Dünya

Yükü düşler olan tren

Tren, hızla karanlığı yırtarak ya da gün ışıklarını yararak onları mutlka karşılaşmak zorunda oldukları makus talihlerine götürür

05 Ekim 2013 21:03

 

Erol Anar

Meksika’da ünlü bir tren hattı var, bu hatta yük trenleri sefer yapıyor genellikle. Bu hattaki trenler, Meksika’dan ABD sınırına kadar uzanan uzun bir çizgide sefer yapıyorlar. Bu trene, Meksikalılar “ölüm  treni” (El Tren de la Muerte diyorlar. Dünya medyasında da bazen bu konu, bir tren kazası olduğunda gündeme gelir.

Bu trenin yolcuları yalnızca Meksikalı değildir; Guatemala, Nikaragua, Honduras ve diğer Orta Amerika ülkeleri vatandaşlarıdır. Güney Amerika’dan da şansını deneyenler vardır.

Bu tren hattının özelliği, yük trenlerinin üzerinde kaçak yolculuk yapan ve ABD sınırına ulaşmaya çalışan insanların yolculuğudur. Bu insanlar, yaklaşık 20-25 günlük yolculuktan sonra ABD sınırına ulaşıyorlar. Yolculuk görünüşte “bedava”; ancak bazen yolculuk bedelini kişi canıyla ödeyebiliyor. Geceyi hızla yırtarak uzaklara bir ırmak gibi akan, bu trenin düdüğü, ölümün düdüğü anlamına gelebiliyor. Hızla giden trenin üzerinden düşerek birçok kişi ölüyor; uyumak da tehlikeli, düşme riski var. Daha birçok risk daha içeriyor bu ölüm  yolculuğu. Kişiler yanlarında en az 1.100 dolar kadar bir para taşımak durumundalar.

Sınıra ulaşmakla herşey sona ermiyor, bir de bu göçmenler için ABD sınırını kaçak olarak geçmek gerekiyor. Her yıl onbinlerce Latin Amerikalı bu tren ile şansını deniyor.

Bu trenle ilgili dokümanter filmler izlemiş ve çeşitli yazılar okumustum.
Geçenlerde bu ölüm treni raydan çıkıp, trenin üzerindeki 300 kaçak yolcudan 12’si ölünce, yeniden bu treni hatırladım. Ve yazmaya karar verdim.

 

İnsan neden canını ortaya koyarak böyle bir yolculuğa çıkar?

 

İnsan neden canını ortaya koyarak böylesi bir yolculuğa çıkar? Dünyanın dört bir yanında yoksul ülkelerden insanlar, kaçak olarak teknelerle, araçlarla, dağlardan yürüyerek zengin ülkelere girmeye çalışıyorlar. Bu ükelerdeki hayatın cennet olduğunu düşleyerek böyle bir ölüm  yolculuğunu göze alıyorlar. Mülteci ya da ekonomik göçmen olmak istiyorlar. Ancak vize engeli, yoksul insanları bu yolculuga illegal olarak çıkmaya yöneltiyor.

İnsanların daha iyi ekonomik koşullarda yaşamaları bir haktır. Aslında vize olmadan insanlar dünyanın dört bir yanında özgürce seyahat edebilmeli ve istedikleri yerde de yaşayabilmelidirler. Çünkü bu dünyada, bir ulusa ait olmadan önce insanlığa aitiz.

 

'Bu trende yolculuğa dayanmak çok güç'

 

El Salvadorlu 39 yaşındaki Oscar bu trene birçok kez bindiğini belirtiyor, iki kez ABD sınırına ulaşmayı başarmış, ancak ABD polisi tarafından sınırdışı edilmiş. Bu yüzden Oscar bütün bu uzun yolu ve tehlikelerini biliyor. "Eğer yağmur yağarsa ıslanıyorsun, Fakat en azından kendini daha dinç hissediyorsun, yorgun hissetmiyorsun. En kötü şey üzerinde parlayan yakıcı güneş, o seni yorgun, bitik hissettiyor. Bu trene 14-16 saat dayanmak bile güç." diyor Oscar. Ayrıca kendisi bu tren ile yolculuğun eskisinden daha tehlikeli olduğunu ve bu yüzden ABD düşünden vazgeçtiğini de belirtiyor.

Ayrıca “ölüm treni” uyuşturucu yolu üzerinden de geçiyor. Bazı kaçak yolcular, burada uyuşturucu çetelerinin ağlarına düşüyorlar. Göçmenlerin organize suç için kolay bir av olduğu ifade ediliyor. Bazen bu yolcular, hırsızlar tarafından gasp ediliyorlar. Ayrıca tren çalışanları da, onları treninin üzerinden indirmekle tehdit ederek para sızdırıyorlar. Bunların yanısıra mafya çeteleri de kaçak yolculardan, geçtikleri en az 3-4  yolda, yaklaşık 100'er dolar  haraç alıyorlar. Cinsel taciz ve kaçırma olayları da sık sık yaşanıyor.

Meksika ya da ABD bu göçmenlerin ölmelerini ya da yollarda soyulmalarını önleyecek hiçbir şey yapmadı bugüne dek.

Göçmenler ABD sınırına ulaşacak kadar “şanslılarsa”, burada da onları ABD polisi bekliyor. Sınırdan geçmek hiç de göründüğü kadar kolay değil. Göçmenlerin haklarını savunan insan hakları savunucuları ise çoğu zaman ölüm  tehditleri altında görev yapıyorlar.

Eğer ABD’ye kaçak olarak girme şansını yakalasalar da, “illegal bir göçmen” olarak her an yakalanarak sınırdışı edilme tehlikesi ile karşı karşıyalar. Ayrıca yasal oturumları olmadığından günde 10 dolara kaçak işlerde çalışırlar. ABD’de dil kursuna giderken Meksikalı bazı arkadaşlarım vardı. Bunlar kaçak olarak değil, vize ile gelmişlerdi. Ancak çalışma izinleri olmadığından kaçak olarak 10 dolara Meksika barlarında, restoranlarında bulaşık yıkıyorlardı. Bır de illegal göçmenin halini düşününüz...

Şimdiye dek ölüm treni, edebiyata, makalelelere, uzun metrajlı ya da dokümanter filmlere konu oldu.

 

Düşler ve gerçeğin çarpışması

 

O tren Meksika’nın bir ucundan kalkar. Günlerce süren yolculuktan sonra nereye varacağı bellidir. Ancak aynı şey, istenmeyen bir yük gibi sırtında taşıdığı insanlar için geçerli değildir. Onların nereye varacağı belli değildir. Trenden düşerek mi ölecekler, uyuşturucu çetelerinin eline mi düşecekler, yoksa sınırda polis tarafından vurulacaklar mı?

Bu soruların yanıtlarını kendileri dahil kimse bilmez.

Tren, hızla karanlığı yırtarak ya da gün ışıklarını yararak onları  mutlka karşılaşmak zorunda oldukları makus talihlerine götürür.

Bu bir çarpışmadır aslında,  düşler ile gerçeğin çarpışması. Ve ne yazık ki düşler çoğu zaman katı gerçeklere karşı kaybeder.

Düşler söndüğünde ise geride ne göçmen kalmıştır, ne de umutları...

Gerçekte inilecek son istasyon ölüm değil, düşlerin sona erdiği noktadır.

İşte ölüm de zaten orada beklemektedir.