Dünya

Yorum: Suriye ve otokratların zaferi

DW'den Kersten Knipp'e göre, Türkiye'nin Suriye'den çıkışı hızlı olmayacak. Knipp, Suriye'nin ve bölgenin kaderinin otokratlar tarafından çizileceğinin giderek netlik kazandığı görüşünde.

21 Mart 2018 17:35

Erdoğan'ın tanklarını Suriye sınırına göndermesinden neredeyse iki ay sonra operasyon amacına ulaştı: Pazar gününden bu yana Afrin belediye binasında Türk bayrağı dalgalanıyor. Erdoğan, ülkesinin "kesinlikle işgalci" olmadığını açıkladı. Ancak nihayetinde bayrak bayraktır: Göklerde yükselen iktidar iddiası.

Türkiye'nin bu iddiayı ne kadar sürdürebileceği konusunda hem Arap hem de Avrupalı yorumcular tartışıyor. Kötümser değerlendirmelerde bulunanlar Türkiye'nin 1974 yılındaki Kıbrıs harekâtını hatırlatıyor. Nihayetinde Türk askerleri hâlâ adada varlık gösteriyor.

Her koşulda bu bayrağın bir süre daha Afrin semalarında dalgalanacağı hesaba katılmalı; Erdoğan yaklaşık 100 kilometre batıdaki Menbiç'teki Kürt savaşçıları da sürmek istediğini birçok kez açıkladı. Yani bir şehir daha kuşatılıp bombalanacak, insanlar Türk Hava Kuvvetleri'nin ve müttefiklerinin saldırılarına maruz kalacak. Afrin'den kulağa gelenler Türk ordusunun pek de seçici davranmadığı yönünde.

"Önce Afrin'i temizleyeceğiz"

Neden olsun ki? Suriye'deki savaş, yıkım ve ölüm Ankara'nın gözünde "terörist" olan herkese karşı bir cadı avı başlatılmasına fırsat tanıyor. Yıllardır Suriye'den İran'a hatta Rusya'ya kadar tüm güçlü rejimler, muhaliflere karşı yürüttükleri cadı avını meşru çıkarmak için bu kavrama başvuruyor. Şimdi Ankara da bu kavramı kullanıyor.

"Terörist" sözcüğü bir dönem "yılın en kötü sözcüğü" adayları arasındaydı. Ancak uzun süredir bu sözcük, coğrafi alanları esnetme girişimlerine de müsaade ediyor. Erdoğan geçen hafta, işgalin geleceğini nasıl tasavvur ettiğinin sinyallerini verdi: "Afrin'i teröristlerden temizleyeceğiz, Menbiç'i teröristlerden temizleyeceğiz, Tel Abyad'ı, Rasulayn'ı, Kamışlı'yı teröristlerden temizleyeceğiz. Ne pahasına olur olsun karşımıza kim çıkarsa çıksın, ayağımıza çelme takmaya çalışırsa basar tekmeyi geçeriz."

Kulislerde anlaşmalar mı yapılıyor?

Öte yandan Şam rejiminin çekimserliği de dikkat çekici. Rejim, komşu ülkenin topraklarını işgali hakkında tek bir söz söylemezken, kendi halkını korumak için de hiçbir çaba sarf etmiyor. Kendi halkına karşı yıllardır kanlı bir savaş sürdüren bir rejimden bunu zaten beklememek gerekir. Ancak en azından egemenlik haklarının altını çizen bir tepkinin gelmesi gerekirdi.

Bunun yapılmaması, Ankara ile Şam'ın kulislerde anlaştığının bir işareti olarak yorumlanabilir. Suriye devleti çöktü, işgalcilere karşı yapabileceği bir şey yok. Rusya ve İran da çekimser, büyük olasılıkla bu ülkelerde de anlaşmalar yapıldı. Ankara kendi keyfine göre karar alma ve hareket etme konusunda cesaretlenmiş görünüyor. Ordusunun Menbiç'te Kürtlerle işbirliği yapan Amerikalıları tahrik edebileceği ihtimali de Erdoğan'ı korkutmuyor. Burada da mı anlaşma yapıldı?

Otokratlar çağı

Yedi yıl süren savaşın ardından Suriye haritasının yeniden çizileceği her geçen gün daha da netlik kazanıyor ve bununla birlikte tüm bölge haritasının da... Suriye bir sömürgeye, en iyi ihtimalle yeni güçlerin himayesindeki bir ülkeye dönüşecek; doğrudan veya uzaktan komşuları Türkiye, İran ve Rusya gibi küresel aktörlerin... Yani küresel yapılanma da Suriye'de yeni bir yöne doğru evriliyor. Bu düzen içerisinde Türkiye de pastadan kendine düşen payı koparmak istiyor. Bu da gösteriyor ki hem Suriye'de hem de Ortadoğu'nun genelinde otokratlar zafere ulaşıyor. Göründüğü kadarıyla bu kalıcı olacak.

Kersten Knipp

© Deutsche Welle Türkçe