Köln
Dünyanın gözü kulağı epeydir Almanya’nın Mainz kentinde, Korona aşısını bulan şirketlerden biri olan BionTech’te.
Aşının %90 etkili olduğunu açıkladığından bu yana şirketin kurucu ortaklarından Uğur Şahin ve Özlem Türeci sadece Türk ve Alman değil, bütün dünya medyasının ön sayfalarında. Türeci’den çok Uğur Şahin’i konuşuyoruz gibi geliyor bana. Bir işçi çocuğunun milyonere dönüşme hikayesi, bulunan aşıdan daha çok ilgilendiriyor kamuoyunu sanki. Dr. Özlem Türeci ise belki sessiz kalmasından olacak, bütün dünyada yaygın olan anlayışla eşini destekleyen kadın olarak çıkıyor sahneye...
İstisnai durumlar var elbette, en azından Alman medyası dikkatli. Oysa Türeci de en az eşi kadar başarılı, hatta şirketin beyni olduğu bile söyleniyor. Böyle olmasa dahi başarının en az yarısı bu bilim kadınına ait.
Eşi gibi biyoteknolojik kanser tedavisinde uzman olan Özlem Türeci, son yıllarda tıp camiasının da odağındaydı. Çiftin 2001 yılında kurdukları ilk şirket Ganymed’in yöneticiliğini de Türeci üstlenmişti.
Çalışmalarının merkezine, tıbbi araştırma ile uygulama arasına köprü kurmayı koyan Türeci, kendisi ile daha önce yapılan bir söyleşide misyonunu “Araştırmacının fikri hasta yatağına ulaşmalı” cümlesi ile anlatmıştı. Türeci, bilimsel araştırmaları ve şirket yönetiminin yanı sıra, Alman eğitim bakanlığının bir araştırma grubunun başı ve Avrupa’nın en büyük kanser bağışıklık terapisi derneği olan CIMT’in de başkanı.
Özlem Türeci ve Uğur Şahin’i tanıyanlar, ikisinin birbirini mükemmel bir biçimde tamamladığını anlatıyorlar. Şahin araştırmada, Türeci ise araştırma sonuçlarının uygulanması alanında güçlü. Türeci başarısını zekasına, Şahin cesaretine borçlu. Türeci, oya gibi işlediği sunumları ile tıp camiasını, Şahin ise heyacanı ile medya karşısına çıkmayı tercih ediyor. Belki de bu tercihleri Türeci’yi kocasının arkasındaymış gibi gösteriyor. Bir de tabii Türeci hala profesör titrini almış değil. Bu da O’nu bir basamak aşağıda gibi gösterebilir. Ancak küçük bir araştırma ile kendisinin - zamansızlıktan olsa gerek- defalarca profesör olma bürokrasisinden imtina ettiğini öğrenmek mümkün. Bu araştırmayı Google üzerinden yapmak sizi yanıltabilir, zira Google, Özlem Türeci’yi önce Uğur Şahin’in eşi olarak tanımlıyor. Tabii bir de Türeci’nin bir cerrahın kızı olması da kulağa pek de egzotik gelmiyor.
Ford işçisinin oğlu olarak dünyayı kurtarmaya soyunmak ve Almanya’nın en zengin 100 kişisinin arasına girmek dramaturji açısından daha cazip.
Hayat hikayesine bakınca bu iki biliminsanı için “biri olmadan, diğeri de olmazdı” demek yanlış değil. İkisi de idealleri peşinde koşan ve kendini bilime adamış iki doktor. Anladığım kadarı ile dertleri milyoner olmak değil, milyonları kurtarmak.
Bana onların hayat hikayesin kadar kamuoyuna nasıl tanıtıldıkları ve kimler tarafından sahiplenildikleri de ilginç geliyor. Düne kadar sadece bilim insanı olan Şahin ve Türeci, artık en iyi Müslüman, en iyi Türk, en iyi göçmen oldular. Türkler Türk, Almanlar Alman oldukları, kadınlar en az biri kadın olduğu, solcular, sağcılara karşı sağlam bir argümana sahip oldukları için gurur duydular.
Sayelerinde “Siyasi İslam” a rakip bir kavram türedi sosyal medyada; o da “Tıbbi İslam”, Müslümanlar, Paris ve Viyana’da kirlenen vicdanlarını Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin başarısı ile akladılar. Haaa bu bir de neyi gösteriyor; egemen Batı’nın ayrımcı baskısını.
Peki bu iki bilim insanının anne ve babaları Türkiye’de kalsaydı ne olacaktı? Eminim ikisi de ya yine Almanya’ yolunu tutmuş ya da KHK ile ihraç edilmiş olacaklardı.