Dünya

Yorum: AB Türkiye konusunda sessiz

Dr. Demir Murat Seyrek'e göre Avrupa Birliği, belki de Türkiye’de demokrasi için bir dönüm noktası olan anayasa değişiklikleri ile ilgili derin bir sessizliğe bürünmüş durumda. Seyrek bunun nedenlerini analiz ediyor.

25 Ocak 2017 15:06

Genelde aşırı tepki göstermekle suçlanan AB, ilk defa tepkisizlikle suçlanıyor. Kuvvetler ayrılığı, bağımsız yargı ve hesap verebilirlik gibi demokrasinin en temel ilkeleri ile ilgili büyük endişelerin olduğu bir ortamda, AB’nin sessizliği herkesi şaşırtıyor. Kapalı kapılar arkasında gelişmeler ile ilgili derin endişelerini dile getiren AB yetkilileri de kamuoyu önünde açıklamalar yapmaktan özenle kaçınıyor.

Böylesine önemli bir konuda şu ana kadar AB’den gelen açıklamalar oldukça cılız. Bu cılız açıklamaların odağında da zaten adeta Türkiye ile köprüleri atmış olan Avrupa Parlamentosu bulunuyor. Bu anlamda en göze çarpan açıklama, Avrupa Parlamentosu’nun ikinci büyük siyasi grubu olan Avrupa Sosyalistler Partisi’nden geldi. Son dönemde Türkiye tarafından adeta kara listeye alınan Türkiye raportörü Kati Piri’nin ise çok dengeli bir açıklama yapması ve hiç alışık olmadığımız kadar yumuşak bir dil kullanması ise dikkat çekti.

Bu durumun tek bir nedeni olduğunu iddia etmek elbette yanlış olur. AB liderleri tarafından alınmış böyle bir karar olması de pek olası değil. Olası nedenleri 5 maddede sıralamak mümkün:

1) AB ipleri koparmak istemiyor:

Müzakerelerin de fiili olarak donmuş olması nedeniyle Türkiye üzerinde hiç bir yaptırım gücü kalmamış olan AB, özellikle Avrupa Parlamentosu’nun büyük tepki çeken müzakereleri dondurma yönündeki tavsiye kararı sonrası, Türkiye’nin üzerine daha fazla giderek ipleri koparmaktan çekiniyor. Türk yetkililer ile yapılan görüşmelerde sorunların karşılıklı konuşulması ve basın üzerinden iletişim kurulmaması konusunda mutabık kalındığı biliniyor.

2) Müteci anlaşması faktörü rol oynuyor:

Türkiye ile imzalanan mülteci anlaşması tüm eleştirilere rağmen büyük oranda işliyor. Türk hükümeti farklı vesileler ile daha önce defalarca AB’yi bu anlaşmayı askıya almak ile tehdit etti. Özellikle Fransa ve Almanya’da yaklaşan seçimler göz önüne alındığında, hükümetlerin böyle bir riski göze alması pek kolay değil. Özellikle mülteci anlaşmasının bir parçası olan ama her nedense Türk hükümeti tarafından son dönemde üzerinde fazla durulmayan vize serbestisi gibi hassas bir konu da masadayken, bazı AB ülkeleri Türkiye’nin üzerine fazla gitmek istemiyor gibi görünüyor. Tabi bu durumda o meşhur Avrupa değerleri nerede kaldı diye de sormak lazım.

3) Değişiklikler anlaşılmadı:

Anayasa değişiklikleri henüz AB çevrelerinde çok iyi anlaşılmış değil. Sadece konu başkanlık sistemine geçiş olarak biliniyor ama detaylara henüz hiç kimse hakim değil. TBMM’deki sürecin tamamlanması sonrası, AB çevrelerinde bu sistemin detayları ile ilgili çalışmalar başladığı konuşuluyor. Türk tipi başkanlık sistemi pek çok açıdan gerçekten benzersiz olduğundan başka sistemlerle karşılaştırmak da elbette pek kolay olmuyor. Teknik anlamda, değişikliklerin olası etkileri ile ilgili açıklamalar önümüzdeki günlerde gelecektir. Bunların demokrasi, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı gibi kavramlara odaklanacağı ve AB’nin endişelerini siyasi değil kavramlar üzerinden dile getireceği tahmin ediliyor. Referandum süreci ve kampanyanın ne kadar demokratik şekilde yürütüleceği de elbette bu anlamda önemli rol oynayacak.

4) AP'nin tavsiye kararı ters tepti:

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile müzakerelerin dondurulması ile ilgili tavsiye kararı, hem bazı AB üyesi ülkelerden hem Avrupa Komisyonu’ndan hem de Türkiye’deki demokrat çevrelerden çok fazla tepki gördü. Türkiye ile Avrupa Parlamentosu arasındaki ilişkiler de bu karar sonrasında durma noktasına geldi. Bu tutumun ters teptiğini gören Avrupa Parlamentosu da büyük tepkiler vermekten kaçınarak Türkiye ile tekrar diyalog kanalları oluşturmaya çalışıyor. Özellikle Kati Piri’nin son dönemdeki yapıcı olma çabaları da sır değil.

5) AB referandum sürecine müdahil olmak istemiyor:

Anayasa değişiklikleri ile ilgili süreç henüz tamamlanmış değil. AB, endişelerini dile getirse bile, bunun referendum sürecine müdahale gibi algılanmamasını ve AB’nin kampanyada siyasi malzeme haline getirilmemesini istiyor.

AB’nin önümüzdeki günlerde sessizliğini ne oranda bozacağını göreceğiz. Bunu analiz ederken, AB’nin Türkiye üzerindeki etkisinin artık çok kısıtlı olduğunu da görmemiz lazım. Bu anlamda, sert tepkiler ve tehditlerden uzak durulması aslında olumlu bir gelişme. Ancak, AB’nin değerler üzerinden ve yapıcı bir şekilde bile müdahil olmaması sanırım Türkiye’de Avrupa değerlerine inananlar için yeni bir hayal kırıklığı yaratmış durumda.

© Deutsche Welle Türkçe

Dr. Demir Murat Seyrek / Brüksel

Dr. Demir Murat Seyrek, Avrupa Demokrasi Vakfı'nın Kıdemli Danışmanı ve Avrupa Politikaları Uzmanı olarak görev yapıyor.