Gündem

Yılmaz Özdil: AKP, dünyanın en çok türbanlı tutuklayan hükûmeti oldu

"Amacım elbette başörtülü insanlarımızı rencide etmek değil"

08 Kasım 2019 09:42

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, "AKP dünyanın en çok türbanlı tutuklayan hükümeti oldu" başlığıyla bir yazı kaleme aldı. Özdil, "Hayır, amacım elbette başörtülü insanlarımızı rencide etmek değil. Tam tersine… 'Başörtülü bacı' sömürüsüyle genelleme yapmanın ne kadar yanlış olduğuna dikkat çekmek istiyorum" dedi. 

"Türbanı ebedi masumiyetin simgesi haline getirmeye çalışıyorlardı, adeta temiz sicil kağıdı, iyi hal belgesi, diploma haline getiriyorlardı, terfi alabilmek için eşinin mutlaka türbanlı olması gerekiyordu… Şimdi her gün türbanlı tutuklamak zorunda kalıyorlar!" diyen Özdil'in Sözcü'deki yazısı şöyle: 

Benim başörtülü bacıma saldırdılar diyorlardı…

Başörtülü bacılar darbeci çıktı, hem devlete, hem kendilerine saldırdı.

Kendi elleriyle kelepçe taktılar.

Senelerce başörtümüz yüzünden üniversiteye giremedik, suçlu muamelesi gördük, mağdur edildik diye oy istediler…

Atadıkları ilk türbanlı rektör fetocu çıktı, kendi elleriyle terör örgütü üyeliğinden tutukladılar.

Mayo reklamları abdestimizi bozuyor diye paravanlarla kapattılar, İstanbul'un Ankara'nın caddelerini türban reklamlarıyla donattılar…

En ünlü türban firması fetocu çıktı, kendi elleriyle kapattılar.

İmam hatipten terörist çıkmaz, imam hatipten terörist yetişmez diyorlardı…

Sırf diyanet'te iki bine yakın imam, müezzin, müftü fetocu çıktı.

Diyanet'in “bayan” Kuran kursu eğitmenleri fetocu çıktı.

Kendi elleriyle tutukladılar, kendi elleriyle meslekten attılar.

Türbanlı gazeteci, kumpas davaları sırasında twitter'dan şarjör boşaltıyordu, subay eşlerinin “saçı”yla alay ediyordu.

“Balyoz kadınlarının hepsi sarışın, hangisi hangisinin eşi karıştırıyorduk, eşlerinin fotoğrafı basılı tişörtler giymişler, işimiz kolaylaştı” diyordu, kahkahalarla gülüyorlardı…

O türbanlı gazeteci fetocu çıktı, kendi elleriyle tutukladılar.

Kendi elleriyle Tbmm Üstün Hizmet Ödülü verdikleri, eli öpülesi örnek insan dedikleri işadamının türbanlı eşi, fetocu abla çıktı.

Meslek hayatı boyunca yakasında Atatürk rozeti taşıyan başhemşireyi hiçbir gerekçe göstermeden, ibret-i alem için görevden aldılar, onun yerine, yönetmeliğe aykırı şekilde türban üstü peruk takan hemşireyi atadılar, türban üstü peruklu hemşireye itiraz eden başhekimi görevden aldılar, sonra da türban üstü peruklu hemşireyi, kamu hastaneleri birliğinde terfilerden sorumlu müdür yaptılar…

O türban üstü peruklu hemşire fetocu çıktı, kendi elleriyle tutukladılar.

En son…

Bağdadi'nin eşini, kızını, ablasını, gelinini yakaladılar.

Gururla dünyaya açıklıyorlar, övünerek fotoğraflarını yayınlıyorlar.

Hepsi türbanlı.

Allah'ın tokadı yok…

Türbanla iktidara geldiler.

Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en çok türbanlı tutuklayan hükümeti oldular!

Türbanı ebedi masumiyetin simgesi haline getirmeye çalışıyorlardı, adeta temiz sicil kağıdı, iyi hal belgesi, diploma haline getiriyorlardı, terfi alabilmek için eşinin mutlaka türbanlı olması gerekiyordu…

Şimdi her gün türbanlı tutuklamak zorunda kalıyorlar!

Hayır, amacım elbette başörtülü insanlarımızı rencide etmek değil.

Tam tersine…

“Başörtülü bacı” sömürüsüyle genelleme yapmanın ne kadar yanlış olduğuna dikkat çekmek istiyorum.

Çünkü sorun, kadınların saçının açık veya kapalı olmasında değildir.

Sorun daima, beyni haşemalı erkeklerdir.

Hazır her yapılan yanlış için rabbimden af dilenirken, günahı alınan başörtüsüz kadınlardan da özür dilenmesi gerekir.