Dünya

YORUM: Irkçılık tehlikesi

Köln’deki yılbaşı olaylarının faillerinin kimlikleri medya çalışanlarının başını ağrıtıyor. Görgü tanıkları ‘Kuzey Afrikalı ya da Arap’ diyorlar. Kimliğin açıklanması doğru mu? Kersten Knipp, ‘doğru’ diyor.

08 Ocak 2016 13:23


Wikileaks skandalı, resmi makamlar dahili haberleşmede dikkatli davranmadığı takdirde iletişimin en kısa zamanda kamuoyu tarafından öğrenilebileceğini gözler önüne sermişti. Yılbaşı gecesi Köln'de görev yapan polis amirinin hazırladığı rapor da dışarıya sızdı. ‘Bild' gazetesi gizli olması gereken görev raporunu harfiyen yayınladı. Milyonlar medyadan raporun içeriğini öğrendi.

Faillerin en önemli özelliği

Rapora göre polis faillerin en önemli karakteristiğini nereli olduklarına, nereden geldiklerine bağlıyor. ‘Toplu taciz ve soygunculuğun binlerce yabancı asıllı tarafından yapıldığı', kadınların yabancı görünümlü kişilerce taciz edildiklerine dair ihbarda bulundukları ve polisiye önlemlerde en çok yabancıların adının geçtiği' raporda belirtiliyor. Fail zanlılarından bazılarının ikamet kayıtlarını polisin önünde yırttıkları ve aralarından, ‘Ben Suriyeliyim. Bana iyi davranmalısınız. Beni Bayan Merkel davet etti' diyenlerin çıktığı da polis raporunda yer alıyor.

Rapor, kriminolojik, politik ve medyatik olduğu kadar felsefi bir problemi de ortaya koyuyor: İnsanın kimliğini belirleyen nedir? Ya da, başkaları ona bu kimliği hangi kriterlere göre yakıştırır? Görevdeki polislere göre bu belliydi: Nereli oldukları. Failler hakkında daha fazla bilgi elde edilemeyince polis ve tacize uğrayan kadınlar için tek bir kriter, yani nereli oldukları önem kazanıyor.

Bu yarım yamalak kimlik tespitinin gazetecilik ve siyaset açısından önemli özelliği, failin yabancı olmasından çıkarılacak sonuçtur. Gazetecilikte, ‘fail zanlısının aslı, ancak fiil ile doğrudan bağlantısı olduğu takdirde açık edilir' ilkesi geçerlidir. Aksi takdirde kimliğin açıklanması ‘azınlıklara karşı önyargıların oluşmasına' yol açabilir.

Zararlı suskunluk

Almanya'daki eğitim almış olanlar önyargılardan sakınmaya gayret ederler. Neyi neden ayıracaklarına karar verirken sadece göçmenlik vasfını düşünmezler. Ancak bu olaydaki gibi kimliğe değinilmemesi ya da bu unsurun önemsiz gibi gösterilmeye çalışması da onları kızdırır.

Kızmalarının bir nedeni de, kimliği gizlemenin Avrupa'nın entelektüel gelenek ve standartlarına uymamasıdır. ‘Nerelisin?', son derece eski ve sadece Avrupa'ya özel olmayan bir sorudur. Ayrımcılık anlamına gelmez. Son derece insani bir davranıştır, anlayış ve ilgiyi gösterir.

Asıl ve özgürleşme

Aidiyet felsefi açıdan da ilginç bir konudur. İnsan menşeinden ayrı tasavvur edilebilir mi? Onu bütünleyen yer ve zaman koordinatlarından arındırılmış olarak düşünülebilir mi? Düşünülebilirse, bunun ölçüsü ne olmalıdır? İnsan kimliğinden vazgeçebilir mi?

İnsanın aslı öylesine biçimlendiricidir ki, ondan kopmaya çalışmak hayranlık uyandırır. Yeni bir yola koyulma, kendini yenileme ve özgürleşme boşuna modern çağın önemli değerleri olmamıştır. Yılbaşı gecesi Köln'de infial uyandıranların bu değerleri özümsedikleri, kibarca söylemek gerekirse, kuşku götürür.

Irkçılık tehlikesi

Ancak Almanların çoğunluğu göç ve ülkeye gelen mültecilerle ilgili tartışmaları izlerken, gereken ayrımı yapacaktır. Bunu yaparken de tam bilgilendirilmesi gerekir. Aşırı tövbekar gazetecilerin sosyal atmosferi bozmamak için ayıklayarak aktardıkları bilgiler yetmez. Haberin manipüle edilmesi insanda alerjik tepki doğurur.

Bu nedenle tartışma çekincesiz ve koşulsuz yürütülmelidir. Aksi takdirde sözümona iyi niyetlilerin savuşturmaya çalıştıkları ırkçılık tehlikesine ‘ben bilirim' edasıyla davetiye çıkarmış olunur.