da benzer biçimde yol almakta; kırmızı et fiyatları son 6 yılda yüzde 808 arttı. 2010 yılında karkas etin kg fiyatı 25 TL iken Haziran 2023'de 227 TL'ye kadar yükseldi. 2022 yılına oranla kurban fiyatları yüzde 150 arttı. Ancak artan bu fiyatlardan üretici yükselen girdi maliyetleri, tüketiciler ise pazarlama şirketlerinin fiyat arttırmasından kaynaklı olarak kaybeden taraf olmaktadırlar.

2023 yılı kır çiçek-yayla balının 1 kg maliyeti 110,76 TL. Yani 26 kg teneke balın arıcıdan alış fiyatı 2 bin 879 TL. olarak belirlendi. Arıcılar maliyetlerin üzerinde bir kazanç elde etmesi halinde mesleklerini sürdürebilirler.

Ekmeğin anası: Buğday

Buğday ekmeğin anası, ekmek bulamazsanız pasta yiyin derseniz onun da anası buğday. Buğday önemli. Türkiye'de ise iki kat önemli. Çünkü buğday Türkiye halkının temel gıda maddesi, vazgeçilmezidir!

2022 yılında arpa, buğday, çavdar, yulaf ve tritikale için kilo başına ödenen 10 kuruşluk prim, buğdayda 100 kuruşa arpa, çavdar, yulaf ve tritikalede kilo başına 50 kuruşa çıkarıldı. Bu çiftçiler açısından olumludur. Ancak 2023 yılının ilk beş ayında TMO 6,5 milyon ton buğday ithal etti. Hasat öncesi TMO'nun siloları buğday ile dolduruldu. Hükümet buğday ithalatında gümrükleri sıfırladı. Gümrüklerin sıfırlanması ve o esnada dünya buğday fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle tüccar ve sanayici de ihtiyacının önemli bir kısmını ithal etti. Muhalefet ve çiftçiler mayıs seçimlerinde buğday fiyatlarının açıklanması için bastırmasına iktidarın yanaşmaması buğday fiyatlarının düşük belirleneceğinin ilk sinyali oldu. Nitekim hasat başladıktan sonra açıklanan buğday fiyatlarına -yüzde 40 olan enflasyon oranlarına rağmen- yüzde 24 artış yapıldı. TMO 2023 ekmeklik buğday fiyatını ton başına 8250 TL, arpada 7000 TL olarak açıkladı.

Önceden yapılmış ithalat nedeniyle çiftçi buğdayını ve arpasını açıklanan bu fiyatlara satamadı. Ayrıca çiftçi ofise teslim sorunu yaşadı. Buğday ve arpa fiyatı geçen (2022) yılı fiyatlarının altına düştü. Çiftçilerin elleri yine böğürlerinde kaldı!

Zurufu köylüye, fındığı küresel şirketlere: Fındık

Fındık Türkiye tarımsal ürün ihracatın ilk sırasında yer alan, dünya fındık üretim sıralamasında da birinci durumda olduğumuz bir ürünümüzdür. Fakat fiyat politikalarında zerre miskal söz sahibi olmadığımız bir üründür. Geçmişte FİSKOBİRLİK aracılığıyla fındık piyasasını bir miktar belirleyebiliyorduk. TSKB hakkında çıkarılan 3572 sayılı kanunla FİSKOBİRLİK gücünü kaybetti. Fındık alış ve satış fiyatlarını şimdi küresel şirketler belirlemekte, yani fiyatı alıcı tek taraflı belirlemektedir.

TMO'nun açıkladığı 2023 fındık fiyatları, yüzde 50 sağlam iç fındık esasına göre; Giresun kalite 84 TL/kg, Levant kalite 82,5 TL/kg, Sivri kalite 80 TL/kg, Standart dışı fındıklar 75 TL /kg olmuştur.

