Dünya

Yorum: Anmak ruhsal kurtuluştur

DW’den Christoph Strack Federal Meclis’in soykırım kararı alacak olmasını olumlu buluyor, zira ulusları ayrıştıran tarihin ortak geleceğin oluşturulmasına katkıda bulunabileceğini vurguluyor.

01 Haziran 2016 23:00


Yahudilerin bilgece bir özdeyişi vardır. “Bir şeyi unutmak istemek, içinizdeki sürgünün süresini uzatır; ruhsal kurtuluşun sırrı ise hatırlamakta yatar.”

İnsanın kendi tarihi ile yüzleşmesi gerekir; bu hem kişiler hem de halklar için geçerlidir. Nitekim bundan daha 10 gün önce Başbakan Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Verdun savaşının mezarlıklarında saygı duruşunda bulundular.

Yukarıda alıntı yaptığımız bu özdeyiş, bundan 100 yıl önce Osmanlı topraklarında öldürülmüş, katledilmiş olan 1,5 milyona yakın Ermeninin kaderini samimi bir biçimde anmak üzere yapılmış bir çağrı olarak anlamak mümkün. 1915 yılının Nisan ayından itibaren başlayan soykırımda yüzbinlerce kişi ve bunlar arasında da ağırlıklı olarak Ortodoks Hristiyanlar, Ermeniler, Aramiler, Süryaniler ve Postus Rumları kurban gitmişti. Federal Meclis'te Hristiyan Birlik partileri ile Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) önergesinde, "Onların akıbeti, 20. yüzyıla korkunç bir biçimde damgasını basan kitlesel katliamlar, etnik temizlikler, tehcirler ve soykırımlar için örnek oluşturmaktadır" saptamasında bulunuluyor.

Bu durumda Federal Meclis -Hristiyan Birlik partileri, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Yeşiller Partisi’nin ortak sunduğu önerge üzerine ‘soykırım' kavramını kullanacak. Bu da doğru bir tespittir. Almanya Parlamantosu zaten yıllardır 1915/16 olaylarını araştırıyor. Geçen yıl nisan ayında yapmayı planladığı oylamayı bu yılın haziran ayının ilk perşembesine ertelemişti. ‘Soykırım’ kavramı resmi karar tasarısının da başlığını oluşturuyor.

“Almanya’nın yüzkızartıcı rolü”

Tasarıda üzerine basılarak ve geçen seferkinden daha belirgin bir biçimde Almanya’nın rolüne göndermede bulunuluyor: "Federal Meclis Osmanlı İmparatorluğu’nun askerî yönden baş müttefiki olan Alman İmparatorluğu’nun elinde net bilgiler olmasına rağmen insanlığa karşı işlenen bu suçları durdurma girişiminde bulunmaması, dolayısıyla Almanya’nın o dönemki bu yüzkızartıcı rolünü esefle karşılıyor." Peki, bu duruma yeniden vurgu yapmak niye? Çünkü bu saptama tarihin büyük olaylarının uzun yıllar sonra da zaman aşımına uğrayamayacağını gözler önüne sermekte. Bunun böyle olduğunu Suriye ve Irak’taki kanlı anlaşmazlıklar da gösteriyor.

Başka bir detay da şu; Alman Parlamentosu’nun o dönemdeki olayları anımsa yoluyla normalleşme sürecini başlatmak istemekte. Türkiye ile Ermenistan diplomatik ilişkileri başlatmak ve sınırları açmak üzere 10 Ekim 2009’da harekete geçmişti. Bu da tarihî olarak zarar görmüş ilişkileri normalleştirme sürecine doğru atılmış bir adım olarak umut vermişti. Ancak protokoller hiçbir zaman iki ülkenin parlamentolarının onayından geçmedi. Federal Meclis Türklerle Ermenilerin protokolleri artık nihayet onaylamaları ve böylece geleneksel anlaşmazlıklara bir yenisinin eklenmemisini de hedefliyor.

Evet, Federal Meclis’in kararı dış politikada kötü bir zamana denk geldi. Böhmermann olayı, AB ile Türkiye arasındaki sığınmacı anlaşması ve bu anlaşmanın bir parçası olan Türkler için AB’de vize serbestisi tartışması var.

Şantaj girişimleri

Ama dış politikada kötü zamanlar yaşanmasının sorumlusu çoğu kez Türkiye tarafı. Bazı milletvekillerinin anlattıkları şantaj girişimleri Almanya’da da Türkiye’de de boşa çıkıyor. Burada söz konusu olan kesinlikle bu olaylardan çok sonra doğan nesillerin suçunu araştırmak değil. Ama tarihin sadece kahramanlık sayfalarını değil, karanlık sayfalarının sorumluluğunu da üstlenmek daha sonraki nesillerin yükümlülüğünde. Ve o özdeyişi takip etme sorumlulukları var. "Ruhsal kurtuluşun sırrı anımsamakta yatar." Bazı şeyleri anımsamak insanın ruhunu kurtarır.

Federal Meclis'in -Almanların ve Türklerin- bu olayları anması hayırlı bir şey.