Dünya

Yorum: Güçlü zayıf adam: Erdoğan

Türkiye Ankara’daki saldırılardan Suriyeli Kürtleri sorumlu tuttu ve ardından Suriyeli Kürtlere karşı operasyonları yoğunlaştırıldı. DW'den Kersten Knipp, Ankara’nın bu tutumunun uzun vadede işe yaramayacağı görüşünde.

20 Şubat 2016 13:10


Türk polisinin çalışması, hayranlık uyandırmasa da uluslararası toplum tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Yetkililerin saatler içinde Ankara'da 28 kişinin hayatını kaybettiği saldırının müsebbibini açıklaması başarıldı. Saldırının sorumlusunun Türkiye'ye geçen bahar aylarında giriş yapan 1992 doğumlu Suriyeli Kürt Salih N. olduğu ve gencin PKK bağlantılı YPG ile ilişkisinin bulunduğu belirtildi.

Bu şaşkınlığın hayranlık uyandırmamasının nedeni ise Suriyeli gencin sorumluluğuna ilişkin dile getirilen tek taraflı kanıtların henüz teyit edilmemiş olması. Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘bilgi ve belgeler'den bahsetse de bunların ne olduğunu açıklamaktan kaçındı. Suriyeli Kürtlerin partisi PYD de saldırıyla bağlantılarının olduğu iddialarını geri çevirdi.

Erdoğan kararını verdi

Ancak Türk hükümeti bundan az etkilenmiş görünüyor. Nitekim kısa bir süre önce Halep çevresinde PYD bölgelerini hedef alan yoğun bir saldırı başlattı.

Erdoğan da kesin bir dille buna açıklık getirdi: Mücadele sadece IŞİD'le değil, aynı zamanda Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Suriyeli Kürtleri kapsıyor. Kürtlerin Suriye'nin güney sınırında kendi devletlerini kurması, Ankara için kabul edilemez. Erdoğan geçen Çarşamba günü "Güney sınırımızda yeni bir Kandil oluşmasına asla izin vermeyeceğiz" diyerek bir kez daha vurguladı.

Dış politik sonuçları

Türkiye, Kürtlere karşı. Erdoğan'ın verdiği bu kararı hem iç hem de dış politikada sonuçsuz kalmayacak. Dış politik açıdan ABD ve Rusya ile ilişkilerinde sorun yaratacaktır. Her iki ülke de PYD'nin silahlı kolu YPG'nin elini tutuyor. YPG, iki ülke içinde IŞİD'le mücadelede değerli bir ortak.

Ancak bu iki koruyucu güce rağmen Türkiye'nin YPG'nin üzerine etkin bir şekilde nasıl gidebileceğinin yanıtı ise Türk komutanların bir sırrı. Eğer ordu Suriye'ye ilerlerse ya da bölgeye uçaklarını gönderirse Türkiye o zaman Rus ordusu ile karşı karşıya gelir. Ki zaten Türkiye geçen kasım ayında bir Rus uçağını vurabileceğini kanıtlamıştı. Ancak bu tek seferlik sembolik bir zafer olarak kaldı. Zaten asıl mesele de siyasi tarafta: Çünkü Suriyeli Kürtlerin artık Moskova'da bir bağlantı bürosu var. Bu Türkiye'nin canını hayli acıttı. Tek başına bu bile Rus Devlet Başkanı Putin'in memnun etti.

Putin'in uçakları sadece YPG savaşçılarının yolunu açmak için bombardıman yapmıyor, aynı zamanda Erdoğan'ın boşu boşuna kesinlikle engellemek istediği Kürt devletinin kurulması için de.

İç politika

Erdoğan'ın Kürt karşıtı tutumu iç politikada da sonuçsuz kalmayacak. Türkiye'de yaşayan Kürtler, Cumhurbaşkanı'nın sınırın öte tarafındaki insanlarına karşı nasıl muamele ettiğini yakından izliyor.

PKK ise Ankara saldırısının sorumluluğunu reddetti. PKK'nın "saldırı Kürdistan'daki katliamın bir misillemesi olabilir" yönündeki açıklaması ise hafif bir ima niteliği taşıyor. Ya da başka bir deyişle açık terörist bir uyarı.

Bunların hiçbiri Türkiye için olumlu gelişmeler değil. Ülkeyi daha az turist ziyaret ediyor, ekonomi çıkmaza giriyor, enflasyon yükseliyor. Ayrıca ülkeye gelen Suriyeli mültecilere karşı Türk halkının tahammülü azalıyor. Tüm bunlar da iç politikada baskıyı artırıyor. Ancak Erdoğan, dış politikada, iç politikada olduğu gibi bunları umursamıyor. Uzun vadede ise bu gelişmeler Erdoğan'ı sıkıntıya sokacak. Güçlü bir adam olmak isteyen Erdoğan, aslında çok ama çok zayıf. Erdoğan'ın dış politikada ortağa ihtiyacı var.

Bu, Avrupa Birliği olabilir. Avrupa Birliği'nin Türkiye'den arzusunun anahtarı mülteciler. Bu müzakere şansını artırıyor. Bu hem Türkiye hem de Avrupa Birliği açısından işbirliğinin güçlendirilmesi için bir vesile olabilir.