Gündem

'Başbakan iki kişi gönderdi, özür dilememi ve operasyonu sonlandırmamı istediler'

Zekeriya Öz, gıyabında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine atama kararı çıkması hakkında, 'görevden almayı 1 Ocak’ta bekliyorduk. Önce yıpratma yaptılar sonra zıplatma' dedi

08 Ocak 2014 19:14

Bakan çocukları ve iş adamlarının da şüphelileri arasında yer aldığı “yolsuzluk ve rüşvet” iddiası ile yürütülen soruşturmanın ardından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1’inci Dairesince geçici görevle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine atanan Zekeriya Öz, Dubai'de maliyeti yaklaşiık 73 bin lira olduğu öne sürülen bir tatilde bedava ağırlandığı iddialarına cevap verdi. Öz, eşi ve çocuğu ile gittiği Dubai tatilinin uçak bedeli dışındaki maliyetinin 4 bin 250 dolar olduğunu ve tamamının kendisi tarafından karşılandığını açıkladı. "Dubai'deki tatilimi Ali Ağaoğlu'na ödettiğim iddiası kesinlikle gerçek dışıdır" diyen Öz, geziyi Ağaoğlu Şirkeyler Grubu'nun Dubai temsilcisi olduğu açıklanan Halil İbrahim Demirhan'ın organize ettiğini, Demirhan ile 5 yıldır samimi dost olduklarını belirtti, ancak, harcamaların hepsini kendisinin karşıladığının altını çizdi. Öz, Başbakan Tayyip Erodğan'ın kendi nezdinde bir girişimde bulunduğunu öne sürerek, "Başbakan tarafından gönderilen yüksek yargı kökenli 2 kişiyle Bursa'da görüştüm. Bu kişiler bana 'bizzat Başbakan'dan özür dile. Soruşturmayı durdur' dedi" açıklamasını yaptı. Hakkındaki iddialar ve atama kararı için de, Zekeriya Öz, "Bu görevden almayı 1 Ocak’ta bekliyorduk. Ama yapmadılar. Önce yıpratma yaptılar sonra zıplatma" ifadesini kullandı.   

Zekeriya Öz, hakkındaki iddialara ilişkin hem yazılı açıklama yaptı, hem de gazetecilerin sorularını yanıtladı.

 

'Başbakan şahsıma yönelik gerçek olmayan iddialar dile getirdi'

 

Zekeriya Öz'ün yaptığı yazılı açıklamanın tam metni şöyle:

1. Önce Sayın Başbakan tarafından basın mensuplarına açıklanan, sonrasında da bazı gazeteler tarafından yayınlandığı üzere bugüne kadar 22 kere yurt dışına çıktığım hususu kesinlikle gerçek dışıdır. Bu konudaki gerçek bilgiler hakkımda 2802 Sayılı Kanun gereğinde soruşturma yetkisine sahip HSYK tarafından ortaya çıkartılacaktır. Eğer iddia edildiği gibi bugüne kadar 22 kez yurt dışına çıktığım ispatlanırsa mesleğimden aynı gün istifa edeceğimi ilan ediyorum. İddiaların asılsız çıkması halinde aynı erdemli davranışı bana bu tür suçlamaları yapandan da bekliyorum.

2. Bir kişinin yurtdışına giriş-çıkış kayıtları devletin resmi kurumlarında muhafaza edilen ancak bir soruşturma sırasında sorgulanabilecek kayıtlardır. Hakkımda herhangi bir adli ya da idari soruşturma bulunmayan dönemde usulsüz ve yetkisiz olarak yurt dışına giriş-çıkış kayıtlarının sorgulandığı ve bunun neticesinde kişisel veri niteliğindeki bu bilgilerin (üstelik kesinlikle yanlış olarak) Sayın Başbakan’a iletildiği ve Sayın Başbakan tarafından da basın mensuplarına açıklandığı gazete haberleriyle ortaya çıkmıştır. TCK’nın 134, 136, 137 ve 257.  maddeleri kapsamında suç teşkil eden bu eylemlerden dolayı, gerek yetkisiz olarak sorgulama yapan kamu görevlileri, gerek bunları yetkisiz olarak açıklayanlar hakkında yasal yollara başvuracağım.

3. Devletin resmi kayıtlarında bulunan bu bilgilerin bile kamuoyuna abartılarak ve yanlış şekilde açıklanması sadece görevimi hukuka uygun olarak yapma gayreti içinde olduğum için tarafıma yöneltilen husumetin boyutunu gözler önüne sermektedir.
 
