Gündem

‘Yüzleşme olmadığı için içimiz rahat değil’

'Demirel, sevecen, tonton, sevimli bir siyasi figür olarak işlendi, oysa ki özellikle sol cenahta vermiş olduğu imaj hayli ağır'

18 Haziran 2015 02:43
Işıl Öz

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in hayatını kaybettiği 17 Haziran, aynı zamanda hukukçu ve siyasetçi Mehmet Zeki Tekiner’in öldürülüşünün de 35. yıldönümüydü. CHP Nevşehir Milletvekillliği ve ardından CHP Nevşehir İl Başkanlığı yapan, siyasi davalar için kendisine başvuranları geri çevirmeyen Tekiner, kent merkezinde uğradığı saldırıda hayatını kaybettiğinde, Süleyman Demirel başbakandı. Tekiner'in kızı Aylin Tekiner, T24’e konuştu.

“Süleyman Demirel, 70’li yıllara 80 ve 90’lı yıllara çok derin ve acı izler bırakmış bir siyasi aktör. 70’ler Deniz Gezmiş’ler ile andığımız bir döneme denk geliyor. 80 ve 80 öncesinde babam gibi pek çok faili meçhul cinayet var, 90’larda da başbakanlığı, cumhurbaşkanlığı sonrası ağır bir tablo ile karşıkarşıya kaldı bu ülke,” diyen Tekiner,  90’larda 360 kişinin üzerinde ismin gözaltında kaybolmasının ya da ülkenin faili meçhul cinayetler cennetine dönüşmesinin Demirel’in dönemine denk geldiğini, 17 Haziran 1980’de babası öldürüldüğünde Demirel’in yine başbakan olduğunu hatırlattı. 
 
Babası, katledildiğinde henüz iki yaşında olan Aylin Tekiner, o döneme dair şöyle konuştu: “Çocukları olarak biz o döneme doğrudan müdahil olamadık ama anlatılanlar ve belgeseli yaparken öğrendiklerimiz ölçüsünde biliyoruz ki babamın cenazesi de siyasi bir operasyonun parçasıydı. Çapraz ateşe tutulan tabuta 13 kurşunun isabet ettiği bir ortamda Süleyman Demirel yaşanan infiali çözmemek adına çok ciddi bir çaba içindeydi. Emniyet teşkilatını hiçbir şekilde cenazeyi korumaya dair yönlendirmemiş hatta geri çekmiş olması bizim için bir şey ifade ediyor. Cenazede çıkan çatışma, milletvekillerinin ve konvoya katılanların yaralanması, Ecevit’le birlikte yüz yirmi milletvekilinin olduğu bir ortamda emniyet müdürünün ortada olmaması ve bu durumdan herhangi bir rahatsızlık duyulmaması burada sistemli bir operasyonun olduğunu gösteriyor. Vali ortalıkta görünmüyor mesela. Dönemin CHP Genel Başkanı Ecevit’in Demirel’e telefon etmesi üzerine bir başka tablo çıkıyor ortaya ve Demirel’in bu işe el koymadığını görüyoruz. Ne gariptir ki o dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren Kayseri’den bir askeri birlik gönderip, bu işe el koyuyor.” 

Demirel’in 1987’de referandum sonrasında siyasi yaşama yeniden dönmesiyle beraber eskiden beri işlenmiş olan baba figürünün daha da görünür kılındığının altını çizen Tekiner, “ Demirel, sevecen, tonton, tıpkı Kenan Evren’e işledikleri gibi sevimli bir siyasi figür olarak işlendi. Televizyonlardan hatırlıyorum, bayramlarda el öpmeye gidilen bir şahsiyet oluverdi. Aklıselim, krizleri iyi çözmüş iyi bir devlet adamı olarak tarihe işlenmeye başladı. Oysa ki özellikle sol cenahta ve ateşin düştüğü ailelerde Süleyman Demirel’in vermiş olduğu imaj hayli ağır. Tartışılması ve yüzleşilmesi gereken bir nokta da bu imaj. Ne yazık ki bizim ülkemizde Evren’de de gördük ki bu adamlar ellerindeki kanı temizlemeden ve yüzleşmeden göçüp gittiler. Yüzleşme olmadığı için içimiz rahat değil. Öfkeliyiz. Kenan Evren öldüğünde insanlar bir şey söylemeye utanır vaziyetteydi, cenaze törenine de neyse ki giden çok az insan oldu ama Demirel’de aynı şeyi göremiyoruz, çünkü o bir diktatör olarak algılanmayacak, Türkiye’deki faili meçhul cinayetlerde çok önemli bir siyasi aktör olmasına karşın kendisini bu işin kıyısında gibi algılatmayı becerebilmiş bir isim olması sebebiyle hala övgüyle karşılanıyor” dedi.

