Dünya

Yorum: Tehlike henüz geçmedi

DW'den Jamsheed Faroughi, ABD Başkanı Trump'ın İran ile nükleer anlaşmayı askıya almaktan şimdilik vazgeçmesinin bir iyi, bir de kötü haberi içinde barındırdığı görüşünde.

15 Ocak 2018 21:40

Sıkça rastlandığı gibi burada da bir iyi, bir de kötü haber var. Dağ, sancıdan kıvrandı ama sonunda sadece fare doğurdu. Beyaz Saray’ın kararından önce büyük tantana kopmasına rağmen, dünya kamuoyu ve İran için etkisi sınırlı kaldı. En azından şimdilik.

Bu da isabetli oldu. İran ile yapılan nükleer anlaşma, hiç şüphesiz son yılların en büyük diplomatik kazanımlarından biriydi. Uluslararası devletler topluluğu, ciddi krizlerin diploması yoluyla da çözülebileceğini gösterdi. Aynı zamanda “diplomasi silahının”, diğer seçenek olan “silahlı diplomasiye” nazaran çok daha iyi, insancıl ve ucuz olduğu da görüldü. Bu, sorunların çözüm yöntemine dair ders çıkarılması gereken bir deneyim. Örneğin Kuzey Kore ile devam eden nükleer anlaşmazlıkta.

Trump’ın çıkmazı

Beyaz Saray’ın, nükleer anlaşmadan şimdilik çekilmeme kararı vermesi, İran’a eskiden uygulanan yaptırımların en az 120 gün daha askıda kalması anlamına geliyor. Oysa daha geçen ekim ayında Trump aksi yönde karar vermişti. İran’ın, nükleer anlaşmanın koşullarına uymadığını savunan Başkan, meseleyi ABD Kongresi’ne havale etmişti. Kongre ise topu yeniden Beyaz Saray’a attı. Trump’ın önünde iki seçenek vardı: Müeyyideleri uygulamak ya da askıya almak. Başkan, ikinci seçenekte karar kıldı.

İlk seçenek, anlaşmanın sonu anlamına gelebilirdi. Avrupalılar dahil herkesin bildiği bir gerçek var; o da nükleer anlaşmanın ABD olmadan işlemeyeceği. 5+1’ler, yani BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya’dan oluşan grup, İran ile masaya oturup anlaşmayı hayata geçirmişti. Şimdi eğer 6-1 olur, yani ABD bu grubu terkederse anlaşma başarısızlığa mahkum edilir.

Kötü habere gelince: Trump, korkulan nihaî kararını sadece erteledi. Ancak ötelemek, tamamen yürürlükten kaldırmak anlamına da gelmiyor. İran’ın nükleer programıyla ilgili yılan hikayesine dönen anlaşma yeniden uzatmalara gitti. ABD yönetimi, bunun son uzatma olduğunu duyurdu. Trump, 120 günlük bir ültimatom verdi. ABD Kongresi ve Avrupalı ortaklar şimdi bu süre içinde, ABD Başkanı’na göre anlaşmada var olan “bariz hataları” düzeltmeye çalışacak. Bunun için de anlaşma metniyle ilgili yeni bir pazarlığın yapılması gerekecek. Trump, İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili kontrol ve teftişlerin kapsamının genişletilmesini, ayrıca halihazırda yürürlükte olan önlemlerin de kararlaştırılandan farklı olarak süresiz ve sürekli olarak uygulanmasını istiyor. Beyaz Saray, bu koşulların yerine getirilmemesi durumunda, anlaşmayı sonlandırma tehdidini sürdürüyor.

Şimdi ne olacak?

Yaptırım muafiyetinin dört ay daha uzatılması, İran ile ekonomik işbirliğindeki belirsizliklerin de sürüncemede kalması demek. Özellikle petrol ve doğal gaz alanında doğrudan yatırımlar yapılamayacak. Böylece ülkenin ekonomik ivme kazanması da ciddi ölçüde tehlikeye girecek. Bu gelişme, ılımlı olarak bilinen Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani üzerindeki baskıyı daha da artıracak.

İranlıların gerek hayatlarından gerekse yönetimden memnun olmadıklarını, son haftadalardaki olaylar bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle iktidar sahiplerine baskı uygulamak mümkün, hatta zorunlu. Hakeza İran’ın bölgede artan nüfuzuna karşı da birşeyler yapılabilir, yapılmak zorunda. Ancak İran’ın bir nükleer güç haline gelmesini önleyen bu anlaşmanın sonlandırılmaması gerekiyor. Zira hatalar yapan ama nükleer silaha sahip olmayan bir İran, yeniden atom bombası geliştirmeye çalışan bir rejimden daha iyidir.

Jamsheed Faroughi

© Deutsche Welle Türkçe