Sakarya Hendek'te 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikası patlaması davasının ikinci duruşması görülüyor. Duruşma öncesi basın açıklaması yapan hayatının kaybedenlerin yakınları ve avukatlara DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da destek verdi.
Patlamada hayatını kaybeden Selahattin Tepeçınar’ın ablası Hatun Tepeçınar, acısının her gün daha da arttığını belirterek “Bu taksir falan değil, bilinçli şekilde öldürmektir. Biz adalet için buradayız, gerçek adaleti istediğimiz için buradayız” dedi.
Aynı fabrikada daha önce de patlamalar olduğunu hatırlatan avukat Gülşen Uzuner ise "Bir kastla, bilerek yapılan bir cinayetle karşı karşıyayız. Kimse ihmal, taksir gibi başka mevzuların arkasına sığınmasın. Bilinmiş, saklanmış, organize edilmiş, denetlemeden kaçırılmış bir durum var. Bu, bilerek yapılan ve insan hayatını hiçe sayan, insan hayatını almak için kurulan bir üretim düzenidir" diye konuştu. Avukat Can Atalay da "Türkiye işçi sınıfının hayatı önemsiz görülmesin diye buradayız. Bu ülke feraha çıkacaksa ancak emeğiyle geçinen yurttaşların hakları hukukları sayılırsa mümkün olur diyerek buradayız" ifadelerini kullandı.
Evrensel'den Hasret Gültekin Kozan'ın haberine göre; DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da patlamanın hemen sonrasında olay yerine geldiklerini ve patlama alanında yürürken ayaklarının altında barutların hâlâ patladığını belirterek şunları söyledi: Bu fabrika daha önce defalarca patlamanın yaşandığı bir yerdi, fakat adını değiştirerek üretime devam etti. Üretim zorlamasıyla, özellikle pandemi koşullarında daha fazla üretim yapılması için insanların canının hiçe sayıldığı bir süreci gördük. Bugün de burada aileler ve avukatlarla birlikteyiz. Soma'dan Ermenek'e, Torunlar'dan Hendek'e kadar iş cinayetlerine karşı adalet arayışımız devam edecek” dedi.
İlk duruşmada patlamada hayatını kaybedenlerin yakınlarının ve yaralananların duruşma öncesi yapmak istediği yürüyüş polis tarafından engellenmiş; aileler salonunun küçük olduğu gerekçesiyle salona alınmamış, yalnızca az sayıda kişinin salona girmesine izin verilmişti.
TIKLAYIN - İlk duruşma: Havai fişek fabrikası patlamasında 5 sanığın tutukluluk hali devam edecek
Fabrika sahibinin oğlu: Çalışma Bakanlığından gelindiğinde arıyorlardı
Bugün görülen duruşmada, söz alan fabrika sahibinin oğlu tutuklu sanık Yaşar Coşkun, savunmasında işyerinin mevzuata uygun olduğunu, patlamanın sabotaj sonucu gerçekleştiğini iddia etti. Coşkun, haklarında "yalan yanlış" haberler yapıldığını iddia ederek "Yaklaşık yarım asırdır bu işi yapıyoruz, ben üçüncü kuşağım. Türkiye’de patlayıcı madde yapmak kolay değildir. Tüzüğe ve Avrupa standartlarına uygun olarak bu işi yaptık" sözlerini sarf etti.
İddianameyi kabul etmiyorum diyen Yaşar Coşkun ifadesinde, "İnşaat ruhsatı yok ancak ruhsat alacaktık. Raporlar abartılı hazırlanmış. 30 metre kare kaçak yapımız var, onun dışında her yer mevzuata uygun. Mevzuata uygun olmasa ruhsat verirler mi? Valiliğin soruşturma açması lazım. Böyle bir şey mümkün mü, sürekli denetlenen bir firmayız. İşçilere sürekli baskı yaptığımız söyleniyor. Üretimin standardı var. 30 yıl önce neyse şimdi de öyle, işçilerin çalışması standart düzeydedir. İşçi ile muhatap olmayız biz, onları sıkıştırdığımız da yok" dedi.
