Dünya

Yorum: Avrupa ödevini yapamadı

Brüksel'de düzenlen Avrupa Birliği zirvesinde daha çok para pazarlığı yapıldı, asıl sorunların görüşülmesi ertelendi. DW'den Bernd Riegert'e göre Avrupa'nın zamanı bu kadar cömert harcama lüksü yok artık.

17 Ekim 2015 00:06


Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi bu kez sıradan bir konuyu masaya yatırmak üzere toplanmadı. Başbakan Angela Merkel'in ifadesiyle, Avrupa "tarihi bir ödevle" karşı karşıya bulunuyor. Ancak devlet ve hükümet başkanları mülteci sorununun çözümüne odaklı ödevlerini ne yazık ki yapamadılar. Üç hafta önce düzenlenen kriz zirvesinden bu yana gerçekten kayda değer olarak nitelendirilebilecek bir gelişme sağlanamadı. Üç hafta önce alınan mali kararların hızla uygulanmasına yönelik sönük çağrıların dışında önemli bir adım atılmadı. Bilakis, sığınmacılar konusunda farklı görüşleri savunanlar arasındaki uçurum daha da büyüdü. Avrupalı yöneticiler, ulusal çıkarlarını savunabilmek için sanki sonsuza kadar vakitleri varmış gibi davranıyorlar. Oysa hiç vakit kalmadı.

Hemen şimdi harekete geçilmeli

Brüksel'de, Berlin'de ya da Calais'de binlerce sığınmacı geceleri ilkel barınaklarda üşüyerek geçirmek zorunda kalırken, zirvenin yapıldığı konforlu binada hanımlar ve beyler insanların kaçış nedenlerini, sınırdışı anlaşmalarını ve halen tamtakır olan Afrika'ya yardım fonlarını tartışıyorlar. Avrupa siyasetinin zirvesindeki bu insanlar, her gün binlerce sığınmacının Yunanistan üzerinden Balkanlar'a geçerek, Orta Avrupa'ya akın ettiğini hâlâ kavrayamamış olmalılar. Bir ay sonra, ya da gelecek yıl değil, hemen şimdi harekete geçilmeli. İlk konseptler hazır, lakin uygulama yavaş.

Uzlaşma sağlanamayan nokta çok

Birçok konuda belirsizlik sürüyor. Sığınmacıların hangi ülkeler tarafından kabul edileceği ve dağıtımlarının nasıl yapılacağı bile belli değilken, dış sınırların güvenliği neye yarar? Sığınmacılar için "Hotspot" adı verilen hızlı kayıt merkezlerinin oluşturulması, bu merkezler, sığınmacıların iltica haklarının olup olmadığına bakılacak büyük toplanma merkezleriyle bağlantılı değilse, pek işe yaramayacaktır.

Sınırlarını korumak isteyen dış sınırlarda transit bölge oluşturulmasına da, "evet" demelidir. İltica başvurularını reddeden, sınırdışı işlemini de gerçekleştirmelidir. Transit bölgeler iyi denetlenmeli, aksi takdirde sığınmacılar buraları aşarak sınırdan geçeçeklerdir. Bunun için de paraya ve personele gereksinim var. Ama AB üyesi ülkeler şimdiye kadar ne plan üzerinde, ne de mali konularda tam anlamıyla uzlaşabildi.

Merkel'in baskı altında kalmasından mutlu olanlar var

Avrupa'nın doğusundaki bazı ülkeler, başta olduğu gibi yine sığınmacı kabul etmek istemiyorlar. Bazıları sığınmacı almaya tam karşı çıkmasa da, yükün büyük bir bölümünü Almanya'nın üstlenmesinden memnunlar. Bazıları ise başarılarından ve siyasi etkisinden dolayı Avrupa'nın Kraliçesi olarak tanımlanan Angela Merkel'in bu kez sorunlarla karşılaşmasından ve baskı altında kalmasından adeta mutlu oluyor. Bu kesim gizlice, Merkel'in mülteci politikasını uygulayabilme uğruna AB ile ilgili diğer mevzularda taviz vereceğini umuyor.

Peki, Merkel'in bir planı var mı? Bu konuda Brüksel'de kuşkular ağır basıyor. Gerçi Merkel Dublin kriterlerinin artık geçersiz olduğunu dile getiriyor ama bu kriterlerin yerine nelerin getirileceği konusuna hiç girmiyor. 25 yıldır uygulanan Dublin kriterlerine göre sığınmacılardan ilk ayak bastıkları Birlik ülkesi sorumlu. Macaristan Başbakanı Viktor Orban söz konusu kriterlerin sürdürülmesinden yana bir tavır sergiliyor. Yabancı düşmanı olmasına rağmen Orban'ın haklı olduğu bir nokta var. Sırbistan ile olan sınırını koruma altına aldı ve transit bölgeler oluşturdu. Yani, AB'nin Yunanistan ve İtalya'dan talep ettiklerini o yapıyor. Polonya ve Çek Cumhuriyeti de destek amacıyla Macaristan'a polis takviyesinde bulunuyor.

Balkanlar'da karışıklık

Bu arada Balkanlar'da durum karışıyor. Macaristan, AB üyesi komşusu Hırvatistan ile olan sınırını kapatmakla tehdit ediyor, hatta zaman zaman da kapatıyor. Böylece sığınmacıların geçişlerini engelliyor. Bu durum Hırvatistan'da bir kaosa yol açabileceği gibi, sığınmacıların da Avusturya'ya ulaşabilmeleri için yönlerini Slovenya'ya çevirmelerine neden olabilir. Macaristan çağrı yaparak, Yunanistan'dan Dublin kriterlerine uymasını ve kendi sorumluluğundaki sığınmacılarla artık kendisinin ilgilenmesini istedi. Ama bu konuda pek istekli olmayan Atina, adaları için daha çok yardım alabilme derdinde.

AB bedel ödemeye hazır

Şimdi AB ülkeleri durumun aciliyetinden dolayı bazı ödevleri Türkiye'ye yüklemenin derdine düştüler. Buna göre Türkiye Suriyeli mültecileri salıvermeyecek, kaçakçılarla mücadele edecek ve kendi sınırını daha iyi denetleyecek. Türkiye ise bu işin bedeli olarak yüklü bir meblağ talep ediyor. Bunda haklı da. AB ise bedeller ödemeye hazır. Türklere vize muafiyetinin hızlandırılması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kusursuz bir demokrat olarak ilan edilmesi de bedele dahil.

Tüm bunların aslında Avrupa dayanışmasıyla ilgisi pek yok. Yaşananları Başbakan Merkel'in daha önce Euro Bölgesi için kullandığı bir sözü değiştirerek özetlemek mümkün; "Ortak mülteci politikası başarısız olursa, Avrupa da başarısız olur."