Dünya

Yorum: Korkmayın, Türkler gelmiyor!

DW'den Barbara Wesel, yorumunda Türkiye'nin AB'den uzaklaştığını savunuyor. Wesel'e göre bu uzaklaşma kendisini vize serbestisi diyaloğu ve üyelik müzakerelerinde de belli edecek.

16 Haziran 2016 18:00


Brexit'i savunanların hiçbir şeyden çekincesi yok. Bir galibiyeti sezinlemeye başlamış olsalar da, İngilizleri Avrupa'dan korkutmak için her tür argümanı kullanmayı sürdürüyorlar. En son iddia da şu: 70 milyon Türk vatandaşı İngiltere'nin kapısına dayanacak. İngilizler bir yandan adanın çekiciliğini biraz abartmışa benziyor. Diğer yandan da Türkiye AB üyeliğinin yakınından bile geçmiyor.

Avrupa'da bazıları pişmanlık ve üzüntü, bazıları ise sevinç içinde şu tespitte bulunuyor: Türkiye bizden uzaklaşıyor. Kovuşturmaya maruz kalan gazeteci ve muhaliflerin, milletvekilleri ve yazarların sayısı artıyor; antidemokratik eylemlerin listesi uzuyor... Cumhurbaşkanı Erdoğan ise giderek otokratlığının dozunu artırıyor. Ona karşı çıkan herkesi düşman gibi görüyor. Buna artık AB, Avrupa Parlamentosu, Alman Federal Meclisi, yani herkes dâhil. Bu adamın etrafı kendi yarattığı düşmanlarla çevrili, bu paranoyayı daha da artırıyor.

Erdoğan'ın AB’ye gelmesi imkansız. Şu günlerde AB mülteci mutabakatını kâğıt üstünde de olsa kurtarmaya çalışıyor. Yaz ayları geride kaldıktan sonra, vize takvimindeki bir sonraki tarih olan ekim ayında AB muhtemelen Türkiye’ye üzülerek kriterleri yerine getirmediğini söyleyecek. Brüksel, “Üzgünüz” diyecek. Sonbaharda sığınmacı sezonu sona eriyor. AB Türkiye’nin tehditlerine karşın Makedonya sınırını kapalı tutması halinde, sığınmacı akınını kontrol altına alabilir. Ancak bu oyunda biraz danışıklı dövüş de var.

Ne var ki insanların hafızasının zayıf olduğu bilinir. Ancak 2005 yılında Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlatılmasını isteyen kişinin dönemin Başbakanı Tony Blair olduğunu hatırlatmakta fayda var. Fransa bunu istemedi, Almanya kuşkuluydu, CDU zaten karşıydı. CDU'nun o günkü karşıtlığı, bugün geçerli olan argümanlara dayanıyordu. Türkiye giderek güvenilir bir ortak olmaktan çıkıyor, tehlikeli ve anti-demokratik bir hale geliyor. Bu gelişme üzücü, ancak biz bunu durduramayız.

Tüm görüşmeler, müzakere ve girişimler bu gerçeği güzelleştirmek için yapılan diplomatik jestler. Aslında gidişat belli: Birkaç ay daha böyle devam eder, sonrasında ise önce mülteci mutabakatı ardından da üyelik müzakereleri sekteye uğrayacak. Muhtemelen üyelik müzakereleri de askıya alınacak, zaten yapılması gereken de bu. Bir gün, hepimiz yaşlandığımızda, saçlarımıza aklar düştüğünde ve Erdoğan emekli sultanlar için huzurevine gittiğinde en baştan başlayabiliriz.