Cumhuriyet gazetesi yazarı Çigdem Toker yolsuzluk operasyonu kapsamında gözaltına alınan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kağan Çağlayan'ın gözaltında verdiği ifadede "rüşvet alıp vermedim" sözleri sonrası Bakan Çağlayan'ın sahibi olduğu Akel Alüminyum şirketinin AKP döneminde aldığı ihaleler ve hızla büyümesini analiz etti. Toker yazısında Akel’in dış cephelerini giydirdiği sayısız bina arasında Halkbank Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı, Dikmen Polis Evi, AŞTİ, MHP genel merkezi, MTA binası, Diyarbakır Havaalanı gibi önemli kamusal binaların olduğuna dikkat çekti.
Toker, şirketin 180 bin TL olan sermayesinin Zafer Çağlayan'ın siyasete girmesinden sonra, 2 milyon TL’lik bir şirkete dönüştüğünü belirtti.
Çiğdem Toker'in Cumhuriyet gazetesinde "Bir Baba-Oğul Şirket Öyküsü" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında tutuklanan oğlu Salih Kaan Çağlayan’ın nöbetçi hâkime verdiği ifadede; “Rüşvet alıp vermediğini, kendisinin sanayici olduğunu, alüminyum cephe giydirme işini yaptığını” söylediği, basına yansıdı.
Çağlayan’ın söz ettiği şirketin adı; Akel Alüminyum A.Ş. Sanayici kökenli bir siyasetçi olan Zafer Çağlayan’ın 1976’da küçük bir atölye olarak kurduğu şirket, Ankara’nın bilinen sanayi kuruluşlarından biri. 12 yıl aralıksız sürdürdüğü Ankara Sanayi Odası Başkanlığı’nın ardından, tercihini siyasetten yana kullanan Çağlayan, 2007 genel seçimlerinde milletvekili seçildi. İkinci AKP Hükümeti’nin Sanayi ve Ticaret Bakanı oldu.
Çağlayan’ın bakanlığının ikinci ayıydı. Ankara’da, o sıra yapım aşamasında olan ATO Kongre Merkezi önünden geçerken, Akel Alüminyum’un büyük boyutlardaki pankartını gördüm. Binanın dış cephe giydirme işinin 2.7 milyon dolara ihale edildiğini öğrenince Çağlayan’ı arayarak, şirket yönetiminden çekilip çekilmediğini sordum. Çağlayan da siyasetle birlikte şirket yönetim kurulu başkanlığından ayrıldığını “Ancak daha şık olacaksa, hisselerini oğullarına devredip şirketten tamamen de çıkabileceğini” belirtip şunları söylemişti:
“O firmayı yoktan var ettim. 170 kişi çalışıyor. Bu şirketin içinden 20-30 şirket daha çıktı. Eşim, kardeşim var. İki oğlum da bu firmayı sürdürsünler diye endüstri mühendisliği ve iç mimarlık okuyorlar. Hem zaten hiç devlet ihalesine girmedi ve girmez de bizim firmamız.” (19 Eylül 2007-Hürriyet)
2 milyon TL’lik şirket
Altı yıl içinde neler olduğuna “açık kaynaklar” üzerinden bakalım:
Çağlayan -biraz gecikmeli de olsa- 20 Mart 2008’de, şirketteki yönetim kurulu başkanlığından çekilerek hisselerini oğullarına devrediyor. Sonrasında ise ticaret sicili kayıtları bize Akel Alüminyum’un hızla büyüdüğü gösteriyor... Çağlayan siyasete girmeden 180 bin TL olan şirket sermayesi önce 600 bin TL’ye yükseltiliyor. 6 Temmuz 2011’e geldiğimizde oğulların yönettiği Akel Alüminyum, sermayesini 1.4 milyon TL artırarak 2 milyon TL’lik bir şirkete dönüşüyor. Zafer Çağlayan Ekonomi Bakanı.
Halkbank ve Diyanet’in dış cepheleri
Akel Alüminyum bu dönemde “Referanslar” listesini hızla büyütüp çeşitlendiriyor. Şirketin internet sitesinde 59 binanın fotoğrafı var. Akel’in dış cephelerini “giydirdiği” sayısız bina arasında Halkbank Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı, Dikmen Polis Evi, AŞTİ, MHP genel merkezi, MTA binası, Diyarbakır Havaalanı gibi önemli kamusal binalar dikkat çekiyor. Yanı sıra, son beş yıl içinde Ankara’nın siluetini değiştiren pek çok AVM, otel, medya kuruluşlarının dış cepheleri: Rixos Grand Ankara, Ansera, AnkaMALL, Sheraton, Demirören genel müdürlük binası, Star TV temsilcilik binası, TV8...
Bu verilerden sonra, çok ağır bir iddia olan rüşvet konusuna hiç girmeden, basit bir soru soralım: Çağlayan bakan olmasaydı, oğullarına devrettiği şirketi beş yılda bu kadar hızlı büyüyüp gelirlerini artırabilir miydi?