Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Dün sabah bir televizyon programında dedim ki ‘Kanal İstanbul’a karşı çıkanlara darbeci diyecekler.’ Üzerinden bir gün geçmedi, tam 8 saat sonra Sayın Erdoğan açıklama yaptı, ‘Kanal İstanbul’a karşı çıkanlar en büyük Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır’ diye. Biz bu düşman dile de, rant peşindeki heveslere de karşı çıkacağız, sonuna kadar mücadele edeceğiz" açıklamasını yaptı.
Babacan, partisinin 1. Olağan Şırnak İl Kongresi’nde konuştu.
“Generallere mektup yazıp ‘iktidarı uyarın’ diyen Bahçeli’ydi’’ hatırlatmasını yaparak, MHP Genel Başkanı Bahçeli için "Vesayet odaklarından besleniyor" yorumunu yaptı.
Babacan şunları söyledi:
"Herkes etrafına rant gözlüğüyle bakmıyor, yarınları düşünen bizler de varız"
“Dün sabah bir televizyon programında dedim ki ‘Kanal İstanbul’a karşı çıkanlara darbeci diyecekler.’ Üzerinden bir gün geçmedi, tam 8 saat sonra Sayın Erdoğan açıklama yaptı, ‘Kanal İstanbul’a karşı çıkanlar en büyük Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır’ diye. Lafların ağırlığına bakar mısınız? Ama biz bildik. Maalesef o bildiriyi yayınlayanlar da böyle bir fırsatı altın tepsi içinde bu hükümete sundular. Kaş yapalım derken göz çıkarma, en hafifinden… Belki de başka şeyi var mıdır yok mudur, orasını bilmeyiz. Herkes etrafına bu hükümet gibi rant gözlükleriyle bakmıyor. Bu ülkenin yarınlarını, istikbalini düşünenler de var. Biz varız biz! Biz bu düşman dile de, rant peşindeki heveslere de karşı çıkacağız, sonuna kadar mücadele edeceğiz.”
“Generallere mektup yazıp ‘iktidarı uyarın’ diyen Bahçeli’ydi’’
“Ne yapıyor büyüklü küçüklü ortaklar? Hemen acı darbe hafızamızı suistimal etmeye, ülkemizi kutuplaştırmaya çalışıyorlar. Şu andaki iktidar partisinin ilk yıllarında, generallere mektup yazıp ‘iktidarı uyarın’ diyen krizlerin ortağı Bahçeli’ydi. Vesayet odaklarından besleniyor. Tabii o günlerde 2002 krizinden sonra baraj altı kalmış Meclis’e bile girememiş, generallere mektup yazıyor… Hepsi kayıtlarda. Zaten kendisinin en tutarlı olduğu konu tutarsızlık. Bir de krizlerin ortağı olması. Bu iki konuda çok tutarlı.”
“Kürtçe ağıtların yankısını Ankara’da yüreğimizde taşıyacağız”
“1994 yılında Şırnak’ta, Koçağılı ve Kuşkonar köylerinde ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Tahir Elçi’nin ısrarlı hukuk mücadelesinin sonucunda; 26 yıl sonra Anayasa Mahkemesi 1994 yılında yaşanan acının aydınlanmasına katkı sundu. Ama Şırnak hâlâ adalet bekliyor. Uludere’de Roboski’de hayatını kaybeden 34 vatandaşımız için adalet bekliyor. Etkili bir hukuk soruşturması yapılmadı. Kimse bu olayın hesabını vermedi. Sorumlular açığa çıkmadı. Kimse çıkıp bir özür dahi dilemedi. Biz, vatandaşlarımızın, terör örgütünün tehdidiyle, devletin hukuksuz uygulamaları arasında sıkışmasına razı değiliz. Bu topraklarda yakılan Kürtçe ağıtların yankısını Ankara’da yüreğimizde taşıyacağız. O ağıtları, acıları dindirmek için elimizden gelen tüm çabayı sarf edeceğiz. Bu coğrafyanın çığlığına sağır kalmayacağız.”
“Ağzını açanın kapısına polis gidiyor”
“Geçtiğimiz günlerde bazı emekli askerler bir bildiri yazmışlar. Anayasal sınırlar içerisinde düşüncesini ifade etmesi tabii ki herkesin en temel hakkı. Elbette ifade sahipleri, sözlerinin nereye varacağını hesaplamak, bunları ölçmekle de sorumludur. Bunlar tecrübesiz insanlar değil. Bu insanların rasgele, hesapsız kitapsız konuşması, açıklama yapması, hareket etmesi de düşünülemez… Bugünkü iktidar ülkeyi tamamen sessizliğe mahkum etmek istiyor. Ağzını açanın kapısına polis gidiyor, vatandaşlarımız gözünü mahkemede açıyor. Durum böyle olup da, emekli askerler açıklama yapınca da iktidar şaşırıyor, ‘acaba darbe tehdidi mi’ diyor. Öyle bir susturdular ki herkesi, kimse sesini çıkartamaz oldu.”
"Meclisimizi bir kez daha hukuksuzluğun adresi yaptılar"
“Geçtiğimiz hafta Meclis Genel Kurulu’na bir kanun teklifi geldi. Oylamada teklif reddedildi. Kanun teklifini getiren parti de iktidar partisi. İlgili teklifin bir yıl süreyle askıya alınması gerekiyordu. Değil bir yıl değil, bir gün sonra Meclis’e yeniden getirdiler. Ağzımız açık bakıyoruz. E tabii, anayasayı her gün çiğneyen kişiler, meclisi de iç tüzüğünü de çiğnemekten kaçınmıyor. Bir kere daha meclisimizi hukuksuzluğun adresi yaptılar. Peki konu ne? Hani şu, kamuda işe alımlarda reddederken ‘senin şu akrabanın şu akrabası terörle iltisaklıymış’ gibi gerekçeler öne sürdükleri güvenlik soruşturması.”
"Kamuda işe alımlarda mülakatı kaldıracağız"
“Biz suçların şahsiliği ilkesi ve masumiyet karinesi gereğince, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kanunu teklifinin sorunlu olduğunu düşünüyoruz. Elbette devletin güvenliğiyle doğrudan ilişkili olan ve gizlilik gerektiren mesleklerde bu önemlidir. Bu meslek gruplarının açıkça zikredilmesi lazım. Raporları değerlendiren komisyon için şeffaf kriterlerin belirlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Kamuda işe alımlarda önemli gördüğümüz bir diğer nokta ise mülakat sistemi. Birilerini kayırma aracı olmuş. Biz kesinlikle bu mülakat sistemini kaldıracağız. DEVA Partisi, devleti halka açacak. DEVA Partisi, kamu haklarından sadece belli kesimlerin değil, herkesin yararlanmasını sağlayacak.”
“Valilerimize, kaymakamlarımıza sesleniyorum. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı partili ve taraflı olabilir ama bu sizi bağlamaz. Devletin partisi olmaz. Siz vatandaşlara adil davranmak zorundasınız. Birinci sınıf ve eşit vatandaş muamelesi yapmak sizin göreviniz.”