Florya’daki başkanlık konutunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, son günlerde konuşulan AFAD’daki deprem toplantısına davet konusunda sessiz kalmasının bazı çevrelerce manipüle edildiğini belirterek, "“3 gündür önüne gelenin bu toplantı ile ilgili yorum yapmasını, konuşmasını esefle kınıyorum. Bakanların, bazı siyasi parti temsilcilerinin bu konuyla ilgili, benim şahsımı hedef alarak, bu süreci bu şekilde yorumlamasını kınıyorum. Çok ayıp. Suskunluğumu fırsata çeviren insanları da acizlik olarak yorumluyorum. Çağrıldığım her devlet toplantısına, devletimin beni çağırdığı her toplantıya koşa koşa giderim" diye konuştu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Florya’daki başkanlık konutunda gazetecilerle bir araya gelip gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Suskunluğumun iki sebebi var” var diyen İmamoğlu, “Bir tanesi bu depremin önüne geçmemesi ile ilgili direncim ve ısrarım. İkincisi de devlet terbiyem, devlet adamlığı terbiyemdir. Herkesin de bu hassasiyetle davranmasını beklerdim. Ama olmadı. Üzülüyorum" dedi.
Deprem toplanma alanlarıyla ilgili tartışmalara da değinen İmamoğlu, “Eğer bu şehirde siz hala sistem kurduğunuzu ve kurulan sistemde de toplanma alanlarının mükemmel olduğunu savunuyorsanız, 16 milyon insan da bundan mutluysa, ben de mutlu olurum. Çıkar milletimin önünde, milletimden özür dilerim. Ama değil! Ben, kafamı kuma sokamam. Bu mu rahatsız etti? Ya da benim bulunmam gereken ortamlarda bulunmamam, sizi bunun için mi rahatsız etti. Ben, bu şehrin geçmişinden bugüne kadar yapılan yanlışlarla yüzleşecek bir yönetici olduğum gibi, yarınlara dönük atacağım adımlarımda da kararlı olacağım. Bu şehre hata yaptırtmayacağım. Bu şehre, insanların sesini dinleyerek, asla ve asla ihanet edilmesine müsaade etmeyeceğim” diye konuştu.
İmamoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
"Susmamın fırsata çevrilmesine izin vermem"
“Deprem, bu kentin en hayati konularından bir tanesi, belki de en önemlisi. Geçen günlerde katıldığım bir TV programında bana, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’yla bir araya geldiğinizde ilk neyi konuşacaksınız’ diye sorduklarında, ‘Depremi konuşacağım’ demiştim. Biz, o gün daha depremi yaşamamıştık. Bu benim, İBB Başkanı olarak depreme verdiğim önemin bir göstergesi. Yapılan bütün polemiklere rağmen 3 gündür susuyorsam, elbette bir sebebi var. O da bu depremin, polemiklere kurban gitmemesine olan hassasiyetimdendir. Susmamın fırsata çevrilmesine de asla zemin taşıyacak ya da izin verecek bir kişiliğe de asla sahip değilim. Ben, 16 milyon kişinin yaşadığı bu kentte halkın tercihiyle, en yüksek oyla seçilmiş İBB Başkanıyım. Bazıları benden ‘Şehirden sorumlu arkadaş’ diye bahsediyor. Bu, onların acizliğini gösterir. Bu dili kullananların sürece saygısının olmadığını gösterir. Bu, beni çok derinden üzüyor. ‘İBB Başkanı’ diyebilmek, aslında çok değerli ve önemlidir. 16 milyon İstanbulluya gösterilen saygının karşılığıdır. Diyememenin de psikolojik bir temeli vardır; o benim işim değil.”
“Davet edildim ve koşa koşa gittim”
“Gelelim davet meselesine. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı'na yürekten katılıyorum; onu söyleyeyim. İBB Başkanı, bir şekilde devletin deprem toplantısına davet edilmiş de katılmamışsa, büyük ayıp etmiştir, büyük yanlış yapmıştır. Kesinlikle de siyasetini yapıyorsa da bu en büyük ayıptır. Ama bu böyleyse! Siyaset yapmak isteyen bir kişi, bir gün önce çağrıldığı bir toplantıya koşa koşa gittiği bir toplantıya, ki deprem olur olmaz aradığım ilk kişi, bu şehrin valisidir. ‘Ben, havaalanından AKOM’a geçiyorum. Bilginiz olsun. Bir şey olursa da haberleşelim sayın Vali’m’ dedim. Ben, 18.30’a kadar AKOM’da çalışmalarımızı sürdürdüm. O saatten sonra da sokağa çıkan insanları ziyaret etmek adına Bağcılar’a giderken, birkaç kilometre kala aldığım telefonla yönümü değiştirdim ve 20-25 dakika sonra Valilik’teki toplantıda oldum. Davet edildim ve koşa koşa gittim. Sonrasında da katıldığım iki TV programında da o toplantının gerekliliğini, sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın da orada ortaya koyduğu, hesap sorduğu tavrını da önemli ve değerli bulduğumu söyledim. Siyaset yapacak insanın orada ne işi var ya da televizyonlarda niçin böyle konuşuyor?”
