ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jaffrey, Chicago Tribune gazetesi için eski Dışişleri Bakanlığı kıdemli danışmanı David Pollock ile birlikte kaleme aldığı makalede, her ne kadar Afrin harekâtı ile diplomatik çözüm ihtimalleri azalmış gibi gözükse de, Washington'un Suriye'de birbiriyle savaşan iki müttefikini uzlaştırabileceğini yazıyor:
"ABD'nin ilk adımı PYD'nin PKK ile arasına mesafe koymasını sağlamak olmalı. Aynı anda Türkiye'yle yapılacak olan temaslarda, PYD'nin 2012'de verdiği 'Silahlar PKK'ya gitmeyecek' sözünü büyük ölçüde tuttuğu hatırlatılmalı.
"Türkiye ve PYD'nin 2015 yılına kadar birlikte uyumlu biçimde çalıştığını hatırlamakta fayda var. Kobani'de IŞİD'e karşı operasyonların önünü koordinasyon içerisinde açmışlardı.
"PYD'nin lideri Salih Müslim Türkiye'ye ziyarette bulunmuş, Ankara tarafından ağırlanmıştı.
"Türkiye'de çözüm süreci çökünce, PYD ve Ankara arasındaki yakınlaşma da sonlandı. O noktadan sonra ABD'nin PYD'ye verdiği askeri destek Türkiye için sürekli bir rahatsızlık haline geldi.
"İkinci adım, PYD, Türkiye ve Türkiye destekli Suriyeli muhalifler arasında doğrudan diyalog kanallarının oluşturulması olmalı.
"Kaynaklarımız bize, tüm tarafların istemeyerek de olsa bu seçeneğe açık olduğunu söylüyor.
"ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un son açıklamalarının ardından PYD'nin eski Avrupa sözcüsü Nawaf Halil, beklenmedik bir şekilde açıklamayı 'dengeli' bulduklarını söyledi.
"Bahsettiğimiz aktörlerin tümü Esad yönetimine ve İran etkisine karşı çıkıyor. Kendi aralarında çatışmaktan kaçınıp güvenliklerini karşılıklı olarak sağlamlaştırmak ve ABD ile diplomatik bağları korumak hepsinin çıkarına.
"Üçüncü adım daha zor ama acilen yerine getirilmesi gerek. ABD, Kürtlerden gelebilecek olan herhangi bir ayrılıkçılık hareketine ve PYD-PKK arasında olası işbirliğine Washington'un aktif olarak karşı çıkacağı konusunda Ankara'yı inandırmalı.
"Washington bir yandan da Suriyeli Kürtlere dönerek Türkiye'nin PYD kontrolündeki bölgelere askeri operasyon düzenlemesinin önüne geçeceği taahhüdünü verebilmeli.
"PYD bölgelerindeki ABD askeri varlığı bu taahhüdü daha da inandırıcı hale getirebilir.
"Uzun vadede şu an bölgede birbiriyle çatışan bu iki aktör arasında resmi olmayan bir müttefiklik dahi inşa edilebilir ve böylece İran ile Esad'a karşı ABD'nin Suriye'deki çıkarları korunabilir.
"Bu eşgüdüm sağlanamazsa, ABD'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki askeri varlığı ve Washington'un mevcut Suriye politikası sürdürülemez hale gelir.
"Böyle bir gelişme Türkiye'nin de çıkarına olmaz.
"Zira ABD'nin Suriye politikası başarısızlığa uğrarsa Türkiye tüm kuzeydoğu Suriye'yi ciddi bir direnişe karşı kontrol etmeye girişmek durumunda kalabilir.
"Bugünden bakıldığında PYD-Ankara işbirliği ütopik gibi gözükebilir. Ama Iraklı Kürtler ile Ankara'nın on yıl öncesinde kadar birbirlerine düşman olduğu hatırlanmalı. Bugün Erbil ve Ankara iki dost. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin petrolü her gün Türkiye'ye akıyor.
"Ortak stratejik ve ekonomik çıkarlar oluşursa Türk-Kürt çatışması, aşılması imkânsız bir engel olmaz. Hele de ortada ortak düşmanlar varsa.
"PYD'nin Suriye sınırlarını aşan ve PKK'yi kendisine yakınlaştıran pan-Kürdizm hayallerini bırakması gerekiyor.
"Türkiye ise komşu ülkelerde özerk Kürt yönetimlerini kabullenmesi gerekiyor. Karşılığında daha büyük ödülü, İran, Esad ve Rusya'nın dizginlenmesini elde edebilirler. Bu üç aktörün hepsi Türkiye için PYD'den daha büyük bir tehdit konumunda.
"Karşılıklı tavizlerle sağlanacak bir uzlaşı, Türklerin, Kürtlerin ve Amerikalıların çıkarlarına hizmet edecektir."