16 yaşındaki iklim aktivisti Greta Thunberg'in öncülüğünde oluşan Fridays for Future (Gelecek İçin Cumalar) hareketi 20 ve 27 Eylül'de tüm dünyayı iklim için greve çağırdı. Bugüne kadar gençlerin cuma günleri okul grevi yapmasından ibaret olan iklim grevine bu kez yetişkinler de davetli.
Küresel İklim Grevi'ne kadar ve sırasında bilinç yaratmak için İklimAcil! yayınları sürdüren Açık Radyo'nun bugünkü konusu, 350.org hareketi kurucusu Bill McKibben'ın yetişkinlere çağrısı. Fosil yakıtların kullanımını azaltmaya yönelik uluslararası hareket 350.org'u kuran McKibben, Boston Globe gazetesi için 21 Ağustos'ta kaleme aldığı yazısında gençlere minnettar olmamız gerektiğini söyledi ve "bir çocuk yardım istiyorsa, ona yardım edersiniz" diye yazdı.
Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni Ömer Madra, kendi çevirdiği yazıyı okudu.
Açık Radyo İklimAcil! yayınıdır
Şu ana kadar, kayıtlara geçmiş en sıcak yazı geçirmekteyiz – Haziran en sıcak Haziran; Temmuz ise gelmiş geçmiş en sıcak ay oldu. Fransa, Almanya, Britanya, Belçika ve Hollanda gelmiş geçmiş en sıcak günlerini gördüler ve böylelikle onlar da Küba’dan Vietnam’a, Togo’dan Reunion Adaları’na sıcak gün görme rekorlarını kıran ülkeler safına katıldılar.
Bu durum iki bakımdan tehlike arz ediyor.
Birincisi, sıcaklar gezegenin canına okuyor.
İkincisi, sıcaklar öylesine yaygın ve sıradan hale geliyor ki bu, insanların umudu kesmesine ya da gerçeklerden kopmasına yol açabiliyor – hararet artışına dair haberler neredeyse hararetin kendisi kadar yiyip bitirici olabiliyor çünkü. Ne var ki, bu duyarsızlık tam da en yanlış zamana denk geliyor. Yenilenebilir enerjinin fiyatı geçen ay rekor seviyede düştü: Portekiz’de yapılan bir enerji ihalesinde tarihte görülmüş en ucuz elektrik maliyeti ortaya çıktı. Demek oluyor ki, siyasi irade olması halinde iklim değişikliğiyle mücadelede hızla dev adımlar atabiliriz.
İşte tam da bu yüzden, gezegen üzerindeki en genç aktivistlerden bazılarına, yani işler böyle gelmiş böyle gider anlayışını kanıksamayı reddeden, teslim bayrağını çekmeyen bu insanlara teşekkür borçlu olmalıyız. Onların en ünlüsü olan Greta Thunberg şimdilerde bir yelkenli teknede ABD’ye doğru yol almakta: orada Eylül ayında yapılacak BM İklim Zirvesi'nde kürsüye çıkacak. Ama Greta hiç de yalnız başına sayılmaz doğrusu. Gelecek İçin Cumalar (Fridays for Future) örgütlenmesi sayesinde Greta’nın eşdeğerindeki insanları Peru’dan Pensacola’ya ve Prag’a, Ulan Bator’dan BM nizamiye kapısına kadar dünyanın her yerinde bulabilirsiniz.
Thunberg bir yıl önce “iklim için okul grevi”ne başlarken şunu ileri sürüyordu: eğer dünyanın yetişkinleri gezegeni onun kuşağı için hazırlamaya razı değillerse, yetişkinler onun kuşağının kendi gençliğini gelecek için hazırlaması gerektiğini iddia etme haklarını da kaybetmiş olmaktaydılar. Gezegenimiz üzerindeki çocuklar bu mantığı anında kapıverdiler: En büyük eylem günlerinde dünya 1,4 milyon öğrencinin okullarını kırıp sokaklara dökülmesine tanık oldu.
Ama bir yıl sonra, şimdi yeni bir şey yapmaktalar: Yetişkinlerden, kendilerine katılmasını istediler. Dünyada her yaştan insanın katıldığı ilk iklim grevi 20 Eylül’de yapılacak (bazı ülkelerde 27 Eylül’de). O günün bir saatinde insanlar işlerini bırakacak – kimi ağaç dikecek, ötekiler protesto eylemlerine katılacak. Protestoların hedefleri de coğrafya kadar büyük çeşitlilik gösterecek: Gezegenin farklı farklı yerlerinde kimi insanlar boru hatlarının önüne oturacaklar; kimileri çalıştıkları kurumların fosil yakıt şirketlerinin hisse senetlerine yatırımlarını geri çekmesini talep edecek; kimileri BM üyesi ülkelerin karbon salımlarını azaltma taahhütlerini artırmasını; kimileri karbon vergisi konmasını isteyecek; kimileri ise Yeşil Yeni Düzen’i dayatacak. Sporcular, aşçılar, oyuncular ve politikacılar katılmayı taahhüt ettiler. Sendikalar, hatta bazı şirketler bile katılacaklarını açıkladı. Küresel İklim Grevi, gezegen tarihinin en büyük iklim protestosu olacağa benzer.
Peki tek bir grev iklim krizini çözer mi? Elbette hayır. Öğrenciler sebat ettiler; yetişkinlerin de aynı direnci göstermeleri gerek. Ama Eylül grevi paha biçilmez değerde iki ilkeyi gözler önüne serecek.
Bunlardan birincisi şu: İklim krizinin çözümü, işler böyle gelmiş böyle gider anlayışının yıkılmasını içerecektir. İnsan medeniyetinin gelmiş geçmiş en büyük fiziksel krizinin tam ortasındayken bile çoğumuz her sabah yataktan kalkıp bir gün önce yaptığımız şeylerin tıpkısını yapıyoruz. Bir acil durum halinde olduğumuzu, hatta her geçen ayla birlikte daha da derinleşen bir aciliyet halinde yaşadığımızı gösteren en ufak bir işaret yok ortada. Yetişkinler iş bırakma eylemine katılmalarını, işleri aksatan dönüştürücü bir değişime kendilerini adadıklarını gösteren bir bildirim şekli olarak görmeliler.
İkinci ilke ise şu: Yetişkinler, yetişkinler gibi hareket etmelidirler. 15 yaşındaki çocukların en büyük sorunlarımızı kendi başlarına çözmeyi becereceklerini düşünmek için biz acaba hangi dünyada yaşıyoruz diye sormamız lazım kendimize. İklim krizi adalete karşı girişilmiş bir tecavüz anlamına geldiği gibi (onun meydana gelmesinde en az rol oynamış olanlar, cezasını en çok çekenler oluyor), aynı zamanda geleceğe karşı girişilen bir tecavüz anlamına da geliyor: bazıları sadece daha uzun zaman hayatta kalacak oldukları için bu gelecekte daha büyük paya sahip olacaklar çünkü. Geri kalan bizler için – yani iklim değişikliği cayır cayır yanan zirveye varmadan önce ölecekler için – bu grev çocuklarımıza ve onların çocuklarına gösterdiğimiz teorik şefkatin samimi olduğunu göstermek için iyi bir fırsat işte.
İklim sorununu hâlâ çözebiliriz diye bir şeyin garantisi yok. Umutsuzluğa kapıldığı için insanları hoşgörebiliriz, ama kaçarlarsa onları hoşgöremeyiz. Özellikle en umutsuz anlarda insanlar arası dayanışma elzemdir. Bir çocuk yardım istiyorsa, ona yardım edersiniz.