Dünya

Yorum: Kendini mahvetme havasındaki hükümet

Hristiyan Birlik partilerinin iltica politikasındaki ayrıntılar yüzünden başlattıkları kavga giderek anlamını yitiriyor. Felix Steiner yorumunda anlaşmazlığın bir başka partinin ekmeğine yağ sürdüğünü hatırlatıyor.

02 Temmuz 2018 17:23

Berlin'de sergilenen oyunu halkın aklı almıyor. Herkes nasıl işe gidip çalışıyorsa, siyasilerden de görevlerini yapmaları bekleniyor. Belki bizler de hoşlanmadığımız kişilerle birlikte çalışmak ya da kararlarını her zaman doğru bulmadığımız amirlerimizle mesai arkadaşlığı yapmak zorunda kalıyoruz.

Vatandaşın çelişkili beklentileri

İtiraf edelim, şu günlerde bizler de politikacıların işini zorlaştırıyoruz. Çünkü anketler CSU Genel başkanı Horst Seehofer'in önerileri halk çoğunluğu tarafından benimsendiğini gösteriyor. Almanya İçişleri Bakanı Seehofer de zaten anket sonuçlarından cesaret alıyor. Ancak bu politikanın hükümet krizine ya da koalisyonun dağılmasına yol açmasını halkın çoğunluğu, hele düzen ve istikrara önem veren Hristiyan Birlik seçmeni hiç istemez. Altı aylık uğraştan sonra güç bela kurulabilen CDU, CSU ve SPD arasındaki koalisyon hükümetinin iş başına gelmesinden üç ay sonra neyin değiştiğini kim söyleyebilir?

İltica anlaşmazlığının sadece bu konuyla ilgili olmayıp, Başbakan Angela Merkel ile Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer arasındaki güç denemesine dönüştüğünü herkes görüyor. Seehofer "artık bu kadınla çalışamam" dediğini inkâr ediyorsa da, böyle bir şey söylemiş olması onu itibarsız kılar. Profesyonel siyaset böyle yapılmaz.

Angela Merkel'in de şu günlerde dramatik hatalar yapmadığı söylenemez. Avrupa Birliği (AB) zirvesinde kimsenin beklemediği kadar başarılı sonuçlar elde etti. Ancak ikili anlaşmaya varıldığı söylenen AB ülkelerinin sonradan bunu yalanlaması karşısında kime inanacağımızı şaşırdık. Oysa güven siyasetçinin akçesidir. Güven akçesini tüketenin siyasi kariyeri bitmiş demektir.

Kimin krizi?

Bu krize, devlet krizi tanımlaması yakışmaz. CSU koalisyondan ayrılsa bile Yeşiller çoktan boşluğu doldurmaya hazır olduklarını duyurdular. Bu bakımdan erken seçim ihtimalinin son derece zayıf olduğu söylenebilir. Bu kriz öncelikle, her fırsatta Almanya'nın onlarsız yönetilemeyeceğini iddia eden Hristiyan Birlik partilerinin krizidir.

CDU ve CSU gözlerini Alp Dağlarının güneyine çevirseler, on yıllar boyunca siyasi sistemin değişmezi olarak kabul edilen İtalyan Hristiyan Demokratlarının kendilerini nasıl kasten ve bütünüyle batırdıklarını göreceklerdir. Koca parti sonunda dağılıp gitti, ama kimse umursamadı.

İtalya'da şimdi hangi partilerin iktidarda olduğunu görüyoruz. Sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) boşuna ellerini ovuşturmuyor.

Felix Steiner

© Deutsche Welle Türkçe