Trabzon’un Araklı ilçesindeki Karadere Çayı’na yapılmak istenen, ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporunu olumlu bulmadığı hidroelektrik santralinin (HES) inşaatı, Trabzon Valiliği'nce verilen 'ÇED gerekli değildir' kararının ardından başladı. Çevreciler ve bölge sakinleri, duruma tepki gösterdi. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Öğretim Görevlisi Yusuf Durmuş, “Burada suç işleniyor. Bu suçu kamu görevlileri görmezden geliyor… ÇED verilmemiş bir yerde kanunsuz, kuralsız çalışmalar devam ediyor. Dünyanın hiçbir yerinde, Uganda’da bile bu durum yok” dedi.
Araklı’da çevreciler ve bölge sakinleri, Araklı Elektrik Üretim ve İnşaat A.Ş.'nin Karadere Çayı üzerinde yapmayı planladığı HES'e karşı hukuk mücadelesi başlatmıştı. Muhtarlar ve yöre sakinleri, HES projesinin iptali için dava açmıştı.
Çevreciler ve bölge sakinleri, dava devam ederken HES inşaatına başlanmasına tepki gösterdi. Bölgede yaşayan vatandaşlar, proje kapsamında yürütülen tünel inşaatındaki patlamalar nedeniyle evlerinin zarar gördüğünü belirtti.
"Biz elektrik santrallerine karşı değiliz, ancak buradaki bir katliamdır"
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Yusuf Durmuş, ÇED raporu olmadığı halde inşaatın devam ettiğini belirterek şöyle konuştu:
"Burada bir kanunsuz, kuralsız tünel delmeye çalışılmaktadır, HES yapılmaya çalışılmaktadır. Biz elektrik santrallerine karşı değiliz, ancak buradaki bir katliamdır. Ben, bu projeye aylar önce ‘katliam projesi’ demiştim. Keşke haklı çıkmasaydım. Deredeki balıkları öldürdüler. Yukarda, Yusuf Özcan isimli vatandaşın evinde çatlaklar oluştu. Yani katliam başlamıştır. Yukarıdaki Değirmencik mahallesinin altı heyelan bölgesidir. Orada 7 metre çapında tünel açılmaya başlandığı zaman orada da felaketler olacak, orada da evler çatlayacak. Cami ve köyler kaymış. Savcılığa başvuruyoruz, bunları görmezden geliyorlar. Çevre Bakanlığı görmezden geliyor. Çok enteresan, 1 megavat elektrik için ÇED raporu gerekli, artık kanun değişti. Burada suç işleniyor. Bu suçu kamu görevlileri görmezden geliyor. Elimde belgeler var. Çevre Bakanlığı, buna ‘ÇED uygun değildir’ dedi, yani ‘siz burada yapamazsınız’ dedi Çevre Bakanlığı ne zaman dedi, dördüncü ayda dedi. Şu anda demesine rağmen burayı ÇED’siz, ‘ÇED gerekli değildir’ belgesiyle yapıyorlar, çok enteresan. Bakan adına genel müdür Ankara’da bunu yazdı; ‘ÇED uygun değildir’. ÇED vermedi buraya. ÇED verilmemiş bir yerde kanunsuz, kuralsız çalışmalar devam ediyor. Dünyanın hiçbir yerinde, Uganda’da bile bu durum yok. Karadere kanyonunda maalesef bu devam ediyor. Aldıkları belge, 2013 yılında, ‘ÇED gerekli değildir’ belgesi. Beş yıl geçerlidir. Oysaki buradaki çalışma 2020 yılında başladı. Bu belge sahtedir.
"Ben devletin yanlış işlerini takip etmek zorunda mıyım?"
AFAD, 2013 yılında burası için diyor ki ‘Burada ÇED raporu almadan işe başlamayın’. Ama ÇED raporu almadan, ‘ÇED gerekli değildir’ belgesi veriliyor. 2018 yılından bir belge daha alıyorlar, kendi hatalarını yaptıkları bir belge daha veriyorlar, diyorlar ki ‘yapın’. Trabzon Büyükşehir Belediyesi diyor ki ‘Uygun değildir’, 2019 yılı, ‘yapmayın’ diyor. Devlette de yetkililer, düzgün görevler de yapanlar var ancak şu anda düzgün görev yapanlar pasif durumdadır. Maalesef görevini yapmayanların dediği yapılıyor. Bu projeyi biz iki kez durdurduk. Birincisi, tünel çapı nedeniyle Araklı Kaymakamlığı’na, Çevre Bakanlığı’na yazdığı yazı nedeniyle mühürlendi burası. İkinci kez; ‘14 Mart-15 Haziran arasında patlatmak yasaktır’ dendi. O zaman başvurduk, biz başvurana kadar durdurmadılar. Yusuf Durmuş başvuru yaptı, proje durdu. Ben, devletin yanlış işlerini takip etmek zorunda mıyım? Ben, üniversitede hocayım, işi gücü bıraktım devlete yazılar yazıyorum, ‘yanlışlarını düzelt’ diyorum. Böyle saçmalık olmaz. Kamu görevlileri bunun hesabını verecekler. Yeter artık, bıktık. Bu yanlış yöneticilerin cezasını biz çekiyoruz. Buradaki her şeyden ben sorumluyum. Herhangi bir işlem yapılacaksa bana yapılsın. Tutuklanmaya razıyım, ölmeye razıyım. Devletini, vatanını, bayrağını seven insanlarız. Burada her görüşten insan var, her partiden insan var.
"Biz, devlete yalvarıyoruz"
Bu yol saatlerce kesiliyor, günlerce kesiliyor. Bırakın vatandaş, şurayı çekerek özgürce konuşsun. Buradaki bütün çöpler, atıklar göle dökülüyor. Bu, çevre suçudur. Ben bunu iyi bilirim, 35. maddeden çevre suçudur. Savcıya bunu ilettim. Buranın mühürlenmesi lazım anında. Zaten kaçak arkadaş, zaten kaçak; bunu mühürleyin, bizi de kurtarın bu şeyden. Biz, devlete yalvarıyoruz. Biz, bizi yönetenlere yalvarıyoruz. Biz, bu kadar aciz miyiz? Biz, niye yalvarıyoruz? Biz, bunu hak etmiyoruz.” (ANKA)