Dünya

YORUM: Çifte vatandaşlıktan kim korkuyor?

DW'den Zoran Arbutina, çifte vatandaşlık karşıtlarının ajitasyon yaptığı ve gerçeklikten kopuk tartışmaların sadece Türkleri hedef aldığı görüşünde.

11 Ağustos 2016 13:19

Çifte vatandaşlık konusu Almanya'da hararetle tartışılıyor. Tuhaf bir şekilde modası
geçmiş
tezler öne sürülüyor. İnsanın iki devlete de tabi olamayacağı, çifte vatandaşlık sahiplerinin
sadakat ikilemi içine gireceği söyleniyor. OIumsuz hava oluşturuluyor, korkular depreştiriliyor.
'Despotlar ve otokratların beşinci kolu' yakıştırmaları yapılıyor, çifte vatandaşlık sahiplerinin
demokrasi inancına ve demokrasiye yatkınlığına şüpheyle yaklaşılıyor. Mesaj basit: Tehlike
geliyor!
Ama kastedilen, Amerikan asıllı Almanlar arasındaki
Trump taraftarları, Fransız asıllılar
arasındaki Le Pen yandaşları, 690 bin Polonya kökenli Alman arasındaki Kaçinski hayranları
ya da yaklaşık 570 bin Rusya Almanı içindeki Putin sempatizanları değil. Hayır,
konu sadece
çifte vatandaşlığa sahip 530 bin Türk arasındaki Recep Tayyip
Erdoğan taraftarları.
Erdoğan ve 'beşinci kolu'
Erdoğan şu an Almanların en gözde düşmanı. Erdoğan kendisinden korkulması gereken,
demokratik Avrupa'yı tehdit eden adam. Beşinci kolu dedikleri Almanyalı Türkler de
Erdoğan'ın bir işaretini bekliyor. Bu tezin sonucu olarak mantıken, buna karşı korunulması
gerekiyor. Harekete geçin! Derhal! Ve kararlı bir şekilde!
Peki nasıl? En iyisi çifte vatandaşlığa sahip tüm Türkleri karar vermeye zorlamak. Ya Türk ya
Alman pasaportu! Bu talep oldukça cazip. Karmaşık gerçekliğe basit bir çözüm sunuyormuş
gibi geliyor kulağa. Tek sorun, çifte vatandaşlığı kaldırmak, karşıtlarının dile getirdiği gerçek ya
da sözde sorunların hiçbirini çözemez.
Demokrasi düşmanları
Çifte vatandaşlık, yürürlükteki AB hukukunun bir parçası. Yani AB vatandaşlarının elinden
bu
hakkı alamazsınız. Yani Almanya'nın Macar asıllı Almanlar arasındaki Orban yandaşlarına da
Hırvat asıllılar arasındaki aşırı sağcı Ustaşacılara da katlanması gerekiyor.
Sonuçta açıkça görülüyor ki, konu sadece Türkler. Bu nedenle birkaç gerçeği hatırlatmakta
fayda var. 2011 yılındaki nüfus sayımına göre  Almanya'da Alman pasaportunun dışında başka
bir vatandaşlığa daha sahip olanların sayısı yaklaşık 4 milyon 300 bin. Aralarından yaklaşık
500 bini Türk asıllı. Karşılaştırmak gerekirse, Almanya'da Alman pasaportuna sahip olmayan
1,5 milyon Türk yaşıyor. Sadece Alman pasaportuna sahip Türk kökenlilerin sayısı ise yaklaşık
800 bin. Yani toplamda Almanya'da yaşayan Türklerin yüzde 20'sinden de azı çifte
vatandaşlığa sahip. Alman demokrasisine yönelik tehdit nerede?
Çifte vatandaşlıkla ilgili tartışmalar Köln'de düzenlenen Erdoğan yanlısı miting sonrasında
alevlendi. Mitinge 30 bin ila 40 bin kişi katıldı. Yani Almanya'da yaşayan çifte vatandaşlık
sahibi Türklerin en fazla yüzde 6 ila 7'si ya da toplam Türk kökenlilerin yüzde 1,5'u. Köln'deki
mitinge katılanların hepsi toptan demokrasi düşmanı bile olsa aynı orana göçmen kökenli
olmayan Almanlar arasında da rastlamak mümkün. Anketlere ya da seçim sonuçlarına
bakmak yeterli. Başka bir deyişle demokrasi, sistemin içinde yaşayanlarca da tehdit
edilebilir. Kaç pasaporta sahip olduklarının önemi yoktur.
Tehlike değil, zenginlik
Çifte vatandaşlık karşıtlarının en sevdikleri tez, şu denklem: Çifte pasaport = Çifte sadakat =
Olmaz öyle şey! Bunun gerçeklerle pek bir alakası yok. Almanya'da göçmen kökenli
milyonlarca insan için çok kimliklilik çok doğal ve normal bir durum.
Farklı diller, farklı kültürler
ve sorulara verilen farklı yanıtlar: Kendimi nerede daha iyi hissediyorum? Nererde yerleşik
hissediyorum? Çifte vatandaşlık, yanıt verebilme imkanı ve aynı anda farklı dünyalara aidiyetin,
dolayısıyla entegrasyonun işaretidir. Pasaportlardan birinden vazgeçmeye zorlanan kişinin
aidiyetinden de vazgeçeceğine inanmak büyük bir yanılgı. Bu sadece insanların küsmesine,
sırtını dönmesine ve ikiyüzlülüğe yol açar. Çünkü sadakat aşk gibidir. Sekse zorlayabilirsiniz
ama aşka asla!
Tabii ki demokrasinin kendini koruyabilmesi, düşmanlarına
karşı mücadele imkanına sahip
olması gerek. Ancak modern bir demokrasi sadece açık bir toplum şeklinde işleyebilir ve
kendini geliştirebilir. Bu açıklığın bir ifadesi de vatandaşlarına kimliklerini hissettikleri gibi
yaşayabilmeleri imkanı tanımaktır. Bu, iki pasaport anlamına gelse bile.