Çağdaş halk müziği ve protest müziğin önemli temsilcilerinden İlkay Akkaya, sanat hayatının 33. yılını kutluyor. Sanatçı İlkay Akkaya, sanat hayatının 33. yılını kutlayacağı konser öncesinde T24'te Ayşen Güven'e konuk oldu.
Bostancı Gösteri Merkezi’nde dinleyicileriyle 23 Mart'ta buluşmaya hazırlanan İlkay Akkaya, sanat hayatından, protest müziğe, toplumsal sorunlardan kadın hareketine kadar her soruya samimi cevaplar verdi. Sanatçı Akkaya'ya, Bostancı sahnesinde genç müzisyenlerden Deniz Tekin eşlik edecek.
Ülkenin toplumsal koşulları ve solun fazla bölünmüşlüğü nedeniyle genç kuşaklara köklü bilgiler aktarmada kesinti yaşandığını düşündüğünü ifade eden İlkay Akkaya "Çok parçalı hale gelişimizde solun sorumluluğu var" diye konuştu.
Sol içindeki erkek egemenliğine de vurgu yapan Akkaya "İlk zamanlarda röportaj yapmaya gelen arkadaşlar soruları erkek arkadaşlarımıza bakarak sorarlardı" dedi.
Akkaya'nın açıklamaları şöyle:
"12 Eylül dönemine de gidebiliriz daha öncesine de gidebiliriz. Bu kadar çok parçalı hale gelişimizin nedenlerini açıklamak ve öz eleştiri verme noktasında 'solun bir sorumluluğu var diye düşüyorum. Bütün bu yaşananlardan sonra hiç bir şey yokmuş gibi devam etmek çokta sağlıklı değil. Bir de yeni gelişecek şeylerin önünün açılabilmesi için gençlerin önüne bir alan sunulması gerekiyor. Zamana uygun bu yeni aklı kavrayabilen bir hareketin önünün açılması gerektiğini düşünüyorum.
Kadın hareketi açısından bakacak olursak bunu şöyle tarif edebilirim; bizim grubu kurduğumuz ilk zamanlarda röportaj yapmaya gelen arkadaşlar soruları erkek arkadaşlarımıza bakarak sorarlardı. Bugün vardığımız noktada bizim şu röportajı yapıyor oluşumuz bile aslında bir veri. Erkekler yapıyordu. Erkekler 8 Mart'ı kutluyordu. Konuları içerden tartışmak son 20 yılın olayı ve büyük mücadelelerle yapıldı. Bu noktada bütün olumsuzluklara rağmen eleştiri yaparken birbirimizi anlamayı ihmal etmemeliyiz."
"Sistem tarafından bize sunulan mutluluk tarifini hayata geçirmemiz mümkün değil ki. Pek çok insan çok depresif duygularla boğuşuyoruz. Bazı destekler almak durumunda kalıyoruz. Yaşadığımız şeyin çok normal olduğunu düşünüyorum. Etrafta bu kadar kötülük varken neşeli olabilmek, çok mutlu olabilmek asıl anormal olan. Mutlu olmak zorunluluk değil bize dayatıldığı gibi."