Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile Goslar'daki buluşmasından sonra Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin düzelmesi için her şeyin yapılacağını söyledi. Gabriel, "her şey"in tam olarak ne olduğuna dair bir açıklama yapmazken, bunun ne olduğu ile ilgili ortada açık işaretler mevcut. Mesela Gabriel'in Alman Der Spiegel dergisine verdiği mülakat gibi. Gabriel bu mülakatında, Almanya'dan Türkiye'ye hâli hazırda durdurulmuş olan silah ihracatının tutuklu gazeteci Deniz Yücel davası ile bağlantılı olduğunu ifade etmişti. Bu gerçekten de alaycı ve zararlı bir durum olurdu.
Alaycı ve zararlı
Bu anlaşma, Almanya'nın son aylarda tutarlı ve diplomatik ihtiyat içerisinde ince ayar yaparak Türkiye'ye karşı güttüğü politikasını zayıflatıyor. Almanya, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile istediği Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmesinin dondurulmuş olarak kalması için uğraştı.
Bu durum Türkiye'yi hassas noktasından vurdu ve alenen sarf edilmiş sert sözlerin de ötesinde bir etkisi oldu. Aynı durum durdurulan birçok silah projesi için de geçerli.
Alman-Türk gazeteci Yücel'in kaderini yeni silah ticaretine bağlamak alay edici bir durum. Zira Deniz Yücel Türk güvenlik güçlerini ve onların Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki icraatlarını sürekli eleştirel bir dille kaleme aldı. Yücel'in salıverilmesine bu güvenlik güçlerini güçlendirerek erişmek pek açıklanabilir bir durum olmaz.
Özgürlük hakları pazarlığa açık değildir
Bu yaklaşım zararlı, çünkü Almanya'yı Türkiye ve diğer otoriter ülkelere karşı güvenilmez kılıyor. Özgürlük hakları pazarlığa açık değildir ve bu haklar birkaç tank pahasına amorti edilemez. Aksi halde uluslararası alanda temel haklar konusunda nasihat vermeyi seven bir ülke kendisini şantaja açık hale getirir. Ve bu ülkenin vatandaşları da tank, tüfek ve füze ile telafi edilen diplomatik çatışmaların rehinesi olma tehlikesi ile karşı karşıya kalır.
Baskı etkisini gösterdi
Gabriel böyle bir bağlantıyı reddetmeli. Ancak bu bağlantı Almanya için zararlı bir izlenim oluşturdu bile. Türkiye üzerinde dikkatle oluşturulan baskı etkisini göstermeye başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yönetimi söylemlerinde uzlaştırıcı bir ton kullanmaya başladılar. Zira Ankara'da birçok ekonomik sorunun Rusya ve Çin'den ziyade Avrupa Birliği ile çözülmesinin daha iyi olacağı yönünde bir anlayış gelişiyor. Doğru olan yol, bu kozun insan haklarının durumunun düzeltilmesi için kullanılması idi. Onun yerine Türkiye, hakların Almanya'da da pazarlığa açık olduğu izlenimini lüzumsuz yere elde ediyor. Bu, Alman dış politikasının hedefi olamaz.
Rupert Wiederwald
© Deutsche Welle Türkçe