Yunanistan'ın itibarı Avrupalılar nezdinde son günlerde hararetli tartışmalara konu oluyor. Ancak mesele yeni değil. Kamuoyu yoklamalarına göre 1981 yılında Avrupa Birliği'ne üye olan Yunanistan kıtada istikrarın ve uyumun en güçlü garantörlerinden biri olarak görülüyor. Ama kriz dönemleri gelip çatınca Yunanistan'da Avrupa Birliği'ne yönelik yaklaşımlar da değişebiliyor.
Pazartesi 20 binden fazla insan Yunanistan Parlamentosu'nun önünde toplanarak referandumda "Hayır" denilmesini teşvik etmek amacıyla gösteri yapmıştı. Göstericiler "Hayır" demenin aynı zamanda dışarıdan dikte edilen politikalara da karşı çıkmak anlamına geldiğini ifade ediyorlardı. Ancak göstericiler bu tavrın "Avrupa Birliği'nden ayrılma niyeti" olarak algılanmaması gerektiğinin de altını çiziyorlardı.
İki gün sonra başka bir gösteride de tasarruf politikalarına yönelik eleştiriler dile gelmişti. Şu anda "Hayır" diyenlerin sayıları fazla gibi görünse de anket kuruluşları pazar günkü referandumda başa baş bir yarışın yaşanacağını belirtiyorlar.
Kendi hayatını yaşama özgürlüğü
Spiros Koreas sokağa çıkan Yunanlılardan biri. 50 yaşındaki Koreas'a göre sokağa çıkmak, "Kendi hayatını yaşama özgürlüğünü yeniden elde etmek" anlamına geliyor. Bu yüzden de Pazar günü herkese "Hayır" deme çağrısı yaptığını vurguluyor.
Yunanistan'da "Evetçiler" ile "Hayırcılar" arasında heyecanlı, bir o kadar da duygusal tartışmalar yapılıyor. Gösteri için meydanlara dökülenler sadece geleceklerini değil, aynı zamanda geçmişlerini de müdafaa ettiklerini düşünüyorlar. Sonuçta babaları da daha fazla demokrasi çağrısıyla gösteriler düzenlemişlerdi. Hayırcılardan Sonya, "1965 Temmuzunda demokratik yollarla seçilmiş hükümet görevden edilmişti. Biz o zaman da sokağa dökülüp demokrasiyi korumak için gösteri yapmıştık. 50 yıl sonra 2015 Temmuzunda bilhassa kendini demokrasinin beşiği olarak tanımlayan AB'nin müdahalesine karşı sokağa çıkacağımızı hiç düşünmemiştim" diye konuyor.
1965'de Kral Konstantin yeni seçilen sol liberal Yorgo Papandreu hükümetine "Ülkeyi komünistleştirecek" gerekçesiyle direnişe geçmesi üzerine Yunanistan'da kaos ortamı oluşmuş, siyasi istikrar bozulmuş, art arda hükümet krizleri çıkmıştı. Oluşan kaos ortamı 1967'de askeri müdahaleyi beraberinde getirmişti. Bu süreçten sonra Yunan siyasetinde günümüzde de etkili olan "Papandreu Hanedanlığı" ortaya çıkmıştı.
Avrupa'yla devam
Yunanistan'daki "Evetçiler" de geçtiğimiz salı farklı argümanlarla sokağa çıktılar. Uzun süredir gösterilere katılmadığını anlatan 44 yaşındaki Vassiliki adlı kadın gösterici, "Ama bu kez mutlaka katılmam gerektiğini düşündüm. Avrupa'dan başka bir seçenek düşünemiyorum. Çünkü ülkemizin geleceğini düşünüyorum" diyor.
Referandumda "Evet" diyecek olanlar ülkenin Avrupa Birliği içindeki mevcudiyetini sürdürmesi gerektiğine inanıyorlar. Onlara göre referandumda evet oyu kullanmak Yunanistan'ın AB'deki varlığını sürdürmesi anlamına geliyor. Diğer taraftakiler ise referandumun AB'nin geleceğiyle değil, tasarruf önlemleriyle ilgili kreditörlerce sunulan tavsiyeleri kapsadığını ileri sürüyorlar.
Referanduma yönelik düşünceler, bakış açılarına göre değişiyor. Başbakan Tsipras baktığı noktadan ‘hayırı' işaret ediyor. Çünkü ona göre, "Evet diyen, tasarruf politikalarının sürmesinden sorumlu olur". Başbakan bu sözleri önceki Çarşamba günü katıldığı bir televizyon programında sarf etmişti. Başka bir televizyon programında Tsipras'ın açıklamasını değerlendiren yazar Kristos Komenidis ise, "Bir başbakanın seçmenleri sadece düşüncelerini ortaya koydukları için suçlu ilan etmesine daha önce hiç rastlamamıştık, hatta otoriter rejimlerde bile böyle bir durum yaşanmamıştı" diyerek tepki gösterdi.