Dünya

Yorum: Veri hırsızı, Twitter ve bizler

DW'den Martin Muno Almanya'daki veri hırsızlığının arkasında profesyonel hacker çetelerinin değil, bir öğrencinin olmasının rahatlama vesilesi olmaması gerektiği görüşünde. Muno, "şifre kullanmayı öğrenemedik" diyor.

09 Ocak 2019 15:28

Alman kamuoyunu günlerdir meşgul eden veri hırsızlığı skandalından 20 yaşındaki bir gencin sorumlu olduğu ortaya çıktı. Genç öğrenci suçu tek başına ve siyasetçilerle ünlü şahısların söylemlerine duyduğu öfkeyi dışa vurmak için işlediğini söyledi. Suçun siyasi boyutunun olmadığı anlaşıldı. Olayın arkasında ne yabancı gizli servislerin, ne de Rus ‘trolcülerin' olduğu kesinlik kazandı. Ancak skandal bir gencin tatsız dijital şakası olarak geçiştirilemez.

Bu olay bilincimizin dijital ilerlemenin çok gerisinde kaldığı gerçeğini yüzümüze vurdu. Skandal, hem bütün uyarılara rağmen özel verilerimize gereken özeni göstermediğimiz için, hem de sosyal medya düşünce duygu ve davranışlarımızı değiştirmesi bakımından önemli.

Şifre kullanmayı öğrenemedik

Üşengeçliğimiz hakkında son günlerde çok yazıldı, söylendi. Veri güvenliğinin korunmasındaki sistemik açığı ekranın yarım metre önünde oturanda aramak gerekir. Unutmamak için kırılması son derece kolay şifreler kullanıyoruz. Çift faktörlü kimlik ibrazı, şifre yönetimi, hatta kodlamayı da bilmiyoruz. "Veri tutumluluğu" kavramının bile yabancısıyız.

Toplum hayatımızı değiştirdiğinden, sosyal medyanın internet ortamındaki davranışlarımızı etkileyiş tarzı çok daha önemli sayılır. 20 yaşındaki öğrenci modern medya diliyle "doxing" yaptı, yani bir kişinin izini sürme veya internetteki kaynakları kullanarak bir birey hakkında bilgi toplama tekniğini uyguladı. "Doxing" genellikle başkasına iftira atmak ya da sözlü saldırıya maruz bırakmak için kullanılır. Sinsice başkasının itibarını zedeleme yöntemidir. Faili meçhuldür ve internet korsanları tarafından ele geçirilen "Orbit" adlı Twitter hesabından haset yaymada birebirdir.

"Twitter bende tepki uyandırıyor"

Yeşiller Partisi Eş Başkanı Robert Habeck de hem veri hırsızlığının kurbanı hem de Twitter'in tövbekâr failleri arasına girdi. Habeck, Thüringen eyaletindeki seçim kampanyası ile ilgili talihsiz açıklamalarına gösterilen tepki üzerine Twitter hesabını kapatacağını duyurdu. Habeck kararını şöyle gerekçelendirdi: "Hiçbir dijital medyada Twitter'deki kadar saldırganlık, kötü niyetlilik, nefret ve kışkırtma yoktur. Twitter beni, daha saldırgan, daha yüksek sesli, daha polemikçi ve daha sivri olmaya itiyor. Bunu da öyle hızlı yapıyor ki, insan konuşmadan önce düşünmekte zorlanıyor.”

Sosyal medyada mesaj paylaşan herkes Habeck ile aynı şeyleri tecrübe ediyor. Bir televizyon sunucusu Twitter hesabından "Naziler defolsun" sloganını kullandığı için hakaret salvosuna tutulmuş ve "ırzına geçilmesi, öldürülmesi ya da sakat bırakılması dileklerine" maruz kalmıştı. Tartışma kültürü ilkelleşmeye doğru gidiyor. Yazar Carolin Emcke Alman Kitabevleri Barış Ödülü'nü aldığı 2016 yılındaki teşekkür konuşmasında "Çağımızın sosyal patolojisi bizi gruplara ayırıp parçalara bölmesi, kimliğe ve farklara göre kümeleştirmesidir” demişti. Emcke'nin sözleri güncelliğinden hiçbir şey kaybetmedi.

Buzdağının görünen kısmı

Siyasi çekişme karmaşasında olanlar sosyal medyadaki genel tartışma kültürümüze de yansıyor. Sloganlar, kısaltmalar, sivriltmeler ve kabalıklar günlük konuşmalarımızı da etkiliyor. Başkasına zarar vermede kullanılan veri hırsızlığı ve "doxing" buzdağının sadece görünen kısmıdır. Kaybetmekte olduğumuz saygılı iletişimde bulunma hasleti buzdağının suyun altında kalan kısmıdır. Buzdağının bu kısmı görünen kısmından çok daha büyüktür.

Martin Muno

© Deutsche Welle Türkçe