4-16-22 Ekim tarihleri arasında Dubai’de tatil yaptığım ve bunun 77.500 TL bedelini Ali Ağaoğlu isimli işadamına ödettiğim hususu da gerçek dışıdır.
a-HSYK tarafından yapılacak soruşturmada yurt dışı giriş çıkış kayıtları sorgulandığında  da anlaşılacağı üzere ailem ve bir meslektaşım ile birlikte Dubai’deki otele giriş tarihim 17 Ekim 2013, çıkış tarihim ise 20 Ekim 2013’tür. Bu yurt dışı seyahati kendisi ile 5 yıldır tanıştığım ve samimi dostum olan Halil İbrahim Demirhan tarafından organize edilmiştir. Halil İbrahim Demirhan, uzun yıllar Dubai’de yaşayan ve bu ülkede tanındığını ve sevildiğini bildiğim bir işadamıdır. Bu güne kadar kendisinin benden adli konulara ilişkin herhangi bir talebi olmamıştır. Konunun iddia edildiği gibi yolsuzluk operasyonu olarak bilinen soruşturmanın şüphelilerinden Ali Ağaoğlu ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Gerek seyahat öncesi ve gerekse sonrasında kendisiyle herhangi bir görüşmem olmamıştır.
Dubai’deki karşılanmamız ve şehirde dolaştırılmamız Halil İbrahim Bey’in kardeşi İdris Demirhan tarafından yapılmıştır.
c. Uçak biletleri tarafımdan nakit para ile bir seyahat acentasından alınmış, geziye daha sonra katılmaya karar veren çocuğumun uçak bileti ise kendisine ait kredi kartıyla alınmıştır.
d. Otelin tüm masrafları tarafımdan ve geziye benimle birlikte katılan meslektaşım tarafından ödenmiştir.
e. İddia edildiği gibi otelde oda servisi olarak yediğimiz herhangi bir yemek bulunmamaktadır. Oteldeki ücretlere sabah kahvaltısı dahil olup, bunun dışında kaldığımız 3 gün boyunca otelde sadece 1 öğün yemek yenilmiştir.
f. Otel ücreti basına abartılı olarak yansıtıldığı şekilde değildir. Gezinin maliyeti; uçak biletleri dışında ailemle birlikte şahsım için 4250 dolar. Meslektaşım ve ailesi için 3500 dolardır. Bunlara ilişkin bilgi ve belgeler yapılan inceleme sırasında ibraz edilecektir.
h. Gazete haberlerinde verilen fatura vb. belgeler gerçek dışı olup ne şekilde temin edildiği soruşturma sonucunda ortaya çıkacaktır. Henüz yurt dışına çıkmadığım ve yurda döndükten sonra otelde kalmam fiilen imkansız olduğuna göre bu belgeler gerçeğe aykırıdır ve şahsımı yıpratmak için sonradan temin edilmişlerdir. Kanunla kendilerine verilmiş görevleri yapmaları gereken kurumlar ve bunların yöneticilerinin işlerini bırakarak bizzat bu tür belgeleri temin ile uğraşmaları ve bazı medya organlarına servis etmeleri de dikkat çekicidir.


5. Hakkımdaki bu iddialar Sayın Başbakan tarafından açıklanmadan önce Yüksek Yargı kökenli olan, daha önceden tanıştığım ve saygı duyduğum iki kişi bizzat Sayın Başbakan tarafından bana gönderilmiştir. Bursa’da bir otelde görüştüğüm bu kişiler Sayın Başbakan’ın bana çok kızgın olduğunu, hakkımda ağır laflar ettiğini, bir mektup yazarak kendisinden özür dilemem gerektiğini, hükümete yönelik soruşturmaların derhal durdurulmasını, aksi takdirde zarar göreceğimi ve bunun sonuçlarının benim için ağır olacağını, emniyete neden gittiğimi, bunun herkesi çok kızdırdığını söylediler. Tehdit niteliğindeki bu haberi getiren kişilere, soruşturmanın benim dışımda vicdanları ve kanunlar çerçevesinde görev yapan savcılar tarafından yönetildiğini, kaldı ki kuvvetli deliller nedeniyle bir çok şüphelinin tutuklandığını, kuvvetli deliller bulunduğunu, emniyet müdürlüğüne yeni atanan personelin şüphelilere sorulmak için hazırlanan soruları değiştirdiği yolunda bir ihbar yapılması üzerine gittiğimi ve sorulacak soruları kapalı zarf içinde mühürlü olarak teslim aldığımı, başıma gelecek en kötü şeyin ölüm olduğunu, görevim nedeniyle ölmem halinde de görev şehidi olacağım için bunun benim için şeref olduğunu ifade ettim. Bu cevabımdan sonra çok zarar göreceğim bana söylendi.

Daha sonra kamuoyunda ikinci yolsuzluk operasyonu olarak isimlendirilen dosyada ilgili savcılarla görüşerek bu soruşturmaya müdahale etmem gerektiğini, işin farklı boyutlara kaydırılmasını, bu konuda yardımcı olmam gerektiği söylendi. Ben de o soruşturmadan bilgimin olmadığını, soruşturmanın TMK 10. maddesiyle ilgili yetkili başsavcı vekilliği tarafından yürütüldüğünü belirttim Bu gelişmeden bir gün sonra Sayın Başbakan tarafından şahsıma yönelik gerçek olmayan iddialar dile getirildi. Bazı basın yayın organları da bundan sonra şahsıma yönelik yıpratma kampanyasına başladı ve halen bu saldırılar devam etmektedir. Bu konuda gönderdiğim tekzipler de yayınlanmamaktadır.

