HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Meclis Genel Kurul’unda yaptığı konuşmada Türkiye'nin geçmişi ve geleceği ile yüzleşmesi gerektiğini ifade ederek "Bakın, Tayyip Erdoğan gittiğinde bu ülkeye demokrasi gelmesinin tek bir şansı vardır, bu ülkenin Meclisinin bu iradeyi alması ve bu ülkenin bütün meseleleriyle, geçmiş ve gelecek bütün meseleleriyle yüzleşmesidir" dedi.
Türkiye demokrasisinin dünya sıralamasında geriye düştüğünü hatırlatan Paylan, "Milletvekili olarak benim amacım Türkiye'yi demokrasiye taşımaktı, gerçekten bu duyguyla buraya geldim sekiz yıl önce ama sekiz yılda Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan oldum. Demokrasi liginde basamak basamak maalesef düştük, geriye düştük ve bu konuda hepimizin bir öz eleştiri vermesi gerekir" diye konuştu.
"Bakın, geçmişteki hatalarıyla yüzleşen uluslar gelecekte aynı hataları yapmıyorlar" diyen Paylan, "Zannettik ki Abdülhamit gittiğinde bu ülkeye demokrasi gelecek. Öyle değil mi? Biz Ermeniler öyle zannetmiştik. Öyle olmadı, beteri geldi; gider eteri, gelir beteri oldu. Şimdi de zannediyoruz ki Tayyip Erdoğan gidince bu ülkeye demokrasi gelecek. Belki öyle olmayacak, olabilir de olmayabilir de. Bu bizim demokrasi anlayışımızla ve bu yolda yapacağımız mücadeleyle ilgili olacak değerli arkadaşlar. Bakın, Tayyip Erdoğan gittiğinde bu ülkeye demokrasi gelmesinin tek bir şansı vardır, bu ülkenin Meclisinin bu iradeyi alması ve bu ülkenin bütün meseleleriyle, geçmiş ve gelecek bütün meseleleriyle yüzleşmesidir" dedi.
Paylan sözlerinin devamında "Birbirimizi tanımak ve birbirimizin varoluşuna saygı göstermektir meselemiz değerli arkadaşlar" diyen Paylan, şöyle konuştu:
‘Yırtıp atamadığımız bir deli gömleği var’
"Bakın, uzun zamandır yırtıp atamadığımız bir deli gömleği var; tekçilik dayatılıyor bize, tek kimlik dayatılıyor, tek dil dayatılıyor. Değerli arkadaşlar, niye tek dil olsun ya? Biz bir imparatorluk bakiyesiyiz, onlarca dil imparatorlukta bir arada yaşamış; onlarca inanç, yüzlerce inanç bir arada yaşamış bu imparatorluk çatısı altında öyle değil mi? Ama ne zaman ki tekçiliği dayatmışız, o günden beri iflah olmuyoruz bence."
"Bakın, Osmanlı'nın son yüzyılı da demokrasi mücadeleleriyle geçmiş; eşitlik, adalet mücadeleleriyle geçmiş. Osmanlı'da da her şey dört dörtlük değilmiş; bu anlamda bir eşitlik mücadeleleri varmış. Ama bu eşitlik mücadelelerine baskıyla, istibdatla cevap verenler de olmuş; bu yüzden Osmanlı devrilmiş, işte o eşitlik mücadelelerine gerekli mukabeleyi yapamadığı için Osmanlı yıkılmış. Daha sonra, Cumhuriyet Devri'nde, her ulus devleti döneminde olduğu gibi -pek çok ulus devlette aynı durum dayatılmış- tekçilik dayatılmış ama değerli arkadaşlar, özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa şapkayı önüne koymuş "Bu tekçilik dayatması bizde büyük felaketlere yol açtı, artık demokrasiye dönmemiz gerekiyor." demiş ve birlikte yaşadıkları halklara eşitlik, birlikte yaşadıkları inançlara eşitlik yolunda adımlar atmışlar. Her şey dört dörtlük mü Avrupa'da? Hayır ama bu yönde bir çaba var, bu yönde toplumsal sözleşmeler yapılmış, anayasal haklar iade edilmiş. Değerli arkadaşlar, bizlerin de yapması gereken budur ama maalesef bunu yapamadık, kimlikleri eşit kılamadık"
‘Ana dilinde eğitim hakkını sağlayamamışız Kürt halkına. Bu bizim utancımız olmalı’
