Gündem

'Yunanistan da suçsuz değil'

Avrupa'daki sığınmacı krizi ve ABD’de “Süper Salı” ara seçimlerinin sonuçları bugünkü Alman basınından seçtiğimiz konuları oluşturuyor.

02 Mart 2016 23:40


Frankfurter Allgemeine Zeitung, yorumunda sığınmacı krizinde kritik bir noktaya gelinmesinde Yunanistan’ın da tamamen suçsuz olmadığına dikkat çekiyor:

“Yunan hükümeti aylar boyunca sığınmacıları kuzeye yönlendirdi, diğer AB ülkelerinin protestolarıyla da fazlaca ilgilenmedi. Buna rağmen Avrupa’nın sığınmacılar konusunda yönünü belirlemek üzere başlattığı tartışmayı zaten çok zayıflamış olan bir üye ülkenin sırtından gerçekleştirmek istemesi emsalsiz bir olay! Çünkü Makedonya’nın güney sınırında olan biten tam budur! Avusturya diğer Balkan ülkeleri ile birlikte ulusal sınır kontrollerinden oluşan bir çözümü geçerli kılmaya çalışıyor. Buna karşın Almanya sınır güvenliğinin daha güneyde, Yunanistan-Türkiye sınırında sağlanmasından yana. Ve Başbakan Merkel bu defa Dublin kurallarında ‘insanî bir istisna’ yapmaya da hiç niyetli değil.”

Hamburger Abendblatt gazetesi ise Başbakan Merkel’ın sığınmacılara ilişkin stratejisini değiştirmekte olduğu görüşünde:

“Başbakan’ın politikalarını değiştirmekte olduğu apaçık ortada. Angela Merkel, Makedonya-Yunanistan sınırındaki sığınmacı dramına bundan tam altı ay öncesinden tamamen farklı bir tepki veriyor. O zamanlar onbinlerce sığınmacının geldiği Budapeşte’deki o yürekler acısı görüntüler nedeniyle sığınmacıların Almanya’ya rahat bir biçimde geçmesine izin vermişti. Şimdi ise Merkel sert tavır alıyor. Idomeni’deki durumun gittikçe daha kritik bir hale gelmesi, sığınmacı krizine Avrupa tarzı bir çözüm bulunmasını dayatabilir.”

ABD'de başkanlık yarışının kritik dönemeci olan “Süper Salı”nın galipleri, Cumhuriyetçilerin adayı Trump ile Demokratların adayı Clinton oldu. Frankfurter Rundschau gazetesinin konuya ilişkin yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Trump geriye dönük, otoriter sloganları ve siyasi konseptlerden yoksun olmasıyla sadece Cumhuriyetçilerin Beyaz Saray'a girme opsiyonlarını değil, gelecekte var olma şanslarını da heba ediyor. Ama tüm bunlar Demokratları sevindirmesin! Hillary Clinton’ın işi o kadar kolay değil. Clinton’ın şimdiye kadar kullandığı slogan, Obama’nın politikalarını devam ettirmek oldu. Ancak tıpkı Obama gibi Clinton da ABD’nin kutuplaşmış seçmenini birleştirici bir çözüm yolu bulamadı. Trump Amerika’yı güçlendireceğini söylüyor ama bunu nasıl yapacağını açıklayamıyor. Ama gerekirse azınlıkların sırtından bunu yapmayı deneyeceği şimdiden belli. Trump toplumu şimdiye kadarkinden daha fazla kutuplaştırıyor. Hillary Clinton’ın ise seçim kampanyalarında sosyo-ekonomik gelişmeleri nasıl dönüştüreceğini, böylece nasıl daha fazla sayıda Amerikan vatandaşının yeniden olumlu ekonomik perspektifler kazanacağını gözler önüne sermesi gerekecek. Bu hedefe ulaşmak için ‘herşey şimdiye kadar olduğu gibi devam etsin” demek yeterli olmaz. Bu durumda Trump’ın işi belki o kadar da zor olmayacak.”

Stuttgarter Zeitung ABD'deki ara seçimi adayların dış politikaları açısından değerlendiriyor:

“Clinton Obama’nın politikalarından farklı olarak Avrupalılara belki daha fazla sorumluluk yükleyecek. Ancak bunun Trump’a karşı bir getirisi olmayacak. Zira Trump’ın şu an için herhangi bir dış politika konseptinin olup olmadığına ve varsa bunun nasıl bir politika olacağına dair hiçbir işaret bulunmuyor. ABD’nin Meksika sınırına duvar çekilmesi ve Müslümanların ABD’ye girişlerine yasak getirilmesi gibi talepleri ise hiç iyiye alamet değil! Ancak Amerikan seçimlerindeki kamuoyu araştırmaları kadar güven duyulmayacak başka bir şey yoktur. Eğer bu araştırmaların sonuçları yanlış çıkacak olursa, o zaman dünya kamuoyunun George W. Bush'u özlemesi bile gündeme gelebilir.”