Mahkeme Başkanı'nın "Denetimlerin öncesinde haberiniz olduğu, ortamı düzenlediğiniz iddialarına dair ne söyleyeceksiniz?" sorusuna karşılık Yaşar Coşkun denetim öncesinde haberdar edildiklerini itiraf etti: "Çalışma Bakanlığından gelindiğinde arıyorlardı, 'Bu evrakları hazırlayın, haftaya geleceğiz' diyorlardı. Şimdi de İçişleri Bakanılığı koronavirüs denetimi yapıyor, öncesinden duyuruyor yapacağını. Bizim de öyle denetimler öncesinde haberimiz oluyor" diye konuştu.
Fabrika sahibi Ali Rıza Coşkun: Ankara'dan gelen denetim haber veriyordu
Duruşmaya verilen aranın ardından söz alan fabrikanın sahiplerinden ve Yaşar Coşkun'un babası olan Ali Rıza Ergenç Coşkun, hakimin "fabrikada barut üretildiği" iddialarını sorması üzerine "Keşke barut yapabilseydik, yapsaydım havai fişeği bırakırdım. Yaşar Çin'e gitti baktı, yüksek fiyatı vardı. Hiç barut üretmedik" dedi. Ancak Coşkun'un aksine fabrikada çalışan işçiler barut üretiminin denendiğini ifade etmişlerdi.
Denetlemelerin öncesinde haberdar edilip edilmediklerinin sorulması üzerine Ali Rıza Ergenç Coşkun da haberdar edildiklerini, hatta denetleyicileri kendilerinin araçla aldığını söyledi. Coşkun, "Ankara'dan gelen denetim haber veriyordu. İzmit’te Şubeleri vardı, arabayla gidip biz alıyorduk hatta. Bu yalnız bize değil, Türkiye’de genel" ifadelerini kullandı.
Sanık avukatı: Maalesef işin fıtratında var
Daha sonra söz alan sanık avukatlarından Mehmet Mangıroğlu, "Maalesef işin fıtratında var. 30 yıldır bunu gördüm. Önceki kazalarda anlaşarak helalleştik, bu kazada da helalleşmek istedik, 250 bin lira değerinde ev vermek istedik ama akıllarını çelenler oldu. Müvekkilim Ali Rıza Beyin işyerinde fiilen bir çalışma durumu yoktur. Kendisinin bu olaylar nedeniyle sorumlu olmaması kanaatini taşıyoruz" ifadeleriyle savunma yaptı.
Fabrikanın kimyageri: Kağıt üzerinde sorumlu müdür olduk; barut üretimini bizzat gördüm
Fabrikanın kimyageri Asiye Angın ise savunmasında şunları söyledi: "Eskiden öğretmenlik yapıyordum. Fabrikaya kimyager olarak girdim. Fabrikanın üst kısmında kalan bölümleri dolaşıyordum, sorumlu mesül müdürdüm. 2013 yılında kimyager olarak başladım. 2014 yılında patlama meydana geldi, sorumlu müdür görevden alındı. Biz Ahmet bey ile kağıt üzerinde sorumlu müdür olduk."
Asiye Angın, fabrikada barut üretimi yapıldığını söyledi: "Barut üretimi ile ilgili Ali Rıza Bey Çinli çalışanla birlikte bunun kararını almıştır. Ali Rıza Bey bana bir şey sormadı zaten. Barut üretimini bizzat gördüm. Sıfırdan barut üretimi vardı. Bu süreç 1 ya da 1,5 sene oldu. Bize bilgi verilmez, fikrimiz alınmazdı. Ne kadar üretim yapıldığına dair bilgim yok. Depolanması 'Yeşil Depo' denilen yerde yapılıyordu."