Dünya

Yorum: Putin'in görünmeyen başarısızlıkları

2016 Rusya'yı güçlendirdi mi? DW'den Ingo Mannteufel'a göre yüzeysel olarak böyle görünse de derine inildiğinde Rusya'nın büyük problemlerle karşı karşıya.

27 Aralık 2016 16:21

2016, ilk bakışta Rus lider Vladimir Putin'in yılı olmuş gibi görünüyor. Otokrat liderin Suriye, Türkiye, Brexit, mülteci krizi, Trump gibi yılın öne çıkan bütün krizlerini kendi lehine çevirdiği gibi bir algı hakim. Oysa peşin hükümlü olmamak gerekir. Zira Moskova'nın küresel dünyadaki yeri anlamı ve gücü abartılıyor.

Rusya'nın gücü, Batı'nın zafiyeti

Rusya 2016'da güçlü bir görünüm çizdi, çünkü ABD başta olmak üzere Batı son yıllarda mühim girişimlerde bulunmadı. ABD Başkanı Obama, Afganistan, Irak ve Libya'daki askeri müdahalelerindeki başarısızlıklarından ötürü Suriye'ye askeri müdaheleye çekimser yaklaştı.

Obama'nın Suriye'de olası bir askeri müdahaleye temkinli yaklaşması, Ortadoğu'daki çatışma bölgesinde Putin'in kendi menfaatleri doğrultusunda kullanabileceği bir iktidar boşluğu ortaya çıkardı. Rusya hava operasyonları ve karadaki özel birlikleriyle İran'ın da desteğini alarak 2015 ve 2016 yıllarında Esad'ın iktidarını sağlamlaştırmasına ve ülkenin önemli bölgelerinin Şam rejiminin kontrolüne geçmesine yardım etti.

Rusya'nın IŞİD militanlarına yönelik bir müdahalede bulunacak kadar askeri bakımdan güçlü olup olmadığı tartışılır. Rusya savaşın sarstığı, diktatör Esad yönetimindeki Suriye'yi yeniden ayağa kaldırabilecek ekonomik güce de sahip değil. Sivil halka yönelik korkunç muameleler, Rusya'nın uzun dönemli bir Suriye stratejisinin olmayışının üstünü örtüyor. Oysa Ukrayna'nın doğusunda görüldüğü gibi Kremlin sadece savaş ve şiddet yayıyor. Rusya, 'nüfuz bölgeleri' ilan ettiği bölgelerde istikrarlı ve geleceğe dönük bir düzen kurulabilecek yeterli siyasi ve ekonomik güce sahip değil.

Rusya zayıf bir ülke

Rusya, Brexit'in kazananı gibi görünebilir, zira Birleşik Krallık'ın ayrılığı AB'nin geleceğinin sorgulanmasına neden oldu. ABD seçimlerini Donald Trump'ın kazanmış olması da Putin'in ekmeğine yağ sürdü. Putin'in gizli düşmanı Clinton'un zafer kazanmış olması halinde bu Rusya'yı zorlayacak bir gelişme olurdu. Ancak Brexit'in ve Trump'ın 2017'de Rus politikası açısından ne denli bir başarı ortaya koyacağı hala şüpheli.

Uluslararası alanda güçlü aktörü oynama hamlelerine karşın Rusya'nın ekonomik açıdan zayıf bir ülke olduğu unutulmamalı. Geçen yıl küçülen ekonomi 2016'da da büyüme kaydetmedi. Reel ücretler düşüş eğiliminde. Yoksul ile zengin arasındaki makas açılıyor. Rus ekonomisinin, petrol fiyatlarının düşük olması da göz önünde bulundurulduğunda hammadde ihracatına olan bağımlılığı sürüyor. Rus sermayesi büyük miktarlarda ülke dışına çıkarılırken, üretimde inovasyon ve sermayenin eksikliği çekiliyor. Geçen yıllardaki modernleşme girişimleri başarısızlığa uğradı. 2017'de de ekonomik reformların yapılması beklenmiyor, zira Kremlin 2018 yılındaki devlet başkanlığı seçimlerine kadar ülkedeki her tür huzursuzluğu engellemek istiyor. Petrol fiyatlarnın rekor düzeye tırmanmaması halinde ekonomik durgunluk, hatta çöküş gelecek yıllarda da devam edecek.

Görünürde her şey kontrol altında

Siyasi açıdan Kremlin görünürde ülkeyi kontrol ediyor. Zaten sayısı azalmış olan muhalifler, sivil toplum örgütleri ve özgür basın güvenlik organlarının baskısıyla marjinalleştiriliyor. Halkın bütün bunları protesto edecek cesareti yok. Eylül ayında yapılan genel seçimlere katılımdaki düşüklük, özellikle de büyük şehirlerde, siyasi ilgisizliği ortaya koydu. Olası sosyal, ekonomik ve siyasi kırılmalar durumunda Putin'in egemenlik sistemi bir anda gücünü kaybedebilir. Rusya'daki memurlara duyulan güven halihazırda yolsuzluk ve kötü yönetim iddiaları nedeniyle oldukça zayıflamış durumda.

Bu nedenle Putin'in Rusyası 2017'ye katiyetle güçlenmiş olarak girmiyor. ABD, Türkiye, Japonya, Çin, Breziya ve diğer ülkeler gibi Rusya'yı da 2017'de büyük sorunlar bekliyor olacak. Bu nedenle Kremlin'in zafer kazanmış edasıyla hareket etmemesi gerekir.

©Deutsche Welle Türkçe

Ingo Mannteufel