Işıl Öz/T24
Bildiride, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Gezi Parkı Direnişi bağlamında sürdürülen protestoları küçümseyen ve marjinalleştiren söylemini reddetiklerini, bunun demokratik bir halk hareketi olduğunu belirtiyorlar. Gezi Parkı direnişçilerinin istekleri ile paralel olarak, Gezi Parkı'nın park olarak kalmasını, halen yaşanan baskı ve polis zulmünün hemen sona ermesini, gözaltındakilerin tıbbî ihtiyaçlarının karşılanmasını ve anayasal savunma haklarının güvence altına alınmasını, ayrıca hiçbir şiddete karışmadığı halde sırf barışcıl gösteri hakkını kullandığı için gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını, orantısız güç kullanan ve şiddete göz yuman sorumlulardan hesap sorulmasını ve katılımcı demokrasi kültürünün hızla hayata geçirilmesini talep ediyorlar.
Bildirinin aslını okumak için tıklayın
'Gezi Parkı Direnişi Türkiye çapında bir insan hakları ve ifade özgürlüğü mücadelesine dönüşmüştür'
Bu bildiriye katılanlar arasında, Türkiye'de akademik araştırma ve ifade özgürlüğüne yönelik artan baskı ve tehditlere dikkat çekmek için, 2011 yılında Kuzey Amerika'da Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye üzerine araştırma yapan akademisyenler tarafından kurulan GIT Kuzey Amerika çalışma grubu da var. T24'e özel görüş aldığımız GIT üyeleri, Gezi Parkı Direnişi ile bağlantılı gelişmeleri ilgi ve endişeyle izlediklerini söylediler ve eklediler: "Geldiğimiz noktada 'Gezi Parkı Direnişi' Türkiye çapında bir insan hakları ve ifade özgürlüğü mücadelesine dönüşmüştür. Ancak bu spontan halk hareketinin temsil ettiği demokratik ufuk AKP hükümetinin yoğun şiddeti ve baskısıyla karşı karşıyadır. Bu bağlamda Kuzey Amerika'da, AKP ile yakından ilişkili bazı Türkiye kökenli ticari ve akademik çevrelerin lobicilik faaliyeti olarak bu baskı ve çarpıtma politikalarına destek vermelerini esefle izliyor, böyle bir girişimin hiçbir şekilde parçası veya yanında olmadığımızı kamuoyuna duyuruyoruz."