Dünya

Yorum: Putin'in Ukrayna krizindeki Suriye kozu

Suriye krizinde Rusya’nın gücü büyütülüyor. Moskova’nın Ukrayna ve Avrupa açısından arz ettiği tehlike ise küçümseniyor. Ingo Mannteufel aradaki bağlantıya dikkat çekiyor.

04 Ocak 2016 14:26


Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve dış politika stratejisini belirleyenlerin 2015'in sonlarına doğru Sovyet ordusunun ve gizli sercisinin denenmiş Maskirovka tekniğiyle Batı'yı yanıltıp asıl hedefinden uzaklaştırmayı başardığı anlaşılıyor. Rusya'nın Suriye savaşına müdahale etmesi Batı'yı şaşırttı ve biraz da ürküttü. Putin böylece dış politikada güçlü olduğu izlenimi uyandırabildi. Aslında bu sözde güçlülüğün sırrı ABD'nin ve Avrupa Birliği'nin gözden kaçmayan zaafında yatıyor. Her ikisi de dört yıl boyunca Suriye krizine yarı gönüllü yaklaştı. Batı, mülteci krizi, IŞİD terörü ve Rus birliklerinin savaşa müdahalesi ile uyanıp angajmanını arttırmaya başladı.

Ancak Rusya'nın Suriye savaşındaki gücünü de abartmamak gerekir. Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak her zaman Batı'nın dış politikasını köstekleme imkanına sahipti. Rusya Suriye'de askeri üs kurup savaş gemisinden birkaç cruise füzesi fırlatarak ‘kavını' yükseltmiş oldu. Ama bu gövde gösterisi kimseyi yanıltmasın. Moskova daha önce de diplomasi ve askeri yardımla himayesindeki Esad'ı korumuştu.

Suriye angajmanını neden arttırdı?

Birbiriyle çekişen yerel güçlerden ve savaşlardan dolayı Ortadoğu'da durumun son derece karmaşık olması bakımından Moskova Suriye'ye müdahale etmekle yeni bir dünya düzeni kurdurmayı başaramayacaktır. Moskova da bunu herhalde biliyordur. Ancak Suriye müdahalesiyle ezeli düşmanı ABD ve Suudi Arabistan'ı öfkelendirmesi müdahalenin Moskova'ya göre olumlu bir yan etkisidir. Çünkü Rusya açısından son derece önemli olan petrolün ucuzlamasından öncelikle Suudi Arabistan sorumlu sayılır.

Rusya'nın politikalarına Ukrayna krizi yön veriyor

Rusya'nın Suriye angajmanını arttırmasının nedeni Ukrayna krizinde aranmalıdır. Putin bir yandan yaptırımlarının yumuşatılmasını sağlamaya, diğer yandan da Ukrayna'yı istikrarsızlaştırıp bu ülkeye Avrupa yolunu tıkamaya çalışıyor. Moskova bunda Ukrayna'nın doğusundaki Rusya yanlısı yapılanmalardan yararlanıyor. İkinci Minsk anlaşmasının uygulanıp Ukrayna'nın yeniden Rusya sınırını kontrol altına alması kendini halk cumhuriyeti ilan eden grupların sonu olur. Yaptırımların kaldırılması ise Minsk anlaşmasının uygulanmasına bağlı.

2016'da anlaşmanın uygulanacağına ihtimal verilmiyor. Aksine Moskova Ukrayna'nın doğusundaki anlaşmazlığın ‘dondurulmasına' çalışıyor. Ukrayna'nın Minsk anlaşmasında söz konusu bölgelere özerklik tanınmasını öngören anayasa değişikliğini yapmakta zorlanması da Rusya'nın işine geliyor.

Rusya'nın 2016 hedefleri

Rusya'nın 2016'daki dış politikası, Minsk anlaşmasının uygulanmamasından Ukrayna devlet başkanını sorumlu göstermeye ve Suriye Krizinde Batı ile işbirliği yapıyor görünmeye çalışmak olacak.

Kremlin'in beklentisi, Yunanistan ve mülteci krizleriyle terör tehdidi ve üye ülkeler arasındaki birlik havasının bozulması yüzünden ağır yara alan Avrupa Birliği'nin yaptırımları yumuşatması, hatta tamamen kaldırması olabilir. Böylece Putin Suriye kozundan azami kazanç sağlamış olur.