İstanbul Büyükada’da bazı faytoncular ve ada sakinleri gösteri düzenleyerek, atlı faytonların kaldırılmasına tepki gösterdi. Yapılan gösteride "Atları geri istiyoruz", "Hasta olmayan atlar faytona koşulsun" yazılı pankartlar açıldı, basın bildirisi okundu.
Büyükada’da faytonlara koşulan atların ruam hastalığı taşıması sebebiyle bölgede güvenlik önlemleri alınmış ve faytonlara at koşulması durdurulmuştu. Vatandaşların bir kısmı kararı olumlu karşılarken faytoncu esnafı ve bazı ada sakinleri ise karara karşı çıkmış, atlı faytonların devam etmesi gerektiğini belirtmişti.
Bugün Büyükada’da bir grup ada sakini ile faytoncu bir araya gelerek gösteri düzenledi. Atların faytonlara koşulmasının devam etmesi gerektiğini söyleyen vatandaşlar, ‘Gerçeği ve atlarımızı istiyoruz’ yazılı pankartlar açtı. Gösteride aynı zamanda basın bildirisi de okundu.
Bildiride şu ifadelere yer verildi:
"Sevgili Adalılar, değerli basın mensupları,
18 Aralık 2019 gecesi, Büyükada’da, 81 at öldürüldü. Gerekçe, ertesi gün kaymakamlığın yaptığı açıklamaya göre, “ruam hastalığı”. Aynı gün Adalar’da faytonlar yasaklandı ve bütün atların üç ay süreyle karantinaya alındığı açıklandı. Gerekçe, “ruam salgını”.
Peki, bu teşhis nasıl kondu? Nasıl bir tıbbi süreç izlendi? Meçhul. Çünkü ruam raporları açıklanmadı. 22 Aralık’ta 24 at daha öldürüldü. Gerekçe aynı, ama ruam raporları gene yok. 105 at öldürüldü, öldürülme gerekçelerinin raporları 25 gündür açıklanmıyor. Niçin?
Sapasağlam atlar 25 gündür niçin karantinada? Heybeliada ve Burgaz’daki karantinanın sebebi ne? Bu adalarda ruam gerekçesiyle öldürülen at var mı? Yok. Heybeliada ve Burgaz’daki faytonculara “sizin atlarınız temiz” dendi mi? Dendi. O halde, Heybeli ve Burgaz’daki atlar niçin karantinada?
Peki, üç adada 25 gündür sürdürülen karantinaya, sözcüğün tıbbi anlamıyla karantina denebilir mi? Zira, karantinanın uluslararası şartlarının hiçbirine uyulmadığı ortada. Herkes biliyor ki, adı karantina, aslı ahırlara kapatma.
Ayrıca, atlar hakkında birazcık bilgisi olan herkes biliyor ki, hareketsiz kalan atların felç olması kaçınılmaz. Nitekim, hareketsizliğe mahkûm edilen atların şimdiden kaslarında erimenin başladığına, bacaklarının şiştiğine, bağışıklık sistemlerinin çökmeye yüz tuttuğuna, geri dönüşü olmayan hasarların ortaya çıktığına büyük üzüntüyle tanık oluyoruz. Her gün farklı sayılarda at ölümlerinin haberini alır olduk.
Son derece kısıtlı bir alanda, son derece kısıtlı bir süre hareket etmelerine izin verilen atlarımız, karantina adı altındaki bu hapis sürdüğü takdirde katledilmiş olacaklar. Böyle bir toplu kıyıma davetiye çıkaran bu uygulamaya derhal son verilmeli. Ve atların canına kasteden bu uygulamanın üç ay süreceğini ilan eden, atların 25 gündür çektikleri eziyeti yürürlükte tutan yetkililer hakkında soruşturma açılmalı.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, uyulmamak için mi var? Bu sözde karantinaya, atların göz göre göre ölüme mahkûm edilmesine sessiz kalınabilir mi? Peki, bu ahırlara kapatmaya son verilip atların Adalar’dan tehcir edilmesine göz yumulabilir mi? Tehcir edilecek atları hangi akıbetlerin beklediğini bilmeyen var mı?
Adalar’daki atlar, Adalar’da kalmalıdır. “Saldım çayıra, mevlam kayıra” da denemez. Barınmaları, beslenmeleri, bakımları sorumlu kurum ve kuruluşlar tarafından sağlanmalıdır. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu boşuna mı var? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, İl / İlçe Tarım Müdürlükleri, Büyükşehir Belediyesi, Adalar Belediyesi boşuna mı var?
Dahası var:
Adalar hakkında kararlar alınırken Adalar halkı niçin bilgilendirilmiyor? Hani şeffaflık? Adalar halkının fikri niçin alınmıyor? Onca derneğin, vakfın, sivil girişimin sözü niçin dinlenmiyor? Hani katılımcılık, hani paydaşlık?
Faytoncu aileleri ve Adalar Demokrasi Meclisi olarak, bugün, burada bizi yalnız bırakmadığınız için hepinize çok teşekkür ederiz."