"Bakın, memlekette 25 milyon Kürt yaşıyor, her 4 kişiden 1'i, hatta fazlası Kürt. Ya, Kürtler diyor ki: "Benim bir kimliğim var, benim bir dilim var." Ve hâlâ şunu başaramamışız cumhuriyetimizin 100'üncü yılında, en basitini söylüyorum bakın, en insani olanını, çocuktan başlayarak söylüyorum: Ana dilinde eğitim hakkını sağlayamamışız Kürt halkına. Bu bizim utancımız olmalı. Bakın, ben bir Ermeni okulunda okudum, hayatıma Ermenice başladım, sonra hayatıma Türkçe girdi, sonra İngilizce girdi, sonra İspanyolca ve pek çok dil girdi; şimdi Kürtçeyi de öğrenmeye çalışıyorum. Bakın, Türkçeyi fena konuşmuyorum değil mi? Konuşabiliyorum. Hayata Ermenice başlamam, Ermenice eğitim almam diğer dilleri konuşmamı engellemedi, tam tersine bunu güçlendirdi. Çok dilli olmak yeni dilleri öğrenmeyi daha rahat hâle getirir. Kürtlerin de hayata Kürtçe başlaması Türkçeyi öğrenmesinin önünde bir engel değildir, tam tersine Türkçeyi o zaman çok daha kolay öğrenirler, çok daha kolay kendilerini ifade ederler, İngilizceyi de daha kolay öğrenirler. Niye başka ülkelerde İngilizce çok daha kolay öğreniliyor da bizim ülkemizdeki lise mezunu çocuklar iki kelime İngilizceyi yan yana getiremiyor diye bir düşünmemiz lazım. Dillerden, inançlardan, kültürlerden korkmamamız lazım değerli arkadaşlar. Bakın, "zenginlik" "zenginlik" diyorsunuz, zenginliğimiz de niye bu zenginliğe bir değer vermiyorsunuz? Niye bu zenginliğin önünü açmıyorsunuz? Niye bununla ilgili yasal, anayasal tedbirleri almıyoruz; birbirimizin var oluşuna saygı duymuyoruz?"
‘…Bu önergeyi verdim diye burada beni linç ettiniz’
"Bu kulaklar babaannemin söylediklerini duydu arkadaşlar -babaannemin ailesi bir zanaatkârdı- bu kulaklar şunu duydu: "Bir gün devlet geldi, önce babamı götürdü; bütün erkekleri götürdü, bir daha gelmediler. Sonra anamı götürdüler, kadınları götürdüler. Beni Müslüman Hasan amcaya teslim etti. O da bir emanet gibi beni sakladı, 'Ermeni saklayan evinin önünde asılacak.' fermanı olmasına rağmen canı pahasına beni sakladı. Ben bu sayede hayatta kaldım." dedi. İşte, biz, Hasan amcanın vicdanına, irfanına sığınmış bir insanız, bu sayede hayatta kalmışız. Şimdi, bu acıya bu Meclis bakmayacaksa kim bakacak? Şimdi, ben bu yüzden bu önergeyi verdim diye burada beni linç ettiniz."
‘Bu mesele bu Mecliste konuşulmazsa başka meclislerde meze olur’
"Dedim ki bu meseleye Washington'daki Meclis bakmasın, Paris'teki Meclis bakmasın, Berlin'deki Meclis bakmasın, benim vatandaşı olduğum, binlerce yıldır yaşadığım Türkiye'nin Meclisi baksın, Türkiye Büyük Millet Meclisi baksın, bu acının adını koysun, adaletini sağlasın. Bunu söyledim, siz bunu ihanetle eş değer tuttunuz değerli arkadaşlar. Bu mesele bu Mecliste konuşulmazsa benim acım başka meclislerde meze olur arkadaşlar; benim yaramı kanatan durum da budur."
‘Gelecek dönem milletvekillerine çağrımdır’
"Benim gelecek dönem milletvekillerine çağrımdır; bütün meselelerimizi bu Mecliste konuşalım, bu Mecliste çözelim, bu Mecliste adaletini sağlayalım ve gelecek kuşaklara bırakmayalım. Meseleleri dedelerimizden miras aldık. Üç kuşaktır hiçbirimiz gün yüzü görmüyoruz bence. Çocuklarımıza bu meseleleri bırakmak gibi bir hakkımız da yoktur değerli arkadaşlar. Hep beraber bu meselelerle yüzleşecek cesarete sahip milletvekillerinin yeni dönemde Mecliste olması ve sorunlarımızı çözmesi umuduyla hepinize hoşça kalın diyorum."