Zeytin

Kuraklık zeytinciliği vurdu. Yağ üretimi Avrupa'da 1 yılda 767 bin ton azaldı. Dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi ülkeler sırasıyla İspanya ve ikinci sıradaki İtalya'da üretim sorunu Türkiye zeytinyağına talebi arttırdı. Bu ülkelerde yağ fiyatlarının artması nedeniyle Türkiye'de de yükseldi. Türkiye'de bu yıl beklenen üretim ise az, 180 bin ton civarında.

Tariş, 2023 yılı ürünü 0,3 asit yemeklik zeytinyağı alım fiyatını litre başına brüt 295 lira, 0,5 asit yemeklik yağın litresi brüt 275 lira, 1 asit yağ için litre başına 220 lira, 1,5 asit yağ için 205 lira ve 2 asit yağ fiyatı ise 200 lira olarak açıkladı. Bunun alış fiyatı olduğunu düşündüğümüzde satış fiyatlarının daha yüksek olması beklenmelidir.

Türkiye tarımında makas değişikliği: Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

Türkiye Tarımı ve tarımcısının çıkarına olmayan küresel tarım, gıda ve ecza şirketlerinin lehine olan 7442 sayılı 23.03.2023 tarihli bir kanun çıkarıldı.

Bu kanunla;

Tarım ve Orman Bakanlığınca belirlenen ürün veya ürün gruplarının üretimine başlanmadan önce çiftçiler bakanlıktan izin alınacak. Bakanlık, arz ve talep miktarı ile yeterlilik derecesini dikkate alarak hangi ürün veya ürün gruplarının üretileceği ile tarım havzası veya işletme bazında asgari ve azami üretim miktarlarını belirleyecek.​​​​​​​

Tarım ve Orman Bakanlığı, tarım sektöründe sözleşmeli üretimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli düzenlemeler yapacak. Sözleşmeli üretimi özendirmek için üreticilere, desteklerin verilmesinde öncelik tanınacak.

Tarımsal üretim sözleşmesine tabi ürünlere veya üretim varlıklarına sigorta yaptırılması zorunlu olacak.

Bu kanun ile aslında Türkiye Tarımı terimi kalmış olacak yerine Çokuluslu Şirketler Tarımı Türkiye veya Küresel Tarım, Gıda ve Ecza Şirketler Tarımı içerikli-denilecek bir devire geçildi. Başka bir deyişle; bu kanun ile Türkiye tarımı başka rotaya/yola zorlu bir dönemece girdi. Bu keskin virajı üreticiler ve tüketiciler alabilecek mi hep birlikte göreceğiz.


[1] Resmî Gazete'de yayınlanan kararda şöyle deniliyor: "Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünün bağlı ortaklığı olan Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Anonim Şirketinin tasfiyesi hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 22′nci ve 38′inci maddeleri ile 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4'üncü maddesi gereğince karar verilmiştir."

Abdullah Aysu kimdir?
 

Abdullah Aysu 1954 yılında Ankara’da doğdu. Çiftçilik ile uğraşan bir ailenin sekiz çocuğundan birisi.

5 yıllık eğitimini aldığı zirai öğrenimle beraber 37 yıldır tarımla uğraşıyor.

Tarım Bakanlığı’nda yedi yılı aşkın süre çalıştı, 12 Eylül 1980’den sonra bakanlıktan ayrılmak durumunda kaldı.

Türkiye Ziraatçılar Derneği İstanbul Şube Başkanlığı, Türkiye Tarımcılar Vakfı Genel Başkanlığı, Hububat Üreticileri Sendikası (HUBUBAT-SEN) Genel Başkanlığı, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (ÇİFTÇİ-SEN) Kurucu Genel Başkanlığı yaptı.

İktisat fakültesi mezunu olan ve çeşitli uluslararası konferanslarda tarım, gıda ve ekoloji üzerine sunumlar yapan Aysu, Türkiye’de Tarım Politikaları (2001), Tarladan Sofraya Tarım (2002), Avrupa Birliği ve Tarım (2006), Küreselleşme ve Tarım (2008), Topraksızlar 25 Yaşında (2010) Modern Dünya’da Tarım ve Özgürlük, "MST- Topraksız Kır İşçileri” ve "İki Damla Hayat: Su” adlı kitapların yazarı.