ABD'nin, Rusya'dan S-400 hava savunma füze sistemi alınmasının ardından gelen Türkiye'ye CAATSA (ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) yaptırımlarını, Avrupa Birliği'nin yaptırımlarını mart ayına ertelemesini, HDP'ye yönelik MHP'nin dilini, seçmen davranışlarındaki değişimi yorumlayan KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, "Beklenen yaptırımlar konusunda korkulduğu kadar kapsamlı bir 'kroşe' vuruşu yok. Ama ambargonun bu kadarıyla bile orta vadede Türkiye'nin savunma sanayiinde etkileri görülür" diye konuştu.
Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtlayan KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, yaptırımlar konusunda "Erdoğan iktidarının amacının, kaotik gibi görünen hengamenin içinde iktidarını sürdürmek odaklı olduğunu sanıyorum" yorumunu yaptı.
Ağırdır, "İktidarın bir dünya okuması var, o okuma içinde ABD'ye de AB'ye de NATO'ya da derin bir güvensizlik katmanı olduğu açık. Batı'nın da bir yandan çabaladıkları şey konusunda Türkiye olmadan da yapabilecekleri, en azından Ortadoğu'da, Libya'da kendi planlarını bire bir uygulama şansları yok. O yüzden iki tarafın da geleceğe dönük sağlıklı sorgusu yok diye görüyorum. O nedenle beklenen yaptırımlar konusunda korkulduğu kadar kapsamlı bir 'kroşe' vuruşu yok. Çünkü onların da elinde senaryo yok; Türkiye'siz olmuyor, Türkiye ile de olmuyor. Hele Erdoğan iktidarıyla hiç olamıyor diye bakıyorlar. Ancak ağrıyı bastırma çabası gibi bir durum gözlüyorum ben" dedi.
"Karsızlar aklını ve gönlünü muhalefete dönmüş durumda"
Toplumsal dinamiklere dair elde ettikleri son bulguları paylaşan Ağırdır, "Kararsızların henüz kesin kararlarını vermemiş olmasıdır anketlere yansımayan şey. Bugün gördüğümüz kararsızların minimum üçte ikisinin muhalefetin baktığı yerden bakması... 'Kararsızlar' dediğimiz küme henüz oy tercihini değiştirme noktasına gelmemiş olsa bile, aklını ve gönlünü muhalefete dönmüş durumda. Bu nedenle muhalefetin de yeni bir yol yordam inşa etmesi gerek" diye konuştu.
Yaptırımların iç politikaya etkisi
Söz konusu yaptırımların iç politikaya olası etkilerini yorumlayan Ağırdır, "Ambargonun bu kadarıyla bile orta vadede Türkiye'nin savunma sanayiinde etkileri görülür. Türkiye'nin Kıbrıs Hakeratı'ndan sonra yaşadığı ambargo 20 yıla yakın sürmüştü ve AB standartlarını yakalama konusunda bir 20 yıl gecikmeye sebep olmuştu" görüşlerini dile getirdi.
Ağırdır erken seçim konusunda ise, "'2020'de erken seçim olur mu' tartışmaları açısından da, en azından 'erken seçimi 6 ay sonra yapalım' sıkışıklığı getirmez. Tam tersine önceden de öngördüğüm gibi 2021'de seçim tartışmaları yoğunlaşır ancak erken seçim 2022'de gündeme gelebilir" diye konuştu.
"Muhafazakarların bir kısmı hayat pratikleri bakımından seküler dünyaya doğru kayıyor"
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Muhafazakar dünyadan bir 10 puanlık kesimin gündelik hayat pratikleri ve diğerlerine bakış bakımından seküler dünyaya daha yakın bir yöne kaydığını söylemek mümkün. Kasım ayı verilerine göre ise, bir arada yaşamaya tolerans ve özgürlükçülük açısından bakıldığında, toplum 2012'den neredeyse iki kat ileri noktaya gelmiş durumda. Negatif kimliklenmenin bile kayda değer bir şekilde gerilediği görülüyor. Siyasal kutuplaşmanın yarattığı buz tabakası göstermese de suyun altında filizlenme var. Aşağıda ciddi biçimde insanların birbirini anlaması konusunda dinamizm görünüyor. Pandemi ve ekonomi sebebiyle insanların yüzde 80'i kaygılı ve endişeli ama benim iyimserliğimi besleyen bu. İktidar hala o buz tabakası aynı kalsın diye uğraşıyor ancak bunun mümkün olmadığını düşünüyorum"
"Neden bunca kavga ve gerilim yaratan S-400'ü tercih ettik?"