 

‘Demirel’in 70,80 ve 90’ların ailelerinin üzerinde vebali çok büyük’

 

“Demirel’in babamla aynı tarihte ölmesini  ilahi bir adalet yorumu ile algılamamız mümkün değil. Biz adaleti burada, hukuk sisteminde çözmek üzere çaba sarfediyoruz. Toplumsal Bellek Platformu, Cumartesi Anneleri, Barış Aileleri ve niceleri Süleyman Demirel’in kim olduğunu, ne tür bir katil kollayıcı olduğunu ve elinin ne kadar kirli olduğunu biliyor. Üzüntümüz bu yüzleşmeyi gerçekleştiremeden bu insanların göçüp gitmiş olması. Bu nedenle öfkemiz büyük. Biz 36. yılında da babamı anacağız, 40. yılında da anacağız. Umudumuz Demirel ve onun türündeki siyasi aktörlerin anılmamak üzere yitip gitmeleri. Anılmak için hakettiği bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bizler onu hakettiği şekilde Galatasaray Meydanı’nda da ya da bulduğumuz her politik zeminde “anmaya” devam edeceğiz ve onun zihniyetini bu topraklardan silip atmanın mücadelesini vereceğiz.” 

 

‘Sorumluluğu çok büyük bir soyad’

 

“35. yıldayız şimdi, bir kez daha gördüm ki babam, öncelikle avukat kimliği ile yörede ciddi iz bırakmış bir isim. Her köyde, kasabada Zeki Tekiner ile bağı olan insanlar var. O zamanki genç nesil, öğrenci olan ve sol fraksiyonlar içerisinde yer alıp örgüt içerisinde birçok sorun yaşayan ve bugünün ellili, atmışlı yaş grubu insanlarla, o dönemin TÖB-DER’li öğretmenleriyle, sendikalı işçileriyle, çiftçisiyle karşılaştığımda, babamın ardında sorumluluğu çok büyük bir soyadını bize bıraktığını bir kez daha derinden hissettim. Seçim sürecinde gördük ki, babamın Nevşehir’deki misyonu bize büyük bir sorumluluk verdi ve bu misyonun devam ettirilmesinin önemini bir kez daha hatırladık. Nevşehir, ciddi bir muhafazakarlaşma yaşıyor. Değerlerde ciddi bir yitim var. Sola dair söylediğimiz her şey orada hayata geçirilmesi zorunlu olan şeyler. Zaman alacağını bilmekle birlikte, değerlerimize sahip çıkacağımıza dair kararlılığımız ve inancımız tamdır.”  

 

Mehmet Zeki Tekiner kimdir?

 

1929 yılında Nevşehir’de dünyaya geldi. Dört çocuklu bir ailenin ilk erkek çocuğu olması sebebiyle Tekiner, çocukluğunu Ankara’da Varidat Müdürü olarak görev yapan babasının yanında değil, dedesinin isteği üzerine Nevşehir’de geçirdi ve öğrenimine burada başladı. O dönemde Nevşehir’de lise bulunmadığından Ankara’ya gelerek, lise öğrenimini Kurtuluş Lisesi’nde tamamlayan Tekiner, 1952 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Tekiner’in ilk görev yeri savcı olarak atandığı Adıyaman’ın Besni ilçesiydi. Bir yıl sonra ise serbest avukatlık yapmak üzere yaşamının geri kalanını geçireceği memleketi Nevşehir’e geri döndü. 1951 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye oldu. 1955 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Nevşehir İl Başkanlığı görevini üstlendi. 27 Mayıs’ın ardından 1961 yılında Nevşehir il temsilcisi olarak TBMM’de Kurucu Meclis Üyeliği yaptı ve 1961 Anayasası'nın hazırlanmasında bir hukukçu olarak etkin rol aldı. Muhtelif tarihlerde il başkanlığı yapan Mehmet Zeki Tekiner, 1973’te Nevşehir CHP Milletvekili seçildi. 1977 yılındaki senatör adaylığının ardından öldürüldüğü güne kadar il başkanlığı görevine devam etti. Nevşehir’de genelde siyasi davalarda ilk adres olarak başvurulan ve bu davaları hiçbir karşılık beklemeksizin üstlenen, Orta Anadolu’nun kanaat önderlerinden olan evli ve üç çocuk babası Avukat Mehmet Zeki Tekiner, 11 Şubat 1980 tarihinde evinde uğradığı silahlı saldırıdan yaralı olarak kurtuldu, 17 Haziran 1980’de şehir merkezinde uğradığı ikinci silahlı saldırı sonucu ise hayatını kaybetti.

18 Haziran 1980 günü Nevşehir’de düzenlenen cenaze töreninde konvoya çapraz ateş açıldı, çok sayıda milletvekili ve vatandaş yaralandı. O gün omuzlarda taşınan Tekiner’in naaşı hedef alındı. İnfial sırasında yirmi dakika yerde kalan tabuta 13 kurşun isabet etti. 19 Haziran 1980 günü ise Ankara, Tekiner’i, içindeki bitmez tükenmez hoşgörü ve sevginin büyüklüğüne yaraşır bir kortejle, son yolculuğuna uğurladı.