Daha önce, koalisyon hükümetinin politikalarına karşı olan protestocu seçmen kitlesinin böylesine derin iz bıraktığı bir seçim olmamıştı. Almanya'nın Alternatifi (AfD) sıfırdan çift haneli oy oranlarını yakaladı. Baden-Württemberg, Rheinland-Pfalz ve Saksonya-Anhalt eyaletlerinde sağ popülist parti ilk kez katıldığı seçimlerde, kısmen büyük partileri de geride bırakarak parlamentoya girdi. Alternatif parti, parlamentolardaki yükselişini bütün Almanya'da sürdüreceğe benziyor. Sağ popülist parti Almanya'nın 16 eyaletinden 8'inde temsil ediliyor. 2013 yılında kurulmuş bir parti böylesine göze girmesini mülteci krizine borçlu. Mülteci krizi artarak devam edeceği için Almanya'nın Alternatifi taraftar sayısını arttıracak.
Bu partinin başarısını pekiştirebilmesi için sokağın nabzını tutması yetiyor. Yerleşik partiler kendilerini Almanya'daki bu yeni siyasi akıma alışmak zorundalar. Öncelikle de Almanya'nın Alternatifi karşısındaki tutumlarını gözden geçirmeliler. Bu parti ile fikir mücadelesini göze alamayan, sıkça dile getirilen seçmen iradesini ciddiye almıyor demektir. Demokratik rejime layık olmayan kendini beğenmişliğe yer yok. Demokratik rejim canlılığını pazar günkü oylamalarda gösterdi. Üç eyalette de katılma oranı 2011 yılındaki seçimden fazlaydı. Başta siyaset küskünlüğünden yakınanlar olmak üzere herkes bu duruma sevinmelidir.
Bir bakıma Merkel de kazandı
Bu aynı zamanda, Başbakan Merkel'in mülteci politikasının sınandığı bir protesto seçimiydi. Baden Württemberg'de Kretschmann, Rheinland-Pfalz eyaletinde ise Malu Dreier Başbakan Merkel'in mülteci politikasını desteklemelerine rağmen, siyasi inandırıcılıkları sayesinde yeniden seçildi. Bakışlar AfD'nin çıkışına kaydığı için bu önemli sonuç sanki unutuldu. Her iki lider de eyaletinin çıkarlarını inandırıcı bir şekilde savunduğu için başbakanlığını sürdürebilecek. Bu aynı zamanda, Almanya'nın en silik eyalet başbakanı olduğu söylenen Hristiyan Demokrat Reiner Haselhoff için de geçerlidir.
Üç eyalet, üç ayrı partiden unvanını korumayı başaran üç politikacı. Kimse Almanya'daki seçimlerin can sıkıcı ve önceden kestirilebilir olduğunu iddia etmesin. Üç eyalette de zorlu koalisyon pazarlığı başlayacak. Sosyal Demokrat, Hristiyan Demokrat, Yeşiller ve Hür Demokrat partiler işbirliğine açık olmak zorundalar. Seçmen, üç yıl önce, tarihinde ilk kez olmak üzere federal meclise giremeyen Hür Demokrat Parti'yi yeniden eyalet parlamentolarına taşıdı. Böylece Alman liberalizmi yeniden geleceğe kavuştu. Siyasi tansiyonun oldukça yükseldiği bir dönemde bunun sevindirici bir haber olduğu unutulmamalı.
İstense de istenmese de Alman siyaseti renkleniyor
Asıl tehlike siyasi yelpazenin solundaki partiler için söz konusu. Sol Parti üç eyalette de yüksek oranda oy kaybeden tek partiydi. Mülteci sempatizanı tutumu Sol Parti'ye yaramadı. Sol Parti ‘protestocu' unvanını AfD'ye kaptırdı. Alman siyasetinin değişmez sanılanları artık değişebiliyor. İktidar sorumluluğuna ortak olmak isteyen her parti bundan böyle daha fazla uzlaşmacı olmak zorunda. Üçlü kombinasyonların hepsi artık mümkün. Seçmen istediği için, Alman siyaseti renkleniyor. Umalım, siyasi partiler bu mesajı doğru anlasın.