Dünyanın en güçlü devlet başkanları da birer insandır. Ve tüm insanlar gibi onlar da dostları tarafından ihanete uğradıklarını hissettiklerinde öfke ve acı duyar. Ancak birçok insandan farklı olarak onların, hayal kırıklığı yaratan dostluklarla ilgili hoşnutsuzluklarını ifade etmekten daha iyi imkanları vardır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin buna karşın, Rus devlet ve toplumunun önde gelen isimlerine yönelik yaptığı yıllık hitabını, eski dostu ve Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkisini kamuoyu önünde sona erdirmek için kullandı.
Bir dostluğun sonu
Daha birkaç hafta önce Erdoğan, Putin ile birlikte Rusya'nın en büyük camisinin açılış törenini yapmak için kısa süreliğine Moskova'daydı. O zaman yapılan açıklamalarda her iki taraf da son yıllarda sürekli büyüyen ikili ilişkileri övmüştü. Ancak SU-24 tipi Rus avcı bombardıman uçağının Türkiye-Suriye sınır bölgesinde düşürülmesi Putin'in dünyasını 180 derece döndürdü. Türkiye ve bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan onun için yeni düşman imgeleri haline geldi. Rusya Devlet Başkanı, mevkidaşının ismini bile anmadan Türkiye'deki "üst düzey yöneticileri" teröristlerle işbirliği yapmakla itham etti. Rus askeri uçağının vurulmasını bir savaş suçu olarak tanımladı ve Türkiye'nin bundan pişman olacağını söyledi. Buna ek olarak Putin diplomatik olmayan bir hırçınlık içerisinde Allah'ın, işlediği suçlar nedeniyle "Türkiye'deki yönetici kliği" akıldan yoksun bırakarak cezalandırdığını söyledi. Rusçada bunun anlamı şudur: Dostluk artık ilelebet sona erdi.
Gerçi Putin, Türkiye'nin politikasına yönelik askeri bir yanıtı ihtimal dışı bıraktı. Ancak Türkiye'ye kapsamı çok belli olmamakla birlikte yeni esaslı yaptırımlar olacağını duyurdu. Türk Akımı doğal gaz boru hattı projesinın durdurulması ve Türkiye'de yapılacak nükleer santral inşaatı planından vazgeçilmesi olasılıklar arasında.
Sadece duygularla ilgili değil
Putin'in sert hücumları hiç kuşkusuz sadece bir insan olarak kendisini Erdoğan tarafından kişisel ihanete uğramış ve aldatılmış hissetmesiyle bağlantılı değil. Türk karşıtı söylemin arkasında bundan ziyade Kremlin'in siyasi hesabı yatıyor. Ukrayna krizi sırasında oluşturulan Batı karşıtı propaganda artık Türkiye'ye odaklanabilir. Bu durum Batı tarafından tecrit edilmesini IŞİD karşıtı koalisyon sayesinde kırmak isteyen ancak bu sırada içeride gücü elde tutmak için gerekli olan kale mantığından vazgeçmek istemeyen Rus stratejisine mükemmel bir biçimde uyuyor. Kremlin böylece aynı zamanda NATO saflarında bir anlaşmazlık yaratmış oluyor, özellikle Fransa ve Türkiye'nin Paris'teki İslamcı saldırılar sonrasında Suriye sorununda farklı pozisyonlar aldığı düşünülecek olursa. Son olarak şunun unutulmaması gerekir: Geçen yıllarda Putin ve Erdoğan yönetimi altındaki Türk-Rus dostluğu tarihsel açıdan bir anomaliydi. Derin jeopolitik karşıtlıklar Osmanlı-Rus ilişkilerini yüzyıllar boyunca şekillendirdi. O nedenle Moskova ile Ankara arasında ilişkilerin kötüleşmesi bir normale dönüş olarak görülebilir ve ilişkilerin bu şekilde sürmesi beklenebilir.