"Erdoğan iktidarı için şimdiye kadarki fırsat alanı Trump nedeniyle ABD içindeki kurumsal senkronizasyonun bozulmasıydı. Aynı uyumsuzluk ABD, NATO ve AB arasında da vardı. Şimdi Biden'la beraber hem ABD'deki kurumlar arası senkronizasyon hem de ABD ile beraber Türkiye'ye bakışta NATO ile senkronizasyon beklenebilir. Türkiye'deki iktidarın hiç dikkate almadığı bir mesele var aslında, biz neden bunca kavgayı ve gerilimi yaratan S-400 tercihi yaptık? Eğer Türkiye gerçekten bir tehdit altındaysa, NATO'da olduğumuz halde NATO dışından bir savunma hamlesine bel bağlamak özü itibariyle NATO'yu da riskli görüyorum demektir. NATO'nun 'düşman' diye gördüğü bir teknolojiyi hala NATO ile birlikte kullanıp kullanmamaya karar vereceksek niye S-400 aldık? Yaptığımız doğru idiyse, şimdi ne oluyor? Hem bu kadar parayı saçtık ortalığa, hem de bir sürü şeyin sıkıntısını çekiyoruz. Buradan çıkış için kısa vadece bu iktidarla bir çözüm beklemiyorum."
"Tüm dış dünyanın aktörleriyle itişmek bizi güçlü yapmaz"
"S-400'leri hemen kurma ihtiyacı doğuracak kadar bir tehdit algınız varsa, o zaman iktidar veya muhalefetin bunu topluma anlatması lazım. Yoksa bu kabadayılığın yarattığı sonuçlara niye katlanıyoruz? Ekonomik kırılganlığımızın en yüksek olduğu zamanda, pandemi de varken, tüm dış dünyanın aktörleriyle itişip kakışır olmak bizi güçlü kılmaz. Her birimizin kaderini ve geleceğini, sadece bir kişinin tahayyül sınırları içine ve algı kapasitesine bırakamayız.
Batı ile elbette sorunlarımız var. Bir kısmında haklıyız da elbette. Ama bu gerilimi çözmenin yolu sonuna kadar bilek bükmeye oynamak oldu. Ama dış politika böyle bir şey değil, incelikli, zarif birtakım şeylerle yürütülmesi gereken bir şey. El yükselterek 2 buçuk milyar lira ödedik. Belki ileride bir o kadar daha ödeyeceğiz. Ancak sonuçta ne olacağına dair bir senaryo da yok. Şu an tek şansımız onların da bir senaryosunun olmamasıdır."
İktidar ortaklarının HDP'ye dönük dili
"Başkanlık sistemine geçtiğimize göre, atanmış bakanlardan konuşuyoruz her şeyden önce. O bakanların iş tanımları, Meclis'e gelip bilgi vermek, 'fırça atmak' değil. Ama ne yazık ki geldiğimiz noktada hükümet etme biçimi buraya gelmiş durumda. İtibar ve psikoloji anlamında, oradaki milletvekillerinin bile sorgulandığı tuhaf bir durum bu. Siz kendinizden siyasi görüşten olanları, hem de seçilmiş insanların yüzlerine karşı bu dilden konuşuyorsanız başka ne konuşulabilir ki? Bu sertlik ve kelime seçiminin ya çok bilinçli olması lazım, ya da gerçekten o bakanlar ne söylediğinin farkında değiller. HDP'ye 'haşere sürüsü' diyen partinin oyları bile HDP'nin gerisinde. Bu partiye böyle bir dil kuruyor olmak ile eskide kalmış bir siyasetin diline sığınıyorlar demek mümkün. Buradan o arzuladıkları sonuç da çıkmaz."
'Bir Başkadır' ve bugünün 'birbirini anlamaya daha açık' Türkiye'si
"'Bir Başkadır' dizisi bir yıl önce yayınlansa belki de bu kadar ilgi çekmeyecekti. Bugün bu ortamda ve sözünü ettiğim dinamikler arasında, hemen hemen her toplumsal kümenin diğerini anlamaya açık olduğu bir zaman aralığına bu dizi denk geldiği için bu kadar ilgi çekti."