Dünya

Yorum: Kimse Angela ile oynamak istemiyor!

DW'den Marko Langer, Almanya'da uzayıp giden koalisyon çabalarını mercek altına alıyor ve Merkel için yolun sonunun göründüğünü savunuyor.

17 Ocak 2018 03:10

Şu günlerde Sosyal Demokratlara cidden bir aşk mektubu yazmak mümkün mü? Bu süngüsü iyice düşmüş, yolunmuş tavuğa dönmüş, bir puan kaybından diğerine koşan SPD'ye? Sol kanadın sağ kanadın ne düşündüğünden haberdar olmadığı bir topluluğa? Örneğin partinin gençlik teşkilatı başkanı ya da diğer yoldaşların büyük koalisyona sırt çevirip liderlerinin isteğinin tam tersini savunmalarının müthiş birşey olduğu gerçekten söylenebilir mi?

Bence söylenebilir! Belki bu benim çelişkileri ve muhalefeti sevmemden kaynaklanan bir şey. SPD içinde olan bitenleri ben müthiş buluyorum. Yok öyle tepeden inme talimatlar! Şu noktayı teslim ediyorum: Herkesin başına buyruk hareket ettiği bir işletme duvara toslardı. Bu anarşidir! Müthiş!

Öte yanda bir sosyal demokrat olan Willy Brandt'ın adını taşıyan sokaktaki başbakanlık binasında oturan Angela Merkel, geçici federal hükümetin işlerini geçici olarak sürdürmekte. Kimileri bu durumun böyle devam edip gidebileceği görüşünü savunuyor. Sonuçta doktoralı fizikçi Merkel Euro krizini de, bankalar krizini de, Yunanistan krizini de ve diğer birçok krizi de çok güzel bir biçimde idare etti.

Sıfır yanıtlar

Tabii tabii. Ama bunlar geçti artık! Şimdi mesela karşı karşıya olduğumuz bir sığınmacı krizi var. Ve birazcık da demokrasi krizi. Zira şu anda Federal Meclis'te 92 adet az ya da çok aşırı sağcı nitelikte vekil var ve bunlar Almanya İçin Alternatif Partisi'nin (AfD) Federal Meclis grubunda disiplinli ve birlik beraberlik içinde seçmenin gelecek sefere "Aaa, bunlar o kadar da kötü değillermiş yahu. Liderleri Bayan Weidel da hep iyi giyiniyor" mesajı vermesini bekliyorlar. Brrrr! Düşüncesi bile içimi titretiyor.

İşte bu çeşit krizlere emektar Almanya Başbakanı ve Hristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin (CDU) Genel Başkanı tamı tamına sıfır yanıt veriyor. Ülkede emeklilerin yoksullukla karşı karşıya kalma tehlikesi, dijital alanda kaplumbağa hızıyla ilerlenmesi ve büyük kentlerde kiraların devasa boyutlara ulaşmış olması gibi konulara hiç girmeyelim bile. Koalisyona ilişkin SPD ile 24 saat süren ön görüşmelerden sonra "Hadi bakalım bundan sonra ne olacak bir görelim önce" dercesine o meşhur el hareketini yaptı.

Kusura bakılmasın ama başbakanımız böyle devam edemez! Biz, reaksiyonları görmek için sonu beklenen bir fizik deneyi değiliz. Angela Merkel bir zamanlar "Çözülme reaksiyonlarının mekanizmaları" konulu bir doktora tezi yazmıştı. İçeriğinin ne anlama geldiğini bilmiyorum ama o tezin başlığı bugün içinde yaşadığımız siyasi durumu çok iyi yansıtıyor.

Hep başkaları suçlu!

İşin kötüsü, hep başkaları suçlu. Yeşiller ve liberallerle koalisyon ön görüşmeleri sonuç vermeyince liberallerin lideri Christian Lindner suçlu. Birlik partileri sığınmacılar sorununda ortak tutum belirleyemeyince kardeş parti Hristiyan Sosyal Birlik'in lideri Seehofer suçlu. Şimdi "Acilen Büyük Koalisyon'a ihtiyacımız var. Çünkü başka türlü hükümet kuramıyoruz" aksiyonunda Sosyal Demokratlar (SPD) yan çizerse kim suçlu olacak? Doğru bildiniz! SPD lideri Schulz. Ya da Dışişleri Bakanı Gabriel. Ya da... Aslında fark etmez. Tek suçsuz, Başbakan.

Angela Merkel azınlık hükümeti istemiyormuş? O zaman kurmasın! Bugünkü şartlar altında yeniden seçime gitse çoğunluğu elde edebilecek mi? Bu konuda bahse girmek istemem. Çözülme reaksiyonları... Yukarıda değindiğimiz gibi.

Tek şart: Merkel‘in gitmesi gerek

Yeniden seçime gidilmesi durumunda SPD'nin oyları yüzde 18'lere düşebilir. Martin Schulz'un bu gururlu partinin çok uzun süre genel başkanı olarak kalamayacağı da çok olasılık dışı değil. SPD'nin şu anda iktidara değil, daha ziyade muhalefete talip olduğu da başka bir gerçek. Ön görüşmelere dürüstçe ve başı dik bir şekilde girmiş olsaydı, "Evet, koalisyonu oluşturmaya hazırız. Ama tek bir şartla, Merkel'in gitmesi gerek" derdi.

Ama büyük olasılıkla Martin Schulz ve partinin Federal Meclis Grubu Başkanı Andrea Nahles bu talebi seslendirmediler. Ve şimdi onlar da parti içindeki güç tabanlarındaki çözülme reaksiyonlarını gözlemliyorlar. Sancılı geçen bir haftadan ve önümüzdeki Pazar günü Bonn'da yapılacak heyecanlı parti kongresinden sonra parti üst yönetimine -dişler sıkılarak da olsa- koalisyon görüşmelerine girme yetkisi verilecek. Sonra da Martin Schulz ile Andrea Nahles 440 bin parti üyesine sonucu gösterip "Bunu siz de istiyordunuz, değil mi?" diye soracaklar.

Özetle: Bir tarafta anarşi yaşanıyor. Peki öbür tarafta? Merkel'in iktidar oyunlarına alet olan, budalalık eder. Almanya'da durum 24 Eylül 2017 genel seçiminden sonra değişmiştir. Federal Meclis'te altı parti grubu bulunuyor. Eğer herkes dürüst ise, bu gruplardan en az dördünün şunu saptaması gerekir: Kimse Angela ile oynamak istemiyor! Alman halkı ona birçok konuda teşekkür borçlu. Ama artık arkasında çoğunluk yok. Onun dönemi sona erdi.

Marko Langer

© Deutsche Welle Türkçe