Dünya

Yorum: Açık söz yerine kelime oyunları

G20'den hemen önce bazı basın mensuplarının akreditasyonları iptal edildi. Bu basın özgürlüğüne yapılmış bir saldırı mıydı? DW'den Marcel Fürstenau Alman Hükümeti'nin açıklamalarının inandırıcı olmadığı görüşünde.

13 Temmuz 2017 12:17

Hamburg'daki G20 Zirvesi'ni izlemek için 65 ülkeden 5 binin üzerinde gazeteci akreditasyon yaptırmıştı. Çeşitli mercilerin başvuru sahibi hakkında ayrıntılı inceleme yapmasını gerektirdiğinden akreditasyon oldukça zahmetli bir işlem sayılır. Başbakan Angela Merkel'in sözcüsü Steffen Seibert'in başkanlığındaki basınla ilişkiler ve enformasyon dairesi başvuruda bulunanların gerçekten medya mensubu olup olmadıklarını araştırır. Federal Emniyet Müdürlüğü de başvuru sahiplerini güvenlik incelemesinden geçirir.

Bu uygulama artık rutin haline gelmiştir. Almanya'nın hükümet merkezinde görev yapan bütün basın mensupları düzenli olarak kontrolden geçirilir. Hem politikacıların hem de kendi güvenlikleri açısından denetlenmeleri yerinde bir uygulamadır.

G20 gibi bütün dünyadan liderlerin biraraya geldikleri önemli bir buluşmadan önce akreditasyon işlemlerinin sıkı tutulmasının eleştirilecek yanı olamaz.

Ne "evet" ne de "hayır"

Yapılan akreditasyonların zirvenin başlamasından hemen önce iptal edilmesi ise soru işaretlerine yol açar. Hamburg'da da böyle oldu ve hükümet sözcüsü Seibert, "güvenlikle ilgili son derece ciddi endişelerden" söz etti. Konuyla ilgili basın toplantısında "ciddi endişelere" netlik kazandırılmadı. İptal kararlarında Türkiye'nin rol oynamış olabileceği iddia edildi. Nitekim zirveyi izlemelerine izin verilmeyenlerin arasında, Türkiye'de çalışmış olan fotoğrafçılar da bulunmaktaydı. Ankara yönetiminin basın özgürlüğüne nasıl baktığını zaten herkes biliyor.

"Bunun G20 Zirvesi ile ne ilgisi var?" sorusuna gelince. Belki de hiç ilgisi yok. Ancak soru işaretlerini dağıtmak için hükümet ve içişleri bakanlığı sözcülerinin daha becerikli davranmaları gerekirdi. Her ikisi de "yabancı istihbarat servislerinin iptal kararında rolü oldu mu?" sorusuna evet ya da hayır diyebilirlerdi. Onun yerine sürekli olarak ciddi güvenlik endişeleri gerekçesi öne sürüldü.

Basın özgürlüğü uzlaşma kaldırmaz

Güvenlik makamlarının bu bilgileri nereden aldıkları da ayrı bir konu. İstihbaratı ilgilendirdiği için de bu hiçbir zaman öğrenilemeyecek. Haber kaynağının korunması yabancı servislerle işbirliği yapan bütün gizli servislerin ana ilkeleri arasında yer alır. Almanya öncelikle terör ile mücadelede Türkiye ile de işbirliği yapıyor. PKK Almanya'da da terör örgütleri listesinde yer alıyor. Kürt bölgelerinde resim çeken fotoğrafçılar orada yaşayanlara sempati duyuyor olabilirler. Bu düşünceleri birleştirmek Ankara yönetimi açısından gazetecilere baskı yapmak için yeterli neden sayılır.

Almanya hükümeti açısından ise böyle bir şey söz konusu olamaz. Oysa G20 Zirvesi'nden hemen önce akreditasyonlar iptal edildi. Gerekçe, Hamburg buluşması başlamadan güvenlikle ilgili endişelerin yeniden değerlendirilmesiydi. Bu gerekçe inandırıcı değildir. Güvenlikle ilgili endişeler vardı da söz konusu medya mensupları neden akredite edilmişlerdi? Hem de büyük risk taşıyan bir buluşma söz konusu idiyse. Konu daha çok tartışılacak. Tartışılmalıdır da. Hükümet tatmin edici yanıt vermekten kaçmak yerine açık konuşmalıdır. Basın özgürlüğünde uzlaşmacılığa yer yoktur.

© Deutsche Welle Türkçe

Marcel Fürstenau