"Şahsımı hedef alanları kınıyorum"
“Bu kadar net bir tavrı ortaya koyan bir kişi olarak, 3 gündür önüne gelenin bu toplantı ile ilgili yorum yapmasını, konuşmasını esefle kınıyorum. Bakanların, bazı siyasi parti temsilcilerinin bu konuyla ilgili, benim şahsımı hedef alarak, bu süreci bu şekilde yorumlamasını kınıyorum. Çok ayıp. Suskunluğumu fırsata çeviren insanları da acizlik olarak yorumluyorum. Çağrıldığım her devlet toplantısına, devletimin beni çağırdığı her toplantıya koşa koşa giderim. Suskunluğumun iki sebebi var: Bir tanesi bu depremin önüne geçmemesi ile ilgili direncim ve ısrarım. İkincisi de devlet terbiyem, devlet adamlığı terbiyemdir. Herkesin de bu hassasiyetle davranmasını beklerdim. Ama olmadı. Üzülüyorum.”
"Ben çağrılmadım"
“20 sene geçti 1999 depreminden bu yana. Konumuz bu olmalı. Ama görüyorum ki, devleti yöneten bir kısım insan, sürece böyle bakıyor. Bunu iddia eden insanlar şunu açıklayacak. Beni kim çağırdı? Kim aradı? Kaçta aradı? Nasıl aradı? Bunu ispat etsinler. Desinler ki, ‘Biz İmamoğlu’nu aradık'. Oraya gelen insanlar, bir şekilde davet edildi her halde. Ben çağırılmadım. Birim başkanları çağrıldığı için, orada görevleri vardı ve gittiler. Ama ben çağırılmadım. Dolayısıyla ben, çağırılmadığım gibi yine gittim Lojistik Merkezi'mizi hem analiz hem tahlil ettim hem de basına tanıttım. Sonra da AKOM’da çalışmalarıma devam ettim. Yani günümü yine deprem gündemli geçirmek için arkadaşlarımla çalışmalara devam ettim. Buradan bazı gazeteci arkadaşlara da seslenmek istiyorum. Gazeteci arkadaşların yaptıkları açıklamadan sonra, Valiliğin açıklamasına dair, ‘Özür diliyoruz ve benzeri' açıklamalarını da kabul etmiyorum. Burada bir taraf var. Açar öğrenirsiniz. O bakımdan bir kısım, bu şekildeki tavırları ve açıklamaları biraz zavallı açıklamalar olarak görüyorum, çok üzülüyorum. Bir bakanın açıklamasını kendisine referans kabul edip, bu referans üzerinden ‘Yeri belliydi’ denilmesi doğru değil. ‘Toplantıda nerede oturacak? Çağıralım mı, çağırmayalım mı?’ biz bu tavırları görüyoruz. Bazı şeyleri çok daha net anlatırız ama devlet terbiyemiz buna müsaade etmiyor. Artı, 16 milyon insanın öncelikleri, bunları bana daha fazla deşifre etmeme müsaade etmiyor. Çok net söylüyorum: Seçim bitti! İşinize bakın. İşimize bakalım. Ortak masalar kuralım. Bu şehrin sorunlarını çözelim. Benim için deprem, bu şehrin en hayati ve en öncelikli sürecidir, meselesidir. Sizi çözüme ve bir aradan çalışma ortamına davet ediyorum.”
"Bir sonraki AFAD toplantısına çağrılmadım"
İmamoğlu, bir gazetecinin kendisine “Depremden sonra tüm birimlerin katıldığı toplantı 18.00’den sonra Valilikteki AFAD Yönetim Merkezi’nde yapıldı. Sizi oraya mı davet ettiler” sorusuna ise şu yanıtı veredi:
“Beni ilk gün oraya çağırdılar. Ben çağrıldım. Zaten koşa koşa gittim. 19.00’da oradaydım. Ama ikinci gün ben çağrılmadım. Valilikteki toplantı 15.00’ten sonra başladı. Ama bizim oraya gelişimiz 19.00 gibi oldu. Bir sonraki AFAD toplantısına çağrılmadım” yanıtını verdi. “Büyükşehir Belediye Başkanları Komisyonu, sizin önerinizle kuruldu. Sayın Fuat Oktay’ın Mansur Yavaş ve Yılmaz Büyükerşen’i arayıp önerileri istediği, sizin de bunu Mansur Yavaş’tan istediğiniz iddia edildi. Bu doğru mudur? Görüşünüz nedir?” şeklindeki bir başka soruya İmamoğlu, şu yanıtı verdi: “Ben, komisyon kurulmasını öneren kişiyim. Açıklamamdan sonra bunu söyledim. Cumhurbaşkanı da komisyon kurulmasını doğru buldu. Buna da çok sevindiğimi söyledim. Sayın Cumhurbaşkanı üç isim zikretti. Ancak benden rapor istenmedi. Ben de Fuat Beyi aradığımda yanıtı, ‘Siz komisyonda yoksunuz’ oldu. Ben kendisine ‘Komisyon meraklısı değilim’ diye cevap verdim. Daha sonra 18.30’daki toplantıdan sonra kendileri, ‘Sizi de davet edeceğiz. Rapor yollarsanız seviniriz’ dedi. Böyle bir gelişme yaşadık geçen hafta.”