İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, "Alevilerin cemevi talebini, Kürtlerin anadilinde kamusal hizmet isteğini, Romanların kültürlerini yaşatacağı alanları, Suriyeli sığınmacılar meselesini, barışı ve onlarca farklı toplumsal sorunun çözümünü sadece Ankara’nın insafına ve tasarrufuna bırakacağımız aşamayı geçtik" dedi.
Cumhuriyet Halk Partili büyükşehir belediye başkanları İzmir’de bir araya geldi. İlki İstanbul’da gerçekleşen çalıştayın ikinci ayağı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ev sahipliğinde yapıldı. Swissotel’deki zirveye Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek dışındaki tüm başkanlar katıldı.
İstanbul’dan sonra ikincisi gerçekleşen çalıştay için konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Şahsım da dahil burada bulunan 10 Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçildiğimiz şehirlerde; ekonomik ve sosyal sınıfı, etnik yapısı, inancı, dili, kültürü ve düşüncesi bakımından çok farklı toplumsal kesimlerin talep ve beklentilerine cevap olmakla sorumluyuz. Ancak hepimizin farkında olduğu gerçek şu ki; yönettiğimiz büyükşehirlerdeki vatandaşlarımız, geçmişin refleksleriyle yapılan bir yerel yönetim anlayışından fazlasını istiyor bizden. Bu istek öylesine oluşmadı elbette. Küreselleşmenin, bilgi toplumu olmanın ve ülkemizdeki toplumsal, siyasal süreçlerin getirdiği bir değişim. 31 Mart ve 23 Haziran’da ete kemiğe bürünen bir değişim bu. Halkımız son seçimlerde, sadece yaşadığı şehri yönetecek belediye başkanını seçmedi. Bununla birlikte; hakim siyasî dile, kutuplaştırma, ötekileştirme söylemlerine ve ekonominin gidişatına dur demek istedi” dedi.
Soyer, sözlerine şöyle devam etti:
“Ankara’da alınan karar ve tüm politikaların olumsuz sonuçlarının yansıdığı yerellerin zaten kısıtlı olan yetkilerinin bile alınması; merkezi idarelerin ve siyaset kurumunun, artık sorunlara cevaz vermekten gittikçe uzaklaştığını gösteriyor. Yetki paylaşımını, güçler ayrılığını kabul etmeyen, katı bir merkezi yaklaşım, sorunların katmerleşmesinin en temel sebeplerinden biri.”
“Daralan kamusal ve siyasi alanı, yerelde toplumsal müşterekleri sağlayarak genişletebiliriz. Bu sebeple demokrasiyi, sadece seçimlerden ibaret gören anlayışı, yapacağımız uygulamalarla değiştirmek, yerel siyasetin ve onun temsilcileri olarak bizlerin en temel görevlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Halkın karar süreçlerine katılımını, söylemden öteye taşımamız; ancak ve ancak sorunun bizzat muhataplarını, bu süreçlere dahil ederek ve müşterekler kurarak mümkün. Aksi durumda çözdüğümüzü sandığımız sorunlar, büyüyerek devam eder. Alevilerin cemevi talebini, Kürtlerin anadilinde kamusal hizmet isteğini, Romanların kültürlerini yaşatacağı alanları, Suriyeli sığınmacılar meselesini, engellilerin sosyal yaşamda yaşadığı zorlukları, kadın özgürlüğünü, işsizliği, yoksulluğu, barışı ve onlarca farklı toplumsal sorunun çözümünü sadece Ankara’nın insafına ve tasarrufuna bırakacağımız aşamayı geçtik. Halka en yakın yerde kamusal hizmet sunan ve siyasi sorumluluk taşıyan bizlerin; yansıması doğrudan kentlerde olan bu sorunların çözümleri için çok daha cesur, çok daha kararlı adımlar atması gerekiyor. Toplum, geçmiş alışkanlıklarımızdan kurtulmamızı, mevcut siyasi, kamusal yaklaşımları değiştirmemizi ve dönüşüme öncülük yapmamızı talep ediyor. Ülkemizin yarısının yaşadığı şehirlerin belediye başkanları olarak burada, İzmir’deki bu buluşmamızın; bu hususlarda tartışmalar yürüteceğimiz bir zemine dönüşeceğinden şüphem yok.”