YÖK tarafından nisan ayı sonunda rektörlere 'gizli damgalı' bir yazı gönderildiği ortaya çıktı. Gönderilen yazıda üniversitelerde Suriyelilerle ilgili yapılacak araştırmalar ve 'geçici koruma sağlanan Suriyeli yabancılara yönelik kişisel verileri toplamak' için İçişleri Bakanlığı'nın izninin gerektiği belirtildi.
Konuyu köşesine taşıyan Radikal yazarı Ezgi Başaran, "YÖK'ün bu yazıyı 'üniversitelerde Suriyelilerle ilgili araştırma yapılacağına yönelik aldığı duyum' üzerine gönderdiğini" söyledi. "Türkiye’deki hiç bir Suriyeli ile ilgili akademik araştırma yapamazsınız. Yapmak isterseniz biz devletlü abilerinizden müsaade isteyeceksiniz" diyen Başaran, "Dünyanın hangi demokratik ülkesinde üniversitelere hangi araştırmayı yapıp hangilerini yapamayacakları söylenebilir?" diye sordu.
Başaran'ın Radikal'de "Yeni bir seviye: Bilimsel araştırma için devletten izin alacaksın" başlığıyla yayımlanan (22 Mayıs 2015) yazısı şöyle:
"YÖK rektörlere 'GİZLİ' damgalı yazı göndermiş. Birileri Suriyeliler ile ilgili saha çalışması yapacakmış. Duyum almışlar! Yüksek Öğretim Kurumu değil de falcı bacı!
Nisan ayının sonunda tüm üniversite rektörlüklerine GİZLİ damgalı bir yazı gönderilmiş. YÖK tarafından.
Konusu: Geçici ve uluslararası koruma talebinde bulunanlarla ilgili saha çalışması.
Uzun cümleli dibacenin ardından, asıl meseleye değindiği bölümü paylaşayım:
‘...iltica iş ve işlemlerinde gizlilik ilkesi çerçevesinde başvuru sahibinin uluslararası koruma talebinde bulunmuş olduğu bilgisi dahil olmak üzere kişisel verilerin ve başvuru sahipleriyle ilgili diğer bilgilerin menşe ülke yetkilileri ve üçüncü şahıslarla paylaşılmasının mevzuata aykırı olduğu, bu mevzuat hükümlerine rağmen bazı yabancı ülke temsilciliklerinin, üniversitelerin/akademisyenlerin, uluslararası kuruluşların, ulusal/uluslararası sivil toplum kuruluşlarının, Bakanlıklarının bilgisi ve onayı olmadan uluslararası koruma başvurusunda bulunan yabancılar ile ilgili yönetmelik kapsamında geçici koruma sağlanan Suriyeli yabancılara yönelik kişisel verileri toplamayı da içeren saha çalışmaları yaptıkları, bu kapsamda bilgi topladıkları ve arşiv oluşturdukları konularında duyumlar alındığı, yabancı ülke temsilcilikleri, üniversiteler/akademisyenler, kamu kurum ve kuruluşları, uluslararası kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları tarafından koruma başvurusunda bulunan yabancılar ile geçici koruma sağlanan Suriyelilere yönelik bu tür çalışmalara Bakanlıklarının onayı olmadan izin verilmemesi gerektiği İçişleri Bakanlığı’nın ilgili yazısı ile bildirilmiştir.’
**
Ne diyor ben size tercüme edeyim.
Geçici koruma sağlanan Suriyelilerle ilgili araştırma yapamazsınız diyor.
Geçici koruma sağlanan Suriyeliler kim, hemen Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR)tanımına bakalım: ‘Türkiye Hükümeti tarafından yürürlüğe koyulan geçici koruma rejiminin bir parçası olarak uluslararası koruma arayan Suriyeliler, Suriye’den gelen mülteciler ve vatansız kişiler Türkiye’ye kabul edilmektedir ve istekleri dışında Suriye’ye geri gönderilmeyecektir. Geçici koruma rejimi kimlik belgeleri olmayanlar dâhil uluslararası koruma ihtiyacı olan tüm Suriyelilere, vatansız kişilere ve Suriye’den gelen mültecilere uygulanır.’
O zaman bir daha tercüme edelim YÖK’ün meramını: Türkiye’deki hiç bir Suriyeli ile ilgili akademik araştırma yapamazsınız. Yapmak isterseniz biz devletlü abilerinizden müsaade isteyeceksiniz.
İşte, sevgili okurlar, bu yeni bir seviye.
Dünyanın hangi demokratik ülkesinde üniversitelere hangi araştırmayı yapıp hangilerini yapamayacakları söylenir? Söylenebilir?
Dünyanın hangi demokratik ülkesinde akademisyenler yapacakları araştırma için devletten izin alır? Bir tek, eğer devlet kütüphanelerinin arşivlerini incelemek istiyorlarsa böyle bir müşkülat çıkmaktadır. Ama bu ikaz notunun konu bölümünde de belirtildiği gibi mesele saha çalışmalarıdır.
**
Artık önümüzdeki 10 yıl bu toprakların bir parçası olacağı anlaşılan Suriyeli mültecilerle ilgili bilim üretilmesine karşı çıkmak da neyin nesi...
‘Duyum almışlar’ da mültecilerle ilgili kişisel bilgiler toplanıyormuş. Duyum almış! Yüksek Öğretim Kurumu değil de falcı bacı!
Üstelik yüksek filan değil herhangi bir öğretim kurumunun bilmesi gerekir ki, sahada araştırma yapan akademisyenler kişisel bilgileri toplamaz ve yayınlamaz. Görüştükleri kişiler ‘anonim’ şeklinde yansır araştırmalarına.
Ha eğer diyorlarsa ki, Suriye istihbaratı buradaki mültecilerin peşine düştü, ajanlar sahada cirit atıyor. Müsaade edelim de o işe MİT ilgilensin. YÖK’ün görev tanımında ajan kovalamak mı var?
Böyle bir durum var ise, aldıkları ‘duyum’ bu ise, ne YÖK’ü ne de akademisyenleri ilgilendiren bir taraf yoktur.
**
O zaman ne var?
Kenan Evren öldü, zihniyeti aramızda yaşıyor, var.
Çıkarılan yasalarla gücü artan ve denetlenmesi imkansız hale gelen istihbaratçılığın tüm kurumlara sirayet etmesi var.
Devletin, özellikle yarası olan konularda, herkesi ve her şeyi kontrol etme arzusu var.
Bilim milim yok, olamaz böyle bir ülkede.
Dediğim gibi bu yeni bir seviye. Basamakları koşarak çıkıyoruz.
Maalesef o merdivenin dayandığı yer iyi bir yer değildir.