Hollanda hükümeti ve Almanya'da yerel yönetimlerin Türkiyeli bakanların konuşmacı olarak katılacakları etkinliklere izin vermemesiyle başlayan tartışmalar, "Yurt dışında propaganda yapılması serbest mi, değil mi?" sorusunu da gündeme getirdi.
AKP milletvekillerinin oylarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kabul edilen ve 22 Mart 2008 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren değişiklikle, “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun"un 10. maddesinde, yurt dışında propaganda yapılması şu ifadeyle yasaklanmıştı:
"Yurt dışında ve yurt dışı temsilciliklerde seçim propagandası yapılamaz."
Söz konusu yasak, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 15 Şubat 2017 tarihli 109 No’lu kararında da şöyle ifade ediliyor:
"Yurt dışında ve gümrük kapılarında her türlü propagandanın yasak olduğuna…”
"Yurt dışında ve gümrük kapılarında kapalı yerlerde propaganda yapılamayacağına..."
"Yurt dışında açık yerlerde ve gümrük kapılarında sözlü propaganda yapılamayacağına…”
"Yurt dışında yayımlanan yazılı basında ilân ve reklam yoluyla yazılı veya görüntülü propaganda yapılamayacağına…"
"Yurt dışında ve gümrük kapılarında hiçbir şekilde kamuoyu araştırmaları, anketler, tahminler ve mini referandum gibi yayınların yapılamayacağına…"
"Yurt dışında ve gümrük kapılarında hoparlörle propaganda yapılamayacağına…"
"Yurt dışında ve gümrük kapılarında propaganda amaçlı yayın ve malzeme dağıtılamayacağına karar verilmiştir"
"Yasak ama cezai yaptırımı yok"
Avukat Arif Ali Cangı ise, siyasetçilerin yurt dışında propaganda yapması hâlinde yasaya aykırı davranacaklarını ancak herhangi bir cezai yaptırıma uğramayacaklarını şöyle anlatıyor:
"Siyasetçiler bu yasadan ötürü tedirgin olmasın. Yurt dışında propaganda yapmayı yasaklayan yasa var ama yasaya uyulmaması durumunda uygulanacak cezai yaptırım yok. YSK duruma müdahale ederek ceza verebilir ama böyle bir durumla karşılaşacağımızı sanmıyorum. Toplantılarını yapmalarının önüne engel çıkarmayan ülkelerde cezai yaptırım korkusu olmadan gönül rahatlığıyla toplantılarını gerçekleştirebilirler"
Ne olmuştu?
Almanya'daki yerel yönetimler, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın konuşmacı olarak katılacağı etkinliklere izin vermemişti.
Bekir Bozdağ, söz konusu iptallerin "Evet" oylarını engellemeye yönelik olduğunu iddia ederken, salonun güvenlik zafiyeti olduğu gerekçesiyle konuşmasına izin verilmeyen Mevlüt Çavuşoğlu ise, Almanya'ya giderek Türkiye Başkonsolosluğu’nun rezidansında konuştu. Bozdağ gibi Çavuşoğlu da, burada yaptığı konuşmasında "Evet" diyenlerin engellendiğini, "Hayır" diyenlere ise yardımcı olunduğunu savundu.
YSK'nın 15 Şubat 2017 tarihli 109 No’lu kararında ise şu ifadeler yer alıyordu:
"b) Mabetlerde, okullarda, kışla, karargâh, ordugâh gibi, askeri bina ve tesislerle askeri mahfillerde ve kamu hizmeti görülen diğer yerlerde, kapalı yer toplantısı yapılamayacağına (298/51-son). c) Yurt dışında ve gümrük kapılarında kapalı yerlerde propaganda yapılamayacağına karar verilmiştir."
Almanya'daki iptallere muhalefet kanadından da tepki gelmişti. Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Almanya'nın Filderstadt kentinde yarın yapacağı 'referandumda Hayır' konulu toplantıya katılmaktan vazgeçmişti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Almanya Başbakanı yanlıştan dönüş yapmalı, gerilimi artıracak eylem ve adımlardan kaçınmalıdır. Sabır ve soğukkanlılıkla ilişkilerin düzeltilmesinin yolu aranmalıdır" derken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da "Asla ve asla doğru değildir. Hem dünyaya demokrasi dersi verirsiniz hem bir partinin 2 bakanı konuşmak ister siz bu konuşmayı şu veya bu gerekçeyle yasaklarsınız. Asla doğru bulmuyoruz" ifadesini kullanmıştı.
'Nazi' benzetmesi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Almanya'daki toplantılarına izin verilememesini şu sözlerle eleştirmişti:
"Ey Almanya sizin demokrasiyle uzaktan yakından alakanız yok. Sizin uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil. Bize demokrasi dersi vereceksiniz, gelince orada Türk Bakanı konuşturmayacaksınız. Bunları uluslararası toplu olarak dile getireceğiz. Dünyaya rezil rüsva edeceğiz."
Erdoğan'ın "Nazi" benzetmesi, iki ülke arasında Die Welt muhabiri Deniz Yücel'in tutuklanmasıyla başlayan gerginliği bir adım daha ileri taşımıştı. Almanya Başbakanı Angela Merkel, "Nazi" benzetmesine tepki göstererek "Böyle yersiz açıklamaları ciddiye alıp yorum bile yapmak mümkün değil" demişti. Merkel Türkiye'deki referandum kampanyasında yapılmış olmalarının da bu tür açıklamaları meşrulaştırmadığını söylemişti.
Hollanda, Çavuşoğlu'nun iniş iznini iptal etti
Son olarak Hollanda, Rotterdam'a gitmeye hazırlanan Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçuş izninin iptal edildiğini açıkladı. Çavuşoğlu'nun ziyaretiyle ilgili olarak Türk yetkililerle kabul edilebilir bir çözüm için görüşmeler yapıldığı ifade edilen açıklamada "Ancak Türkiye'nin yaptırım uygulayacağına dair tehdidi makul bir çözüm arayışını imkânsızlaştırdı. Bunun üzerine Hollanda iniş iznini iptal etti" dendi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, Çavuşoğlu'nun uçuş izninin güvenlik endişesi nedeniyle iptal edilmesine ilişkin olarak Hollanda'ya tepki gösterdi. "Hollanda, bir sıçrarsın iki sıçrarsın; oradaki vatandaşlarımız 16 Nisan'da tezgâhınızı bozacak" diyen Erdoğan, "Siz istediğiniz kadar Dışişleri Bakanımızın uçağını kaldırma. Bakalım senin uçakların bu ülkeye bundan sonra nasıl gelecek? Ben burada diplomasiyi konuşuyorum, vatandaşların uçaklarına bir şey diyemeyiz. Bunlar Nazi kalıntısı, bunlar faşist" diye konuştu.