Zaman gazetesi yazarı Kerim Balcı, “Kaptanı gemiyi batırıyordu ve biz hasbelkader o gemideydik. Yalvardık, ikna olmadı. Uyardık, tınlamadı. “E bari biz inelim,” dedik, bizi hain, casus, sülük ilan etti. “Kendiniz inemezsiniz, indirirsem ben indiririm,” diye kibirlendi. Allah var, onu, hak etmediği kadar sevmiş ve bize yakışmayacak ölçüde bağlanmıştık ona. Kendi başımıza inmeye kalksak, inmekte zorlananlarımız olabilirdi. Sağ olsun, ite kaka, vura söve indirdi bizi gemisinden” dedi.
30 Mart seçimlerinin AKP’nin galibiyetiyle sonuçlanmasının ardından, Gülen cemaatinin oy potansiyeli de tartışma konusu oldu.
Zaman yazarı Kerim Balcı, dershane tartışmasıyla gün yüzüne çıkan cemaat-AKP kavgası ve 30 Mart seçimiyle ilgili bir yazı kaleme aldı.
Kerim Balcı’nın, Zaman gazetesinin bugünkü (4 Nisan 2014) nüshasında yayımlanan “AK Parti gemisinden, indik elhamdülillah” başlıklı yazısı şöyle:
AK Parti gemisinden, indik elhamdülillah
Kaptanı gemiyi batırıyordu ve biz hasbelkader o gemideydik. Yalvardık, ikna olmadı.
Uyardık, tınlamadı. “E bari biz inelim,” dedik, bizi hain, casus, sülük ilan etti. “Kendiniz inemezsiniz, indirirsem ben indiririm,” diye kibirlendi. Allah var, onu, hak etmediği kadar sevmiş ve bize yakışmayacak ölçüde bağlanmıştık ona. Kendi başımıza inmeye kalksak, inmekte zorlananlarımız olabilirdi. Sağ olsun, ite kaka, vura söve indirdi bizi gemisinden. Zor oldu; dayak yedik, sürüldük, aşağılandık, müesseselerimiz örgütlü bir şekilde saldırılara maruz bırakıldı, giderken “bekleyin, yine geleceğiz” tehdidini bırakarak gittiler. Ama günün sonunda, batmakta olan AK Parti gemisinden, indik elhamdülillah…
Bu seçimin kazananı biziz. Halkın teveccühüne talip insanlar değiliz ki ekser milletin AK Parti adaylarını desteklemiş olmasından gocunalım. Dünyanın makamlarına, koltuklarına, yatlarına, katlarına talip değiliz ki dövünelim. Rahat arayan insanlar değiliz ki rahatımız kaçmış olsun. İçimizde, o balkon fotoğrafında bulunmak emeli olan bir tek kişi yoktu ki öykünelim, ah u enin edelim. Hırsızın övgüsünü kim ister? Haraminin senasından kim haz alır? O balkon konuşmasında bize saldırılmasaydı kaygılanmalı değil miydik? Biz “karşı taraf” ilan edildiğimiz gün doğru tarafta olduğumuzu biliyorduk… Seçimler bütün Türkiye haritasını turuncuya boyasaydı ne kaybederdik! Bütün dünya kadar on yüz bin tanesini bir tek ferde kazandıracak bir davanın kara sevdalıları haritanın renklerinden gamlanır mı sanırsınız? AK Parti’nin muhayyel hayatının –velev bin yıl yaşasa– on yüz bin katından daha fazlasını bir tek ferde yaşatacak ebedi saadetin taliplileri dört beş sene sürecek yalancı ikbal sevdalarına kapılır mı hiç?
Halkın seçim mesajını biz şöyle okuyoruz: “Mal da yalan, mülk de yalan; kaptancığım, çok oyalandın, gel biraz daha oyalan…”
Aksi ihtimali düşünelim… AK Parti seçimden birinci parti olarak çıkmamış olsaydı… Kaptan zaten bizi gemiyi delmekle itham ediyordu. O zaman aynı gemide olduğumuz gerçeği, ilelebet aynı gemide kalacağımız yanılgısını oluşturmuştu. Dolayısıyla gemiye gelen her zarar bize de dokunacaktı. Başbakan, çok arzuladığı ve sonunda nail olduğu üzere sandıktan birinci parti olarak çıkamasaydı biz gemiyi batıran ekip bilinecektik. İslam’a ve dindarlığa karşı cibilli düşmanlıkları olan bazıları, “Gitti Erdoğan, geldi Cemaat! Gelen gideni aratır!” diyeceklerdi. Allah’a şükür, olmadı. Gemide AK Parti’nin kendi adamları ve yeni AK Partili eski Ergenekonculardan başka kimse kalmadı. Görüyoruz, bu gemi batıyor. Bizler, kaptanı da dahil, geminin bütün yolcu ve mürettebatının kurtulması için fiili duamızı yaptık; kavlî duamızı yapmaya da devam edeceğiz.
Gemi bizi topa tutar mı? Tutabilir. Dershanelerimiz hukuki olarak kapatıldı; sıra okullara, yurtlara, evlere gelir mi? Gelebilir. Birliğimiz dağılır mı? Dağılmaz! Dağılamaz!
Bizi binalar bir araya getirmemişti ki binalar elimizden alınınca dağılalım. Onlar derde derman idiler; ama biz derman arayışındayken değil, dert arayışındayken oluşturduk birliğimizi. Oralarda yüzümüz güldü, doğru, ama biz güldüğümüz günlerde değil, hep birlikte ağladığımız günlerce cemaat olduk. Derman elden alınmış, ne gam! Derdimizi de elimizden alamazlar ya! Yüzümüz gülemez hale gelecekmiş, ne ala! Gözyaşımıza da engel olamazlar ya! Allah yeryüzünü mescidimiz, gökyüzünü kubbemiz yapmış. Bizim namazımıza kim engel olası!
Hiç mi hata yapmadık? Yaptık! “Bu işi biz yaparız,” zannettiğimiz ölçüde hata yaptık. “Çoğuz,” dediğimiz ölçüde hata yaptık. Her şeyi Yapan Yüce Mevla bize hiçbir şeyi yapamayacağımızı bir defa daha öğretti. Biz O’nu unutmak üzereydik, O bize Kendisini hatırlattı.
Biz hiçiz! Sifiriz biz, sifir! Her şey O! Her şey O’ndan! Biz yoğuz!
Yoğu kim sindiresi!