Fransız muhafazakârlarının François Fillon'u daha önce hatırlamaları gerekirdi. Fillon günümüzün siyasetine pek uygun bir isim. Eski Fransa başbakanının cumhurbaşkanlığı için biçilmiş kaftan olduğu söylenebilir: Hem sosyal hem muhafazakâr inanmış bir Katolik, İslam karşıtı, milliyetçi yanlarıyla bir yurtsever ve aynı zamanda da radikal liberal reformların savunucusu.
Taşralı muhafazakârların favorisi
François Fillon'un rakibi Nicolas Sarkozy gibi sağa hoş görünmeye çalışmaya ihtiyacı yok. Derin bir muhafazakarlık geleneğinin olduğu Fransa'da Fillon gibi bir adayın sağcılıkta Marine Le Pen'i geride bırakmaya çalışması da gereksiz.
Bu kitle Fillon'un aile, Hristiyanlık ve geleneksel değerler hakkındaki görüşlerine adeta hayranlık duyuyor. Muhafazakar Fransızlar Sosyalistlerin benimsediği homoseksüel evliliklerden ve çok kültürlülükten nefret ederler. Sağ kanat terörizm ve köklü sosyal değişikliğin tehdidindeki Fransa'nın otoriter bir lider tarafından huzura kavuşturulmasını arzuluyor.
Fillon günümüzde seçim kazandıran akımları temsil ediyor. Milliyetçi kimliği öne çıkaran, İslam'ın zararlı etki yaptığını savunan, Fransız değer ve geleneklerini sahiplenen üslubuyla çoğu Fransız'ın hislerine tercüman oluyor.
Yeniden büyük Fransa'yı yaratma iddiası
Fransızlar, Charles De Gaulle'nin geleneğini sürdüren ve milletin babası imajını taşıyabilecek bir siyasi Mesih'in özlemini çekiyorlar. Britanya'nın Avrupa Birliği'nden ayrılmaya karar vermesi ve Donald Trump'un seçilmesi de bu nostaljik akım sayesinde mümkün olmuştu. Bu arayışın ardında her şeyin yerinin belli olduğu, tartışmasız değerlerin ve basit yargıların uyandırdığı hasret yatıyor. Her taşralı Fransız'ın dünyayı kendisinin yarattığını sandığı dönemleri hatırlatan siyaset sihirbazlığı sağ popülist ve otoriter akımlara can veriyor.
François Fillon da Fransızlara yerine getiremeyeceği vaatlerde bulunuyor. Toplumla kaynaşmamış Müslümanların kontrol altına alınması, geleneksel değerlere geri dönülmesi, ‘Büyük Fransa'nın dünya siyaset sahnesinde yeniden söz sahibi yapılması, aynı zamanda da ülkeye refah ve istihdam getirecek ekonomik reformların başlatılması Fillon'un başlıca vaatleri arasında yer alıyor.
Fillon'nun reformlar konusunda dürüst davranmadığı söylenemez. Fransa'nın Margaret Thatcher'i olmak istiyor. Britanya hala Thatcher'in devleti küçültme politikasının yaralarını sarmaya çalışıyor. Umalım Fillon ekonomik vaatlerini daha gerçekçi reçetelerle yerine getirmeye çalışsın.
Fillon'un Putin sempatisi
Ulusal Cephe'nin aksine Fillon Avrupa Birliği'ne düşman değil. Ama Marine Le Pen gibi o da Vladimir Putin'e kuşku uyandırırcasına sempati besliyor. Rusya Devlet Başkanı ile Fransa'nın muhafazakâr cumhurbaşkanı adayı arasındaki dostluğa anlam vermek zor. François Fillon, Rus yayılmacılığına set çekmeye çalışan Almanya Başbakanı Angela Merkel'e ters düşebilir.
Mülteci politikasında da Fillon'un ortak değil karşıt olacağı ve ondan dayanışma beklenemeyeceği anlaşılıyor. Fillon hakkında söylenebilecek en olumlu şey, onun Ulusal Cepheyi yenebilecek bir aday olduğudur. Yoksa ön seçim kampanyasının liberal Avrupa demokrasisi açısından umut verdiği söylenemez.
© Deutsche Welle Türkçe
Barbara Wesel