Dünya

Yorum: Suriye'de savaşın sonu görünmüyor

DW editörlerinden Loay Modhoon, Suriye'de sivillerin korunması ve siyasi sürece dönüş için uluslararası diplomasinin elinden geleni yapması gerektiğine dikkat çekiyor.

19 Aralık 2016 19:11

Uluslararası diplomasi Halep'teki felaketi önleyemedi. Aylardır dünyanın dört bir yanında dolaşan, Halep'in doğusundaki çaresiz insanların dramatik görüntüleri bize bu gerçeği anlatıyor. Ve bu görüntüler bize uluslararası düzenin Suriye iç savaşındaki hazin başarısızlığını da güçlü bir şekilde belgeleliyor.

Bu düzenin belirleyici araçları olan Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, savaşla geçen yıllar içinde Rusya ve Çin'in blokaj politikaları nedeniyle savaşı durdurmakta yetersiz kaldı.

Sorun olan devletler hukuku değil

Ama tabloya daha yakından bakıldığında şu anlaşılabilir: Bu, iç savaşta da geçerli sayılan, hastaneler ve sivillerin hedef alınması gibi suç oluşturan eylemleri yasaklayan devletler hukukunun bir başarısızlığı değil.

"Halep felaketi" öncelikle, Putin ve Esad'ın kanlı savaş yönetiminin bir sonucu, aynı zamanda da giderek derinleşen ihtilafta ılımlı muhalefeti korumak için oldukça erken bir dönemde askeri müdahele karşıtı bir tutum benimseyen Obama yönetiminin basiretsizliğinin. Obama yönetimi, hatalı bir şekilde, Esad'ın kendi halkına karşı kimyasal silah kullandığının ortaya çıkmasından sonra bile bu tutumundan vazgeçmedi.

Öte yandan çatışmaların İran ve Suudi Arabistan tarafından araçsallaştırılması durumu daha da zor bir hale getirdi. İki bölgesel güç, acımasızca Suriye'deki insanların üzerinden dini temelli temsili bir savaş yürüttü.

Halep'de yaşananlar, medeniyetin açık bir çöküşüdür. Zira bu vahşet dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşti. Esad rejiminin işlediği savaş suçları bunun büyük bir bölümünü oluşturuyor. Ancak muhalefetin işlediği suçlar da aktivistler ve BM uzmanlarının desteğiyle açık bir şekilde belgelenmiş durumda. Bununla birlikte işlenen suçlarla ilgili sorumlulukları nedeniyle Suriye, Rusya ve İran'ın hesap vermesi beklenmemeli. Peki bu çatışmalar karşısında ne yapmalı?

Savaşın bir aşaması mı dönüm noktası mı?

Halep'in Esad'a bağlı birlikler ve İranlı, Afgan ve Pakistanlı milislerden oluşan müttefikleri ile geri alması Suriye'nin diktatörü açısından elbette önemli bir ara zaferdir. Ve hatta belki de bir dönüm noktasına doğru bile ilerliyor olabilirler.

Esad yanlıları ise şimdiden "teröristlere karşı nihai zafer" elde edildiği rüyalarını görmeye başladı bile. Lübnan'da Hizbullah güçlerinin kontrolü altındaki medya ve Tahran'daki Devrim Muhafızları da Suriye'de yakında "kutsal" bir zafer elde edileceklerini düşünüyor.

Bu karmaşık çatışmalar içinde tek başına askeri bir zaferden söz edilmesi gerçekçi değil. Çünkü demoralize olmuş ve kuvvetten düşmüş Esad ordusunun bütün ülkeyi kontrol altına alabilecek bir hale gelmesi de hemen hemen mümkün değil.

Müzakare masası

Rusya'nın İran'dan farklı olarak Suriye'de müzakerere edilebilir çıkarları olduğu ve parçalanmış bir ülkede dini temelli bir gerilla savaşının stratejik çıkarlarına uygun olmaması nedeniyle Batı şuradan başlayabilir: Batı siyasi sürece geri dönülmesini mümkün kılmak için akla yatkın her girişimde bulunmalı. Moskova'nın Suriye'deki hedeflerine zaten ulaştığı hakikati buna yardımcı olabilir. Şam'daki bir rejim değişikliği nihayetinde önlenledi ve savaştan sonra kurulacak düzende de tüm yollar Rusya'ya çıkacak.

Trump yönetimini iktidarı devralıncaya kadar Batı'nın sivilleri koruma çabalarına destek vermekten başka seçeneği yok. ABD ve Rusya arasındaki hıçlı bir anlaşma, iç savaş halindeki ülkede siyasete geçişe dair bir umut verebilir.

©Deutsche Welle Türkçe

Load Modhoon