6. Bu görüşmeden sonra tarafıma tahsis edilen koruma aracı önceden hiç bir tebligat yapılmaksızın, bilgi verilmeksizin ve gerekçe de gösterilmeksizin 6 Ocak 2014 tarihinde alınmıştır. Yürüttüğüm Ergenekon soruşturmasında aldığım sayısız tehditler nedeniyle tarafıma tahsis edilen koruma aracının alınmasından sonra, şahsımın ve ailemin başına gelebilecek her türlü olayın sorumlusu bu usulsüz işlemi yapanlardır.

7. Hakkımdaki asılsız haberleri yayınlama konusunda öncülük yapan bazı gazetelerin sahiplerinin kamuoyunda ikinci yolsuzluk operasyonu olarak isimlendirilen soruşturma kapsamında tüm mal varlıklarına mahkeme kararıyla tedbir konulmuş olması, aslında bütün yapılanların nedenlerini ortaya koymaktadır.

8. Tüm bunların yaşandığı günlerde çıkan asılsız basın haberlerine dayanılarak hakkımda başlatılan inceleme daha sonuçlanmadan, aynı gün tayinimin çıkarılması üzerimdeki baskının artacağını göstermektedir.

9. Ümraniye’de bir gecekonduda yakalanan el bombaları üzerine başlayan Ergenekon soruşturması nedeniyle bugüne kadar şahsımın ve tüm ailemin maruz kaldığı tehditlere bugün yenilerinin eklenmesinin ve bunun Ergenekon terör örgütünün ve faaliyetlerinin büyük oranda deşifre edilmesinin sağladığı huzur ortamında, varlığını her geçen gün güçlendirerek sürdüren kesimlerden gelmesini aziz milletime havale ediyorum.

10. Bu yaşananlardan sonra Ergenekon soruşturmasını yürüttüğüm sırada gerek doğrudan, gerekse dolaylı olarak şahsıma iletilen ancak yerine getirmediğim için husumet beslenen hukuka aykırı taleplerle ilgili hatıralarımı yazmaya başladığımı belirtirim.
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da haksızlıklar karşısında yılmayacağımı, hukuka uygun olarak haksızlık, hukuksuzluk ve yolsuzlukların üzerine korkmadan gideceğimin herkes tarafından bilinmesini istiyorum.

 

'Odamı boşaltmayacağım'

 

Ayşegül Usta ve Fırat Alkaç'ın Doğan Haber Ajansı'nda yer alan haberine göre, Zekeriya Öz'ün odasında gazetecilere yaptığı basın açıklamasında ise şu ifadelere yer verdi:

"Atama kararına ilişkin tebligat adliyeye ulaştı. Ancak yoğunluk nedeniyle henüz imzalayamadım. Geçici sürenin ne kadar olduğuna dair bir bilgim yok. Tebligatı henüz görmedim. Odamı boşaltmayacağım. Bazı eşyalarımı alıp gideceğim. Şu anda  çıkan haberlere ilişkin suç duyuruları ve basın açıklamamı hazırlıyorum.  Bilgileri veren kişiler var onlar hakkında da suç duyurusunda bulunacağım. 2 saate  kadar açıklamayı bitiririm.

Bu görevden almayı 1 Ocak’ta bekliyorduk. Ama yapmadılar. Önce yıpratma yaptılar sonra zıplatma. Haberlerde 21’inde safariye çıktığım yazılıyor. Ama ben 21 Ekim sabahı burada görevimin başındaydım. Adliyede bayramlaşma vardı. Yalan haber yapmaya devam ediyorlar. Seyahat firmasından tehditle faturaları aldıkları yönünde duyumlarım var.  Bu işi kimlerin organize ettiğini iyi biliyorum. Faturalarda dolar diye bir şey geçmez. Tamamen Dubai para birimi geçer” dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın kendisi ve diğer savcılar hakkında soruşturma izni vermesine ilişkin ise, “O zaman doğrular ortaya çıkar” diye yorum yaptı.  Dubai’de kaldığı otelin yaptığı açıklamayı ise bilmediğini söyleyen Öz, “Bunları basından öğreniyorum. Otel zaten kişisel bilgileri vermez. Açıklama yapması iyi olmuş. Hiçbir otelde Mr. Öz ve Family diye yazmaz. Kimliğini verirsin ona göre kayıt yapılır bu Türkiye’de de böyledir. Bu belgeyi düzenlemek zor bir şey değil” diye konuştu.  

Savcı Öz, gazetecileri odasına aldıktan sonra 3 tane sivil polis de gazetecilerle birlikte odaya girdi. Öz ise “aranızdaki polisler elini kaldırsın” dedi. Öz daha sonra “Önceden odamıza gazeteciler gelirdi. Şimdi polisler de geliyor” dedi. Sivil polisler daha sonra Öz’ün koruma polisleri tarafından odadan çıkartıldıktan sonra kimlik kontrolü yapıldı.

 

Yazılı açıklamanın belgesi